Açılış Konuşmaları

×

Hata mesajı

  • Notice: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 771 satırı) içinde Undefined index: 3.0.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 777 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 781 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 841 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.

Mehmet SOĞANCI -
TMMOB Makina Mühendisleri Odası Başkanı

Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Milletvekilleri, Sayın Konuklar, Değerli Katılımcılar, TMMOB ve Bağlı Odaların Değerli Yöneticileri, Sevgili Meslektaşlarım, Sevgili Basın Mensupları; Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği adına Odamız tarafından düzenlenen 1997 Sanayi Kongresi‘ne hoşgeldiniz. Hepinize MMO adına OYK adına ve Oda Başkanı sıfatı ile saygılar sunuyorum. Bilindiği üzere kırk yılı aşkın geçmişi olan MMO‘nun ülke çapında bugün itibarıyla ulaştığı üye sayısı 45.000. Örgütümüz ülkenin her bölgesinde, üyesinin olduğu her yerde 18 Şube ve 100‘ü aşkın İl ve İlçe temsilcilikleriyle örgütlenmiş durumda. Sadece örgütlü üyesinden aldığı güç ile çalışmalarını yürüten Odamız, meslek alanlarına ilişkin olarak kamunun bilgilendirilmesini sağlamaya yönelik platformlar oluşturmaya çalışmakta, oluşan platformlarda yer almakta ve bu platformlarda oluşan görüşleri ilgili yerlere ulaştırmadaki ısrarlı ve takipçi tavrını sürdürmektedir.

Bu dönem içinde yapılan çalışmalardan birkaç örnek vermek gerekirse; Mayıs‘ta Ankara‘da Ulaşım ve Trafik, Haziran‘da yine Ankara‘da Çevre ve Enerji, Eylül‘de Bursa‘da Çağdaş Kentleşme ve Sanayileşme, Ekim‘de İstanbul‘da 3. Makina Mühendisliği ve Eğitimi, Denizli‘de 21. Yüzyıla Doğru Denizli Sanayi, Eskişehir‘de 2. Ulusal Ölçümbilim, Mersin‘de Yangın Teknolojisi, Kasım‘da Bursa‘da 5. Otomotiv ve Yan Sanayii, Kırklareli‘nde 2. Trakya‘da Sanayileşme ve Çevre, Ankara‘da Kaynak Teknolojisi, İzmit‘te 3. Ulusal Kağıt Sanayii, İzmir‘de 3. Ulusal Tesisat Mühendisliği ve gene İzmir‘de Endüstri Mühendisliği Kongre ve Sempozyumlarını gerçekleştirdik. TMMOB‘ye bağlı 23 Oda‘dan biri olan Odamız tarafından bu dönemde yapılanlar bunlar. Bu çalışmalar, Birliğe bağlı diğer Odalarımızın çalışmaları ile birlikte düşünüldüğünde sanırım TMMOB ve bağlı Odaları kamuya olan sorumluluklarını, her dönem olduğu gibi bu dönemde de yerine getirmişlerdir demek yanlış olmayacaktır. Bilinmektedir ki MMO ve Birlik tüm çalışmalarında konunun tüm taraflarını biraraya getirmeye çalışmakta, konu ile ilgili söyleyecek sözü olanlara sağladığı platformlarda konuşma hakkı tanımaktadır. Örgütümüz bundan böyle de her çalışmasında bu anlayışı devam ettirme bilinci ve kararlılığı içerisindedir.

