TMMOB KENTLEŞME VE YEREL YÖNETİMLER SEMPOZYUMU DÜZENLENDİ

×

Hata mesajı

  • Notice: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 771 satırı) içinde Undefined index: 3.0.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 777 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 781 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 841 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.

TMMOB Kentleşme ve Yerel Yönetimler Sempozyumu 20-21 Şubat 2009 tarihlerinde Ankara'da İMO Teoman Öztürk Toplantı Salonu'nda gerçekleştirildi. TMMOB adına sekreteryası Şehir Plancıları Odası tarafından yürütülen sempozyum iki gün sürdü.

TMMOB‘nin yerel yönetimler ve kentleşme politikaları üzerine birikimlerinin son iki yıldır yürütülen kent sempozyumları ile birlikte değerlendirilerek sentezlenmesi ve yerel yönetim seçimleri öncesi kamuoyu ile paylaşılması amacıyla düzenlenen sempozyum çerçevesinde, 5 oturumun yanı sıra "Kentleşme ve Yerel Yönetimler Forumu" gerçekleştirildi.

Sempozyumun açılışında bir konuşma yapan Düzenleme Kurulu Başkanı ve ŞPO Genel Sekreteri Serdar M. A. Nizamoğlu, kırdan kente göçle artık neredeyse herkesin kentlerde yaşadığını belirterek; bilimi, doğayı, kültürü ve insanı temel alan bir kentleşme politikasının hayata geçirilmesi gerektiğini ve sempozyumun da bu amaçla düzenlendiğini vurguladı.

"Çerçeve sunumlar" kapsamında konuşmasını yapan TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı da; TMMOB‘nin "kent ve yerel yönetimler"e yaklaşımı, düzenlenen kent sempozyumları, TMMOB‘nin yanlış politikalara karşı yürüttüğü yargı mücadelesiyle ilgili bilgi verdi.

Çerçeve sunumlar kapsamında, Prof. Dr. Ruşen Keleş "Yerel Yönetimlerde Değişim", ŞPO Yönetim Kurulu Başkanı H. Tarık Şengül de "Kentlerde Değişim" konularını işledi.

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı‘nın konuşması şöyle:

Değerli Katılımcılar,
Sevgili arkadaşlar

Hepinizi Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Yönetim Kurulu adına saygıyla, sevgiyle, dostlukla selamlıyorum.

Değerli Katılımcılar,

Bugün burada TMMOB‘nin bir süredir yürütmekte olduğu kent sempozyumlarının bir değerlendirmesi ve sentezi olmasını hedeflediğimiz Kentleşme ve Yerel Yönetimler Sempozyumu için bir araya gelmiş bulunuyoruz. Öncelikle TMMOB adına bu etkinliğin sekreteryalığını yürüten Şehir Plancıları Odası Yönetim Kuruluna, Düzenleme Kurulunda yer alan arkadaşlarımı, şüphesiz oda çalışanı arkadaşlarıma ve emek veren herkese Yönetim Kurulumuz adına teşekkür ederim.

Kentlerimizin neo-liberal/küresel saldırıların hedefi haline getirildiği bir dönemde yerel seçimlere gidiyoruz. Bu seçimler bir anlamda önemli bir kırılma noktasını temsil etmektedir. Kentlerimizde sürdürülen talan rejiminin devam edip etmemesi konusunda toplum bir karar verecek. Bizler tüm gücümüzle bu talan rejiminin yarattığı hasarı topluma anlatma görevini üstlenmiş bulunuyoruz. Bu çerçevede bugün ve yarın sürecek bu etkinliğimiz bu çabaların bir parçası olarak görülmelidir.

Değerli Katılımcılar

Bir çok konuda olduğu gibi, 1980 Türkiye kentleşmesi açısından da önemli bir dönüşümün başlangıcını oluşturmuştur. Ekonomik açıdan bakıldığında Türkiye ekonomisi üreten bir ekonomi olmaktan çıkarılırken, rant ve borçlanma üzerinden işleyen bir ekonomik yapı oluşturulmuştur. Bu modelin geri planında ise kentler yer almaktadır.

