ODAMIZIN 41. OLAĞAN GENEL KURUL'U YAPILDI

×

Hata mesajı

  • Notice: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 771 satırı) içinde Undefined index: 3.0.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 777 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 781 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 841 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.

Odamız 41. Olağan Genel Kurulu Metropol Kültür Merkezi‘nde yapılıyor. Genel Kurul, yapılan saygı duruşu ile başladı. Divan oluşumundan sonra Oda Yönetim Kurulu Başkanı Emin KORAMAZ konuşmasını gerçekleştirdi.

Daha sonra TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı ve KESK Genel Başkanı İsmail H. Tombul konuşmalarını yaptılar.

Odamız Yönetim Kurulu Başkanı Emin KORAMAZ‘ın konuşma metni;

 

Sayın Birlik Başkanım,

Sayın Divan,

Sayın Delegeler,

Değerli konuklar,

Değerli Basın Mensupları,

Hepinizi 40. Dönem Oda Yönetim Kurulu ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Bugün burada, Odamızda son iki yılda yürütülen çalışmaları, dünyadaki ve ülkemizdeki gelişmeleri ve bu gelişmelerin mesleğimiz, meslektaşlarımız, ülkemiz ve halkımız üzerindeki etkilerini değerlendireceğiz. Daha güçlü bir Oda, üreten, sanayileşen ve hakça bölüşen bir Türkiye için, söz üstüne söz koyacağız.

Genel Kurulumuzda, IMF ve Dünya Bankası politikaları karşısında, ülkenin karanlık bir geleceğe sürüklenmeye çalışıldığı bu toz bulutu arasında, bu ülkenin emekten ve insandan yana olan güçleri olarak, her zamankinden daha dik ve kararlı bir şekilde, emperyalizme ve sömürüye karşı, "gün birlik, dayanışma ve mücadele günüdür" diyoruz.

Hepiniz hoş geldiniz.

Sevgili Meslektaşlarım,

Bu çalışma döneminde de önceki yıllarda olduğu gibi dünyamıza; küresel politikaların neden olduğu, işgaller, katliamlar, daha yoğun sömürü, işsizlik, açlık, yoksulluk ve yolsuzluk düzeni damgasını vurmuştur.

Emperyalist ülkelerin uluslararası sermayeye yeni sömürü alanları açmak üzere, gelişmekte olan ülkelere kendi programlarını dayattıkları bir dönem yaşanmaktadır. Bu programlar ile az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde ulus-devlet yapılanması geriletilmektedir. Kamusal varlıklar özelleştirme, küçültme, kapatma yoluyla işlevsizleştirilmektedir. Borç yükü altındaki gelişmekte olan ülkelerde, Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu, AB, OECD gibi kuruluşlar tarafından dayatılan politikalarla, ulusal düzenlemeler küresel piyasa kurallarına bağımlı kılınmaktadır.

Bu programlarda, ücretlerin azaltılması, emek piyasalarının kuralsızlaştırılması, devletlerin sosyal alandan çekilmesi, gümrük vergileri, kotalar ve ithalattaki tüm kısıtlamaların ortadan kaldırılması, kamu işletmelerinin özelleştirilerek yabancı sermayeye yatırım olanakları sağlanması öngörülmektedir.

Çok Taraflı Yatırım Anlaşması, Yatırım Garanti Sözleşmesi ve Uluslararası Tahkim gibi anlaşma ve sözleşmelerle, yabancı yatırımlar tek yanlı olarak korunmakta, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin geleceği ipotek altına alınmaktadır.

Küreselleşme sürecinin örgütlerinden biri olan Dünya Ticaret Örgütü Anlaşmalarından Hizmet Ticareti Genel Anlaşması (GATS) ile mühendislik hizmetleri dahil enerjiden suya, sağlıktan eğitime, sosyal güvenlikten ulaşıma kadar tüm toplumsal hizmetler uluslararası ticarete açılmaktadır.