İşte bugün burada TMMOB adına düzenlediğimiz 1997 Sanayi Kongresinde biraradayız. Ben örgütüm adına bu Kongrenin gerçekleşmesini sağlayan Düzenleme Kurulu Üyelerimize, Yürütme Kurulu Üyelerimize, Kongre Sekreteryamıza ve Makina Mühendisleri Odası merkez çalışanı arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Kongrede ilk oturumda sunulacak Anadolu Sanayisi Araştırma Raporunu Örgütümüz adına hazırlayan Doç. Dr. Sevil KİŞOĞLU‘na, Dr. Ahmet Haşim KÖSE‘ye, Dr. Ahmet ÖNCÜ‘ye, Dr. Gülşen ÇAKAR‘a teşekkür ediyorum. Bu kongreye gerek bildirileri ile katılarak, gerekse yapılacak tartışmalarda kişisel görüşlerini dile getirecek tüm bilim adamı, uzman ve siz değerli katılımcı arkadaşlarımıza da peşinen teşekkür ediyorum. Bu kongre için maddi desteklerinden dolayı Kültür Bakanımız Sn. İstemihan TALAY‘a ve Kültür Bakanlığımıza ayrıca teşekkürü borç biliyorum.

Değerli Konuklar, Değerli Katılımcılar, Dünyada esas olarak istikrarsızlığın arttığı, egemen sermaye yapıları arası hegomanya mücadelesinin derinleştiği, küreselleşmenin yanı sıra bloklaşmanın yaşandığı, mali sermayenin denetlenemez bir akışkanlığına kavuştuğu, milliyetçilik dalgalarının yükseldiği, güçsüzlerin dışlandığı, doğal ve tarihsel çevrenin tahrip edildiği bir süreç yaşanıyor. Dünyadaki süreçlerden şüphesiz etkilenen ülkemiz de, 80‘li yılların tükenmesi ile birlikte serbest piyasa ve liberal demokrasi düzeninin tek evrensel düzen olduğu, en mükemmel sistemin kapitalizm olduğu anlamına gelen Yeni Dünya Düzeni teorilerinin aslında ne olduğunun açıkça görüldüğü günler yaşanıyor. Özelleştirme ile kamusal çıkar fikri yıpratılıyor, şeriatçı hareketler gelişiyor, ırkçılık saldırganlaşıyor, kültürel hayat kısırlaştırılıyor. Sistemin siyasi ve ekonomik programı ile olumsuzlukların tüm faturası geniş halk yığınlarına çıkarılıyor. Gelir dağılımındaki adaletsizlik utanç verici boyutlara erişiyor. Enflasyon, işsizlik, yoksulluk katlanarak büyüyor. Tarihinin sorunlu dönemlerinden birini yaşıyor ülkemiz. Tesadüfi bir Susurluk kazası ile ortaya çıkan gerçekler bir yılı aşkın bir süredir belgelenemiyor. Buna karşılık Kamu Emekçileri Sendikaları üyesi olan memurlar iş bırakıyor. DİSK sendikal haklar için ülkeyi yürüyerek dolaşıyor, öğrenciler Kızılay‘da demokratik-özerk üniversite taleplerini dile getiriyor. Kim ne derse desin ülkenin gündemi bu. En azından bizim bulunduğumuz noktadan, Odamızın bulunduğu noktadan görünüşü bu.

Değerli Konuklar, Değerli Katılımcılar, Ülkenin bu gündeminde, TMMOB adına 1997 Sanayi Kongresini bugün başlatıyoruz. "97 Sanayi Kongresi, ekonomilerin uluslararası düzeyde yeniden yapılandırıldığı bir dönemin netleşmeye başladığı zaman dilimine rastlamakta. Yeni tekno-ekonomik paradigma ile sosya-örgütsel alt sistem arasındaki ilişkiler, yakın geleceğin ip uçlarını vermekte, bilim-teknoloji-sanayi sarmalı siyaset yanında siyasaları ile de iktidar olmanın koşullarını düzenlemekte. Global ve yerel katmanların artan ağırlığı üretimin ve hizmetin örgütlenmesini zenginleştirirken, bu yaygınlaşmanın ve hareketliliğin ulusal katmana olan borcunu iyi bilen gelişmiş ülkeler bu avantajlarını alabildiğine değerlendirmekte, "Ulusal Yenilik Rüzgarları"nın dayattığı modalar aracılığı ile ekonomik ve entellektüel egemenliklerini pekiştirmekte. Dünyayı ve Türkiye‘yi karşılaştırmalı olarak izlemeye ve yorumlamaya çalıştığımız yakın dönem Sanayi Kongreleri dizisini işte böyle bir resim içinde yerel dinamikleri öne çıkaran toplu bir bakış ile bu çerçevedeki tartışmaları noktalamayı istedik. Kongre Yürütme Kurulumuz demektedir ki, "Yarın kanımızca artık bugündür."