Kentlerde üretim yapan kamu ve özel sektör fabrikaları ile üretim tesisleri hızla kapatılmış, bunların yerine alışveriş ve iş merkezleri, lüks konut alanları inşa edilmiştir. Kent merkezlerinin içleri boşaltılırken, kamusal mekan adresi olarak alışveriş merkezleri gösterilmektedir.

Sosyal içerik, insan unsuru ve en temel hak olan barınma gereksinimi görmezden gelinerek, kentlerin içerisinde kalmış gecekondu alanları "kentsel dönüşüm" adı altında yıkılıp, yerlerine sermayenin yeni ihtiyaçlarına yanıt veren; kent bütünü, içinde yaşayan insan varlığı, sosyal çevre ve yaşanmışlıkları yok sayan "sözde çağdaş projeler" hayata geçirilmektedir.

Büyük kentlerin çoğunda bugün alt gelir gruplarının konut sorunu kriz haline gelmişken, kent bütünü olarak bakıldığında var olan hane sayısının çok üzerinde konut birimi bulunmaktadır. Diğer bir anlatımla, konut ve genel olarak kentsel taşınmazlar spekülasyon merkezli bir yatırım alanı haline gelmiştir. Kent planlama disiplini ise "kat � kot � imar hakkı yükseltme" sığlığına indirgenmiştir. TOKİ gibi kurumlar aracılığı ile mevcut iktidar kentleri şantiyeye çevirirken, yaptıkları plan değişiklikleri ile belediyeler rant dağıtım şirketlerine dönüşmüş bulunmaktadır. Belediye başkanları girişimcilerle arsa ve rant pazarlığı yapan aracılar haline gelmiş, planlama, uzmanların etkinliği olmaktan çıkıp, belediye başkanları ve meclis üyelerinin pazarlık aracı ve alanı olmuştur.

Belediyeler hızla rant merkezli olurken, temel kamusal işlevlerini ve görevlerini yerine getirmekten de vazgeçmişlerdir. Büyük kentlerde ortaya çıkan su sorunu göstermektedir ki, belediyelerin bu türden yaşamsal konularda uzun vadeli bir planı yoktur. Kentlerde ulaşım politikaları yayaları tümüyle göz ardı etmektedir. Kentler, yalnızca taşıt akışkanlığını hedefleyen, kent içi ve kent merkezlerini yaran otobanlarla örülmüştür.

Kuşkusuz; kuralsız ve ilkesiz pazarlık anlayışı bir yandan kentlere gelecekte ödenmesi imkansız yükler yaratırken, yolsuzlukların ve şaibenin de kaynağı haline gelmiştir. Türkiye tarihinin hiçbir döneminde olmadığı büyüklükte bir borç bataklığının içine girmiştir. Bu bataklığın ortasında, kentlerimizde yükselen alışveriş ve iş merkezleri, oteller, lüks konut alanları ve rezidanslar vardır. Tüm bu süreç kentlerimizi parçalayıp, dağıtmaktadır. Kamusal mekanlar giderek artan biçimde tahrip ve tasfiye edilmektedir.

Birlikte yaşam mekanı olarak görmek istediğimiz kentlerimiz, giderek artan biçimde, birbirinden kopan kesimlerin dışa kapandıkları gettoların mekanı haline gelmiştir. Bugün kentler hiçbir kesimin kendini güvende hissetmediği, yoksulluğun hızla yayıldığı, yardım ve benzeri yaklaşımlarla bir kez daha yoksulun sömürüldüğü ve yoksulluğu yaratanların destekçisi konumuna itildiği yamalı bohçalar haline gelmiştir.

Ancak, bugün bu sömürü ve dışlanma süreci hizmet sektöründe çalışanların önemli bir kesimini de içine çekmektedir. Krizle birlikte, bu kesimin dikkate değer bir bölümü de işini kaybetme ve yoksullaşma sürecine katılma riskini yakından hissetmeye başlamıştır.