Değerli Meslektaşlarım,

IMF ve Dünya Bankası etkisiz kaldığında, programlarına entegre olmayan ülkeler dünya ticaretinden dışlanmakta, bu politikalara aykırı düşen ülke coğrafyalarının parçalanması için etnik farklılıklar körüklenmekte, harita değişikliklerine varan savaşlarla halklar birbirine kırdırılmaktadır.

Kendini dünyanın jandarması addeden ABD ve ordusu, küresel sermayenin hegemonyasını kabul etmeyen ve onların stratejik çıkarlarına uygun davranmayan ülkeleri terörist ilan edebilmektedir. ABD tüm uluslararası anlaşmaları, en temel insan haklarını çiğneyerek ülkeleri işgal etmekte, on binlerce masum insanı katletmektedir. Afganistan'ın işgalini, Irak işgali izlemiştir.

Bu müdahalenin Irak'la sınırlı kalmayacağı, Ortadoğu'dan hareketle Kafkasya ve Afganistan üzerinden Orta Asya'ya ulaşan geniş bir coğrafyada enerji koridorunu denetim altında tutmayı hedeflediği bilinmekte ve bölgemizde İsrail ile birlikte İran ve Suriye üzerinde oyunlar oynanmakta, Türkiye de bu oyunlara dahil edilmeye çalışılmaktadır.

Sevgili Meslektaşlarım,

Küreselleşme politikalarının yıkıcı sonuçları ülkemize de aynen yansımaktadır. IMF ve DB direktifleriyle ülkemiz 1980'li yıllardan beri gelişmiş ülkeler bloku ve uluslararası sermayenin çıkarları doğrultusunda yeniden şekillendirilmektedir.

Yıllardır üretimden kopuk, ranta ve sıcak para girişine bağımlı olarak şekillenen iç ve dış borcun çevrilememesi nedeniyle ülke ekonomisi üst üste krizlerle zayıflatılmıştır.

Yatırımlar durmuş, birçok işyeri kapanmış, aralarında üyelerimizin de bulunduğu milyonlarca çalışan işini kaybetmiştir. Sonunda ülkeyi yönetenler IMF politikalarına tam anlamıyla teslim olmuştur.

1989 yılında IMF ile yapılan "Yakın İzleme Anlaşması" uyarınca, hükümetlerin bütçe uygulamaları, ücretlendirme ve istihdam politikaları, özelleştirmeler, sağlık, sosyal güvenlik hizmetleri ve bütün ekonomik ve siyasi kararlar, yapılan anlaşmanın adında olduğu gibi, yakın izleme ve denetim altına alınmıştır.

Görevde bulunduğumuz 2 yıl boyunca siyasi iktidar, muhalefette iken halka verdiği sözleri unutmuştur. IMF tarafından dış yardımın koşulu olarak dikte ettirilen yıkım ve talan yasaları birbiri ardına çıkarılmakta, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik vb. birçok kamusal hizmet sermayeye yeni rant alanları olarak sunulmaktadır.

Ülke kaynakları üretken yatırımlar yerine, hizmet ve finans sektörlerine, borç faizlerine aktarılmakta, özelleştirme ve serbestleştirme adı altında tarım alanlarımız, ormanlarımız, arazilerimiz, biz mühendislerin varlık nedeni olan entegre sanayi tesislerimiz gözden çıkarılmaktadır. Artık bütçemiz bile IMF tarafından dikte edilir olmuştur.

Bütçede, faiz harcamaları 46 katrilyonluk payla toplam bütçe harcamalarının % 34'üne ulaşmaktadır. Milli gelirin % 6,5'i faiz dışı fazla yaratmaya endekslenmiş bir bütçe söz konusudur. Yatırımlara ayrılan pay % 6'lara gerilemiştir. Sağlık ve eğitim ödeneklerinin milli gelir içindeki payı % 1,5 ve 4 gibi düşük oranlardadır.

Türkiye Cumhuriyet tarihinin yatırımlara en az pay ayrılan yıllarını yaşamaktadır. Özelleştirmelerin başlamasının ardından yatırımlardaki azalma % 75 gibi büyük bir orana ulaşmıştır.