Değerli Konuklar, Değerli Katılımcılar, Kamuya olan sorumluluğun bilincinde çalışmalarını yürüten Odamız ve Birliğimiz, ülkenin sanayileşmesi ve demokratikleştirilmesi yönünde, ekonominin rant ekonomisinden üretim ekonomisine dönüşmesi yönünde taraftır ve elinden geldiğince dili döndüğünce bu taraf olma durumunu sürdürecektir. Ben Odam adına, her zaman olduğu gibi, üretim ekonomisinin rant ekonomisinin yerini aldığı, demokratik, çetesiz ve geleceği aydınlık bir Türkiye‘de bizlerin ve çocuklarımızın özgürce yaşayacağı ütopyasının hiç de gerçekleşmeyecek bir şey olmadığı inancı ile hepinizi saygıyla selamlıyor, yeniden hoşgeldiniz diyorum.

Yavuz ÖNEN
TMMOB Başkanı
Sayın Cumhurbaşkanım, sayın milletvekillerim, değerli meslektaşlarım, hepinizi TMMOB adına saygıyla selamlıyorum. Ben, konuşmamı sektörle sınırlı olarak ama, genel bir bakış açısı içinde yapacağım. Değinmelerim bir karamsar tablo çizmek için değil sorun alanlarına işaret etmek için olacaktır. O nedenle, sektörün güncel olarak ve bir konjoktür içinde yaşanan temel sorunlarına değinmek isterim.

Sanayileşme, ekonomide sadece üretim yapısının yenilenmesi değil, toplum düzenini oluşturan çeşitli kurumsal yapıları ve toplumsal ilişkileri dönüştüren karmaşık bir süreci tanımlar. Bu nedenle içinde bulunulan toplumsal koşullardan ve politik güç ilişkilerinden ayrı düşünülemez. Türkiye sanayii 1980‘lerden bu yana izlenen stratejiden yoksun politikalarla ciddi bir SANAYİSİZLEŞME sürecine sokulmuştur. Uluslararası pazarlarda rekabet gücü kazanmak için şart olan üretimde teknolojik yenilenme gerçekleştirilememiş ve ihracat başarısı genel olarak ucuz emek sömürüsüne dayandırılmıştır. Girilen Gümrük Birliği ise, sektörü yok olma tehlikesi ile karşı karşıya getirmiş bulunmaktadır.

Türkiye sanayiinin rekabet edebilirliğini bilim ve teknoloji yeteneğine ilişkin göstergeler yansıtmaktadır. Ekonomiye katkı sağlama açısından eşik değeri % 1 olan Araştırma Geliştirme (ARGE) harcamalarının Gayri Safi Milli Hasılaya (GSMH) oranı gelişmiş ülkelerde % 2,5-5 arasında iken ülkemizde bu oran %0.33 dür. Aynı zamanda ülkemizde ulusal teknolojik sisteme yönelik işgücünün bileşiminde toplam bilim adamı/mühendis sayısı içerisinde AR-GE birimlerinde çalışanların oranının % 3 olduğu bununda % 92‘lik bölümünün kamu ve üniversite araştırma kuruluşlarında görev aldığı % 8‘lik bir bölümünün özel kesimde çalıştığı saptanmıştır. İmalat sanayi toplamında 2414 AR-GE personeli görev yapmaktadır. Daha çok adaptasyona, tersine mühendislik uygulamalarına yönelik olan bu çalışmaların ise uluslararası AR-GE çalışmalarıyla aynı nitelikte olup olmadığı da tartışmalıdır.