Yerel seçimlere yaklaştığımız şu sıralarda izlenen, belediye meclislerinde, imar komisyonlarında yer almak amacıyla yapılan kavgalara, kentsel yatırımlara ve tüm planlama kararlarına adeta tek başına karar veren belediye başkanı profiline, tehditler, pazarlıklar ve yolsuzluklarla medyaya yansıyan rant paylaşımı savaşlarını eklediğimizde, siyaset alanının bilim, etik ve planlama alanı ile ilişkisindeki sorunları daha açık görebiliyoruz.

Önümüzdeki yerel seçimlerde mevcut anlayışa "dur" demek, sadece kentlerdeki politika ve uygulamalara "hayır" demek anlamına gelmeyecektir. Belki daha da önemlisi, bu tür bir tavır uzun süredir devam eden ve toplumun geleceğini tehdit eden "talan ekonomisine dur" demektir. Bu yüzden seçimlere kadar olan dönem, toplumsal yaşamı ve toplumcu kentleşmeyi savunan kesimlere ama her şeyden önce örgütlü kesimlere önemli sorumluluklar yüklemektedir. Bu sorumluluklar içinde en güncel olanı ise bugünkü tüccar/tefeci belediyecilik anlayışının karşısına toplumcu bir yerel yönetim anlayışını koymayı gerektirmektedir.

Değerli Katılımcılar,

TMMOB tarafından bir süredir çeşitli kentlerde düzenlenen ve bu kentlerde ortaya çıkan sorunları, gelişme perspektiflerini çeşitli boyutlarıyla ele alan sempozyumlar tam da bu türden bir arayışın sonucudur. Başta belediyeler, TOKİ ve benzeri kamu kurumlarının bugün kentlerimizde ortaya çıkan olumsuzlukların ana sorumluları olduğu düşünüldüğünde, yaşanılır ve adil kentlerin yaratılmasına yönelik toplumcu bir yaklaşım ve modelin bu kurumlardan gelmesini beklemek gerçekçi olmayacaktır. Bugünkü siyasal ve toplumsal yapılar ve kurumlar ele alındığında, bu tür bir yaklaşımı geliştirebilecek bilimsel, entelektüel ve görgül bilgiye ve birikime sahip kurumsal yapılardan biri TMMOB‘dir.

TMMOB‘nin özgünlüğü kentlerin karşı karşıya bulunduğu karmaşık ve çok boyutlu sorunlara yönelik olarak farklı mesleklerin birikimini bünyesinde barındırmasıdır. Bu çerçevede kent sempozyumları bu birikimlerin sistematik olarak ortaya konulabilmesinin önemli bir platformu haline gelmiş bulunmaktadır. Çok sayıda kentte düzenlenen bu etkinliklerin programlarına bakıldığında, planlamadan, kentsel tasarım ve mimari uygulamalara, su sorunundan deprem ve diğer risklere, çevre sorunlarından arıtma tesislerine kadar çok farklı konularda yetkin çalışmaların sunulduğu ve tartışmaya açıldığı görülecektir.

Bu etkinlikler seçim sonrasında da çeşitli kentlerde sürdürülecektir. Ancak bugün burada gerçekleştirdiğimiz Kentleşme ve Yerel Yönetimler Sempozyumu bugüne kadar farklı kentlerde gerçekleştirilen bu etkinliklerin yerel seçim öncesinde ortaklaştırıldığı ve bir senteze dönüştürüldüğü bir ortam olarak planlanmıştır. Sempozyumda genel bir çerçeve sağlamaya yönelik sunuşları takiben, sektörel düzeyde çalışmalar da tartışmaya açılacaktır. Bu çerçevede TOKİ uygulamaları, yerel yönetimlerde özelleştirme, yolsuzluk ve denetimsizlik konuları yanında, İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Antalya, Trabzon ve Bursa kentlerinde ortaya çıkan yerel yönetim uygulamaları ve kentsel olumsuzluklar da gözden geçirilecektir.