Sevgili Meslektaşlarım,

Ülkemizde uygulanan sanayi politikaları, bilimi ve teknolojiyi dışlayarak, ucuz işgücünü sanayinin tek temel rekabet aracı haline getirmiştir. Sınai yatırımlar giderek düşmüş, istihdam açığı büyümüş, çalışanların reel gelirleri azalmıştır. Kayıt dışı ekonomi bizzat resmi çevrelerce % 45 ile % 70'ler arasında tahmin edilmektedir.

Resmi söylemlerin aksine ülkemiz üretim yeteneğini kaybetmektedir. Ekonomimizde son zamanlarda yaşanan sözde "büyüme" ise, ucuz döviz ve ithalata dayalı olup, üretim ve istihdamı azaltan bir çizgidedir. Çünkü Türkiye, 24 Ocak kararları kadar önemli olan ve uluslararası sermaye hareketlerinin serbestleştirildiği 1989 Ağustos'undan bu yana işsizlikle mücadeleyi gündeminden çıkarmıştır. Resmi rakamlara göre çalışabilir 50 milyon 826 bin nüfusun ancak 22 milyonu, yani % 43'ü istihdam edilmektedir. Bu 22 milyonun % 46'i ise hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna ve güvenceye sahip olmaksızın çalışmaktadır.

Bu genel durum üyelerimize de aynen yansımakta, meslektaşlarımızın istihdamı da beklenen düzeyde gerçekleşmemekte, işsizliğe, düşük ücretlere, mesleki tatminsizliğe, meslek alanı dışında çalışmaya ve beyin göçüne yol açmaktadır. Bugün meslek alanlarımızda işsizlik % 25'ler seviyesine ulaşmıştır. Birçok işletmede mühendis istihdamı azalmıştır. Reel ücretlerimiz ise giderek düşmektedir. Meslektaşlarımızın önemli bir bölümü de meslek alanları dışında çalışmaktadır. Türkiye'deki işletmelerin büyük bir bölümünü oluşturan 200.000'i aşkın küçük ve orta ölçekli sanayi kuruluşlarında hala mühendis istihdam geleneği oluşturulamamıştır.

Sevgili Meslektaşlarım,

Üretimi, yatırımı, mühendislik uygulamalarını dışlayan bu politikalar ve tüm itirazlarımıza karşın imzalanan GB anlaşması sonucu, ihracatımız ithalata bağımlı hale gelmiş, ülke sanayisi Avrupa'nın taşeronu durumuna sokulmuştur. Sanayinin tüm sektörleri ele alındığında ihracata konu olan mal gruplarında bile ithal girdi oranı % 65 seviyesine ulaşmıştır. Bunun sonucu olarak ithalat lehine makas açılmış, cari açık GSMH'nın % 6,2'sine erişmiştir.

Sıcak para ile finanse edilen cari işlemler açığı, 2005 yılında 23 milyar dolara ulaşmıştır. 2006'da ise cari açıkta hedeflenen 22 milyar doların aşılıp, 32 milyar dolara ulaşılacağı öngörülmektedir.

Bu durum, Türkiye'nin, sıcak parayı yönlendiren uluslararası finans ve politika merkezlerinin nasıl bir etki ve oyun alanında bulunduğunu göstermektedir.

Aynı yanlış politikalar AB'ye üyelik müzakere süreçlerinde de sürdürülmektedir. Bu süreç sosyal devletin tasfiyesi ve ulusal pazarın tamamen teslimiyeti doğrultusunda şekillendirilmektedir.

Türkiye, AB'ye aday ülkeler arasında Gümrük Birliği'ni gerçekleştiren tek ülke olarak istisnai bir duruma sahiptir. Yani Türkiye eşitsiz koşullarda Avrupa Birliği ile aynı ticaret politikasını uygulamaktadır. Bu durumdan tüm sanayi sektörlerimiz olumsuz etkilenmektedir.