Türkiye imalat Sanayi Yatırım Performansı Açısından incelendiğinde: 1980 sonrasında büyümenin yatırımlara dayalı olmadığı söylenebilir. 1977‘de imalat sanayi yatırımlarının Gayri Safi Yurtiçi Hasılaya (GSYH) oranı % 8,8 iken, 1982‘de % 5.2‘ye düşmüştür. Son 12 yıl boyunca yatırım oranları sabit kalmıştır. Yatırımlara dayalı olmayan bir verimlilik artışının gerek ücretlere gerekse istihdama yansıması kalıcı olmamaktadır. Kapasite kullanımı artışına dayalı bir büyüme söz konusu olduğundan "dinamik-yoğun" bir büyümeden değil, yalnızca statik bir etkinlikten söz edilebilir. İstihdam Yapısı İncelendiğinde: 1990‘1arda istihdam edilen nüfusun % 47‘lik bölümü tarım, % 16‘lık bölümü sanayi ve % 37‘lik bölümüde hizmetler sektöründedir. Bu durum istihdamın hala tarım ağırlıklı olduğunu ortaya koymaktadır. Diğer yandan Türkiye‘de hizmetler sektörü istihdam açısından endüstrileşmiş ülkelerdeki gibi sanayiden sonra büyülen bir sektör olmadığı gibi, ileri bir sanayiyi besleyen ve teknoloji düzeyi yüksek bir hizmet sektörü değildir.

5 yıllık dönemde genel olarak Sanayide, özel olarak da imalat sanayindeki istihdam artışı binde 6-7 gibi (%0.6-0.7) çok düşük düzeydedir. Kayıt Dışı İstihdam ve İşsizlik Durumu: Sosyal güvenlik kuruluşlarındaki kayıtlı olanların toplam istihdamdaki payı %53 olup, istihdam edilenlerin % 47‘si kayıtsız çalışmaktadır. Aynı zamanda istihdam edilen kadın nüfusunun içinde kayıtsız çalışanlar % 78‘lik oranla çok yüksek bir paya sahiptir. İstihdam edilenlerin % 74‘ünün en fazla "eğitim düzeyi ilkokul mezunu, lise ve fakülte mezunlarının toplam içindeki oranı % 14‘dür. Yani çalışanların mesleki eğitim düzeyi düşük ve bu alandaki etkinlikleri yetersizdir.

Resmi rakamlara göre 1,6 milyon kişi olarak görülen işsizlerin % 52‘si genç işsiz kitlesidir.Lise, lise dengi meslek ve yüksek öğrenim görmüş olanların işsizlik oranı % 30 düzeyindedir. Buna göre, Türkiye‘de işgücü piyasasının verili durumu düzenleyici, dengeleyici kamu müdahalesinin yokluğuna ve buna duyulan büyük bir ihtiyaca işaret etmektedir. İşte bu anlamda sanayileşme tek başına bir amaç olmanın ötesinde, toplumun tüm kesimlerini kucaklayan ama öncelikle çalışanların temel gereksinimlerini (sağlık, eğitim, barınma, kültür vb. gibi) sağlamak üzere ve ileri teknolojileri işsizliği de ortadan kaldıracak biçimde kullanarak gerçekleştiren, diğer bir ifade ile TOPLUMSAL REFAH‘‘ın bir aracı olarak algılanmalıdır.