Gerek kent sempozyumlarının gerekse bunları sentezleyen bu etkinliğin önemli bir muhatabı yerel yönetimlerdir. Bu etkinliklere bu kurumlardan katılımın sınırlı kalması dikkat çekicidir. Bir yönüyle bu türden farklı uzmanlık alanlarını bir araya getiren ve kentleri gerek sektörel gerek bir bütün halinde değerlendiren çalışmaların sunulduğu bu etkinliklere katılım iyi niyetli yerel yönetimler açısından önemli bir açılım sağlayacaktır. Bununla birlikte bu kesimlerden katılım oldukça sınırlı kalmaktadır. Anlaşılan o ki mevcut yerel yönetim anlayışı bilimsel bilgiden ve yaklaşımlardan yararlanmak yerine kendi kurduğu düzen içinde çalışmaya devam etmek konusunda kararlıdır. Kuşkusuz burada atlanmaması gereken olumsuzluk bu türden bir yaklaşımın bedelini kentin ve kentte yaşayanların ödemesidir.

Bu nedenle söz konusu etkinliklerin ve elde edilen bulguların halka götürülmesi ve bu kesimlerin kentlerimizde olup bitenler konusunda bilgilendirilmesi önemli bir görevdir. Kent halkı bu tür bilgilere ulaştığı ölçüde kendisine sadaka mantığı ile verilen yardımlar çerçevesinde değil, sağlıklı bilgi ışında siyasi tercihlerini yapabilecektir. Bu çerçevede, yerel seçimler öncesinde gerçekleştirilen bu etkinlikler her şeyden önce topluma yönelik bir sorumluluğun yerine getirilmesi olarak değerlendirilmelidir. Bu kapsamda, TMMOB, kentlerimizde yaşam kalitesinin geliştirilmesi için, bilimsel ve mesleki birikimine dayanarak, yerel yönetimlere ilişkin bir çerçeve belgeyi de hazırlamıştır. Bu belgede, kentlerimizde yaşanan sorunlar tanımlanmakta, bu sorunların nedenleri açıklanmakta, çözümlere ve kentlerin daha yaşanabilir olması için izlenmesi gereken politika ve yöntemlere yer verilmektedir.

Değerli Katılımcılar,

TMMOB ve bağlı odalarının içinde bulunduğumuz olumsuzluklar karşısında göstermiş olduğu en önemli mücadelelerden biri de yüzlerce hukuksuz uygulamanın yargıya taşınması ve durdurulmasıdır. Başta imar ve planlama olmak üzere birçok konuda, TMMOB ve bağlı Odaları, gerek belediye gerekse merkezi yönetim kuruluşlarının yaptığı birçok uygulamayı yargıya taşımışlardır. Odalarımızın haklı mücadelesinde, bilim, teknik ve mesleki ilkeler doğrultusunda, kamusal faydanın sağlanması amacı için açılmış ve kazanılmış yüzlerce dava çok önemli bir yer tutmaktadır. Cargill‘e af getiren ayrıcalıklı yasa maddesinden, 2-B arazilerinin satışını amaçlayan maddeye, Orman Sınırları Dışına Çıkarılacak Yerler Hakkında Yönetmelikten, İpekyolu Vadisi Serbest Bölgesi‘nin belirlenmesine kadar birçok olumsuz uygulama ve yasal düzenlemenin önüne, izlenen bu yargı süreçleri ile geçilmiştir. Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan stratejik öneme sahip jeotermal alanların ve TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü‘ne ait taşınmazların satılmasını amaçlayan uygulamalar ve düzenlemeler de dava konusu yapılmıştır.

Odalarımızca açılan davaların dikkate değer bir kısmı da kentsel alana, uygulamalara ve planlama çalışmalarına ilişkindir. Bağlı tüm Odalarımız izlemiş oldukları yargı süreçlerinde önemli başarılar elde etmişlerdir.