Gümrük Birliği ile AB ülkelerinde yeni pazar imkanları elde edeceği yanılsamasını yaşayan sanayimiz, geçen 10 yıl içerisinde 50 milyar ABD dolarından daha fazla değerde AB teknolojisi ve altyapısına yatırım yapmıştır. Ancak bu yatırımlar makro bir programa, planlama ve fizibiliteye dayanmadığı için ne yazık ki sonuç olumsuz olmuş, ölü yatırımlara dönüşmüştür. Birçok alt dala aşırı yatırım yapılırken, bazı dallara ise hiç yatırım yapılmamış, ülkemiz ithal makina ve ikinci el makina ile dolmuştur. Bu, tekstil makinalarından iş ve inşaat makinalarına kadar birçok sektörde böyledir. Yine bu süreçte mühendislik ve eğitimli işgücü unsurları ihmal edilmiştir.

Yine Gümrük Birliği nedeniyle üçüncü ülkelere uygulanan basit menşe kuralları, sıfır veya sıfıra yakın gümrük tarifeleri, Türkiye'yi sadece AB'ye değil tüm üçüncü ülkelere karşı da çok açık bir pazar haline getirmiştir.

AB uyum yasaları çerçevesinde uygulanmakta olan düzenleme, talimat ve direktiflere uyum zorlukları ortaya çıkmaktadır. Özellikle belirli ölçekteki firmalar, ithal edilen kalitesi ve maliyeti düşük ürünlerle rekabet edememektedirler. Bir yandan yerli ürün ve makinalar için kısıt ve denetleyici direktifler konulurken, diğer yandan denetimsiz bir ithal ürün ve makina akışı ile haksız rekabet yaratılmaktadır. Bu haksız rekabet karşısında yerli sanayi sürekli olarak gerilemektedir.

1970 yılında % 47,6 olan yatırım yoğunluğu 2005 yılında % 12,9'a kadar düşmüştür. Bu düşüş, kârlılık dolayısıyla sermayenin sanayi dışında yoğunlaştığının somut örneğidir.

Bütün bu nedenlerden dolayı, tam üyelik müzakere süreçleri tamamlanıncaya kadar GB anlaşması mutlaka askıya alınmalıdır.

Değerli Meslektaşlarım,

Ülkemiz sağlıktan eğitime, tarımdan çevreye, sanayiden enerjiye varana değin 115 bin sayfaya ulaşan AB müktesebatına uyum sağlamak zorunda kalacaktır. AB üyeliğinin halkın refahını arttıracağı, yoksulluğu önleyeceği, sosyal hakları geliştireceği gibi afaki söylemler dışında konuya ilişkin bütünlüklü çalışmalar yapılmamaktadır. İçinde bulunduğumuz bilgi kirliliği ve yönlendirme ortamına ivedilikle son verilerek, tarama konusu olan 35 başlıktaki müktesebat değişikliklerinin ülkemiz geleceğine etkileri tüm alanlarda ve tüm sektörlerde tartışmaya açılmalı, izlenmesi gereken politikalar oluşturulmalıdır.

Odamız Gümrük Birliği sürecinde olduğu gibi müzakere süreçlerinde de uzmanlık alanlar ile ilgili konularda müdahil bir çalışma sergilemeye, meslek, meslektaş, ülke ve toplum aleyhine gelişmelere karşı elinden geleni yapmaya devam edecektir.

Sevgili Meslektaşlarım,

Türkiye kapitalist küreselleşme ve neo-liberal ekonomi politikaları çerçevesinde yeniden yapılandırılmaktadır. Sermaye hareketinin ve piyasanın serbestleşmesine dayanan yeni ekonomi politikaları yapısal uyum programları her alanda kuralsızlaştırmayı, serbestleştirmeyi ve ticarileştirmeyi etkin kılmaktadır. Kamusal mal ve işletmeler özelleştirme yoluyla sermayeye devredilirken, kamusal hizmetler de paralı hale getirilerek ticarileştirilmektedir.