Toplumsal refahı oluşturan unsurların başında işsizliğin, yoksulluğun, gelir eşitsizliğinin, bölgesel eşitsizliklerin ortadan kalkması gelmektedir. Sanayileşmenin amacı da bunları ortadan kaldırmaktır. Bu bakımdan sanayi politikalarının temel bileşenleri olan; • amaca uygun kurumsal yapıların, hem makro hem de sektörel düzeyde kısa, orta ve uzun dönemli öncelikleri iyice belirlenmiş ticaret, yatırım, bölgesel gelişme ve teknoloji politikalarının oluşturulması zorunludur. • kamu kesimi demokratik bir planlama ile sektörel öncelikler çerçevesinde yürütülen bir yatırım planlamasına dayandırılmalıdır. • teknolojik gelişmelere paralel olarak ortaya çıkan yeni iş kolları oluşturulmasında yeni KİT‘lerin kurulması öngörülmeli, diğer yandan mevcut KİT‘lere yatırım yapılarak uzun dönemli teknoloji üretme faaliyetlerinde de öncü rolü üstlenmelidir. • Sektörel teknoloji politikaları ileri teknolojilerin uygulanması ve "üretilmesi temelinde, her sektörün ülkemizdeki spesifik yapısı ve uluslararası teknolojik gelişmeler dikkate alınarak oluşturulmalıdır. Buna bağlı olarak eğitim sisteminde tüm çalışanların çalıştıkları alanda her türlü üretim bilgisine sahip, araştırıcı, nitelikli işgücüne dönüştürülmesini hedefleyen YAPISAL BİR DÖNÜŞÜM sağlanmalıdır. • Uluslararası planda uzun dönemli gelişme projeksiyonları göz önünde tutularak, yeni bir eğitim sistemi geliştirilmelidir. • Eşitlikçi ve demokratik bir emek sürecinin oluşturulması için gerekli önlemler alınmalı daha da önemlisi ülke yönetimine doğrudan katılımını sağlayacak bir ÖRGÜTLEME biçimi yaratılmalıdır.

Ben konuşmamı bitirirken, kuşkusuz, Sayın Cumhurbaşkanımızın yıllar önce bu kürsülerden hatırlattığı bir gerçeği de burada yinelemek istiyorum. Avrupa ülkelerinin, gelişmiş ülkelerin sanayileşmelerinin ilk adımlarını attıkları dönemlerde Paris‘te kurulan bir sanayi fuarındaki gerçeğe değinmek istiyorum. Sayın Cumhurbaşkanımız, Osmanlı Sadrazamı Sadullah Paşa‘nın izlenimlerini aktarmıştı bizlere, yıllar önce. Sanayileşmenin ürünlerinin sergilendiği fuar kapısının önündeki özgürlük heykeliyle ilgilidir değinmem. Sadullah Paşa soruyor: "Bu sanayi ürünlerini anladık da, bu heykel nedir?" Bu heykel de özgürlüğü simgeleyen bir heykeldir. Özgürlükler olmadan bu ürünler de olmaz. Bugün, bu gerçeği hatırlamanın şöyle de bir yararı var: Çünkü, Türkiye, dünya ortamında demokrasi, özgürlük ve insan hakları alanında da belli bir uğraş, mücadele ve sınav ortamındadır. Bu nedenle sanayileşmenin tıpkı sosyal refahı artırması gerektiği gibi demokratikleşmeyi de sağlayacak bir araç olması gerektiği noktasında bu mesajı vermek durumundayım. Yani, temel hak ve özgürlükler olmadan bir ekonomik büyümeden, bir sınai kalkınmadan söz etmek son derece zordur.

Bu gerçeği belirttikten sonra, Türkiye‘nin demokratikleşmesi sürecinde, pek çok sıkıntıların yaşandığının farkındayız. Ama çok sıcak olan ve dün gece bütün televizyon ekranlarında yansıyan bir çirkinliğe burada değinmek istiyorum. Öğrencilerin demokratik taleplerini dile getirmede bazı kuraldışı uygulamalara rağmen -örneğin, izinsiz gösteri kuralını ihlal etmelerine rağmen- değinmek istediğim bir şey var. Polisin kullandığı aşırı şiddeti kabul etmek mümkün değildir. Bu şiddeti burada kınıyorum. Sayın Cumhurbaşkanım, böyle bir ifade kullandığım için özür diliyorum, ama, bunu dile getirmek istiyorum ve gençlerin demokratik, özgür mücadelelerinde TMMOB, daima, toplumsal bir gerçekliği yansıttıkları için yanında olacaktır. Bunu belirtiyorum ve hepinize saygılar sunuyorum.