Allianoi‘nin sular altında kalmaması için; Kuğulupark ve Güvenpark gibi kamusal alanların toplumun ortak kullanımının dışında bir amaca hizmet etmemesi için; Kent merkezlerimizi birer otobana çeviren ulaşım politikalarından vazgeçilmesi için; AOÇ, AKM gibi doğal varlıklarımız ile tarihi kent merkezlerimizin talanının önüne geçebilmek ve korunarak gelecek nesillere aktarılabilmesini sağlamak için; Kentsel alan içerisinde halen üretim potansiyelini koruyan önemli tarım alanlarının ve çevresel değerlerin korunması için; İzmir‘de EXPO, Denizli‘de 1/25.000‘lik imar planları örneğinde görüldüğü üzere bu ve benzeri alanlar üzerine dönmüş günü birlik kar güden proje ve uygulamaların hayata geçmemesi için; Bilimin gereği ve etik kaygılardan uzak hazırlanan her tür ve ölçekte, çevre düzeni planlarının, nazım ve uygulama imar planlarının, kentsel dönüşüm projelerinin, telafisi çok güç sonuçları oluşmadan iptal edilmesi için izlediğimiz davalar ve kazanımlar toplamın içerisinde sadece bir kaç örneği teşkil etmektedir.

Tüm bu kazanımlar karşısında yerel ve merkezi iktidar emellerine başka yollardan ısrarla ulaşmaya çalışmaktadır. Yargı kararlarına rağmen benzer uygulamalar ve düzenlemeler belli aralıklarla yeniden gündeme getirilmektedir. Odalarımız da tüm bu yoğunlaşan olumsuzluklara, talan politikalarına ve uygulamalarına karşı, aynı oranda ısrarla, bıkmadan mücadele etmekten vazgeçmeyeceklerdir. Odalarımız ve şüphesiz TMMOB, sınırlı kaynaklarının önemli bir bölümünü, yoğun iş gücü ve mesaisini kamu yararının sağlanmasını amaçladıkları bu davalara ayırmaktan vazgeçmeyecektir.

Değerli Katılımcılar

TMMOB kent yaşamını ilgilendiren imar, kültür ve turizm, çevre, kamu yönetimi ve yerel yönetim sistemini düzenleyen yasaların eksiklik ve yetersizliklerinden bahsederken insan sağlığı, doğal çevre, insan hakları-kentli hakları, katılım, yaşanabilirlik gibi kavramlara referans vermektedir.

Biz biliyoruz: Sanayi, enerji, turizm, tarım, ulaşım, sağlık, çevre, eğitim, kent, kültür ve sanat politikaları bir arada gerçekleştirilmedikçe ve her birine eşdeğer önem verilmedikçe arzu ettiğimiz kent yaşamı gerçekleşmeyecektir.

TMMOB, kentlerimizin arzulandığı biçimde yaşatılması için gücünün ve potansiyelinin farkında olarak farklı seçenekler sunma görevini bir sorumluluk olarak görüyor. TMMOB sorumluluklarının gereklerini yerine getirme kararlılığı içindedir.

Değerli Katılımcılar,

Nazım Hikmet şiirinde şöyle demişti:

Evler tek katlı da olabilir yüz katlı da
İş bunda değil
Yeter ki sokaklarımızı ezmesinler
Yeter ki temiz çevik güler yüzlü görsünler hizmetimizi
Çıplak duvarlara diyeceğim yok taze ve canlıysalar
Dar pencereler giyotini hatırlatır bana
Pencere dost sözü gibi rahat ve geniş olacak
Ağaçsız asfaltı sevmiyorum
Parklarda göller göllerde ak kara kuğular olabilir hatta ara sıra bando mızıka
Ama en önemlisi parklarda öpüşülebilmeli
Aptal ölü ellerini operette arya söylermiş gibi açmış mankenleri sevmiyorum
Taştan ve tunçtan insanları sevmiyorum tabanlarından inip aramızda dolaşmıyorlarsa
Bankaları ve hükümet konaklarıyla övünen şehirleri sevmiyorum
Sevdiğim şehirler sağlık evleriyle övünenlerdir
Çocuk bahçeleriyle övünen şehirler

TMMOB konunun bu tarafındadır.

Değerli Katılımcılar,

Bir kente sahip çıkacak o kentte yaşayan bireylerdir. Kente dair her türlü kararda kentlilerin katılımının sağlanmasını istemek ve kentli haklarını savunmak vazgeçilemez bir görev olmalıdır. TMMOB görevinin gereklerini yerine getirmeye kararlıdır.

TMMOB "Kentin sakini değil sahibi olalım, bunun için mücadele edelim" diyor.

Hepinize saygılar sunuyorum.