En etkili özelleştirme hamlesi, bugünlerde AKP eliyle yapılmaktadır. AB ve İMF direktifleriyle sadece son iki yılda 30 adet talan yasası meclisten geçirilmiştir. Üretim yaparak kaynak yaratmak yerine yılların birikimi ve emeğiyle oluşturulmuş mevcut sanayi kuruluşları haraç mezat satılmaktadır.

‘Babalar gibi satarız', ‘Parayı kim verirse ona veririz', ‘Türkiye'yi pazarlamakla mükellefiz' diyerek Köy Hizmetleri kapatılmış, SSK'lar devredilmiş. Et Balık, PETLAS, Şeker Fabrikaları, Çimento Fabrikaları, Demir Çelik işletmeleri, Denizcilik İşletmeleri, ETİ ALÜMİNYUM, TÜPRAŞ, TELEKOM, PETKİM, ERDEMİR, TEKEL, THY, DDY Limanları sermayeye peşkeş çekilmiştir, çekilmektedir.

Değerli Meslektaşlarım,

Bildiğiniz gibi özelleştirmeye ilişkin çeşitli demagojiler dile getirilmiştir. Bunlardan biri de, "Türkiye'de kamunun ekonomi içindeki payının şişkinliği"dir. Bu rakam iddia edilenin aksine, gelişmiş ülkelerin çok altındadır. Türkiye ekonomisinde kamunun payı % 26 iken; ABD'de % 32,3, Almanya'da 49, Fransa'da 51,7'dir.

Yine iddi edilenin aksine KİT'ler devletin sırtında kambur değildir.Kamu işletmeciliği, kamu maliyesine 2004'te 20,4 katrilyon net faktör geliri aktarmıştır. Kamu işletmesi sayısı çok az olmasına rağmen Kurumlar Vergisinin % 53'ünü bu kuruluşlar ödemektedir.

Bu gerçekler, Türkiye'deki özelleştirmenin başlıca gerekçelerinin ne kadar yalan-yanlış ve kamuoyunu yönlendirmeye yönelik olduğunu göstermektedir.

Özelleştirme, eğitimden sağlığa, kültürden, sosyal güvenliğe, kent varlıklarının satışına kadar tüm kamusal alanları kapsayan geniş bir çerçevede hayata geçirilmekte ve hiçbiri bir diğerinden kopuk olarak işlememektedir. Kamu her türlü ekonomik etkinlikten çıkarılmak istenmektedir Bu gelişmelerin arkasında IMF'ye verilen sözler bulunmaktadır.

Şu an çok güncel olan ve dört gün önce diğer emek güçleriyle Meclis kapısına yürümemize neden olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunları da bu çerçevede gündeme gelmiştir.

Bu yasalar ile sağlık hizmetlerinin tamamının piyasa koşullarında verilmesi, prime ve katkıya dayalı olarak paralı hale getirilmesi amaçlanmaktadır. Sağlığın temel bir insan hakkı olmaktan çıkarılarak, "yardım" olarak tariflendiği bu tasarıyla, sağlıkta özel sektörü fonlamak ve kamu sağlık hizmetleri özelleştirilmek istenmektedir.

Bu yasalar ile insanların sağlık sorunları toplumsal bağlamından koparılıp ticarileştirme eşliğinde kişiselleştirilmekte, emeklilik ise artık hayal olmaktadır.

Sevgili Meslektaşlarım,

Küresel sermaye güçlerinin dayattığı "uyum" yasaları sağlıktan eğitime, madenlerden haberleşme, enerji ve sanayiye dek ülkemizin ekonomik ve sosyal yapısında onarılması güç sonuçlar yaratmanın eşiğindedir. Sanayisizleşme ve kamunun tasfiyesinin asıl sonuçları önümüzdeki yıllarda ortaya çıkacaktır. Ülkemiz ulusal sermaye açısından yoksullaşmakta, bütün birikimlerini heder edilerek halkımızın, çocuklarımızın, gençlerimizin yarınları karartılmaktadır.

Ancak dünya ve ülkemiz ölçeğinde yaşanan bu olumsuz süreç ve uygulamalar, içimizi ve ufkumuzu karartmasın. Zira küreselleşme sürecine karşı gerek uluslararası düzeyde, gerekse tek tek ülkelerde ciddi mücadeleler yürütülmektedir. Latin Amerika'dan İtalya'ya, Fransa ve İngiltere'ye kadar kitlesel mücadelelere ve hatta iktidar değişimlerine tanık olunmaktadır. Ülkemizde de bağımsızlık yanlısı emek ve demokrasi güçlerinin ağırlık oluşturmasıyla süreci tersine çevirmek olanaklıdır..

Özelleştirmeye karşı mücadele kapitalist küreselleşmeye karşı mevzileri savunma ve başka bir dünya kurma mücadelesidir.

Odamız, meslek alanlarımızla ilgili alanlarda özelleştirmelere karşı doğrudan müdahale etmiş ve Araç Muayene İstasyonları/Hizmetinin özelleştirilmesine ilişkin dava açmış, konu Anayasa Mahkemesi'ne dek gitmiştir.

Aynı şekilde Odamız; TÜRK TELEKOM'un özelleştirilmesine karşı HABER-SEN ve EMO ile ortak kampanyalar düzenlemiş, raporlar hazırlamış ve TELEKOM ile TÜPRAŞ'ın özelleştirilmesine karşı açılan davalara müdahil olarak katılmıştır.

Son olarak da, bir başka stratejik varlığımız olan ERDEMİR özelleştirmesine karşı Danıştay'da davalar açmış bulunuyoruz. Bütün bu etkinliklerimiz kamuoyunda ciddi yankılar da bulmuştur.

Değerli Meslektaşlarım,

Emekten, sanayileşmeden, mühendisten, bilim ve teknolojiden yana bir ülke mümkündür. Böyle bir ülke ve toplumsal yararları gözeten bir ekonomi için IMF, DB, DTÖ vb. uluslararası finans kuruluşlarının dayattıkları "yapısal uyum ve istikrar programları" reddedilmelidir. Kamuyu küçülten özelleştirmeler durdurulmalı; devletin ekonomideki yönlendiriciliği artırılmalı; planlama, kalkınma, sanayileşme yönelimi benimsenmelidir.

Ülkemizin zengin kaynaklarını ülke, kamu ve toplum lehine değerlendirecek orta ve uzun vadeli ulusal stratejiler benimsenmeli, bütçeler de bu çerçevede yatırım, sosyal devlet gereklilikleri ve toplumsal gereksinimler esas alınarak düzenlenmelidir. Ülkemiz bilim ve teknolojide yetkinleşmeli, tüm alanlarda ve tüm sektörlerde demokratik planlamayla ulusal politikalarını oluşturarak uygulamaya koymalıdır.

Kamusal hizmetlerin daha nitelikli bir hale gelmesinin yolu özelleştirmeler değil, bu alanların siyasi iktidarların arpalığı konumundan çıkarılması ile mümkün olacaktır. Kamusal mülkiyetinin korunması ve geliştirilmesi için demokratik bir yapılanmaya ve kamusal denetime ihtiyaç vardır. Kamu mülkiyetindeki işletmeler, çalışanları söz, yetki ve karar sahibi kılacak bir perspektifle yeniden yapılanmalı, teknoloji yenilenmesi gerçekleştirilmeli ve yatırımlara artırılmalıdır

Değerli Arkadaşlarım,

Şimdi de ülkemizin bir başka temel sorununa, değinmek istiyorum.

Diyarbakır'da başlayıp Güneydoğu'da birçok ile ve İstanbul'a sıçrayan olaylar kaygı verici boyutta devam etti. Hâlâ da yer yer devam ediyor. Bir hafta gibi bir sürede ölü sayısının 12'yi geçmesi, Başbakan'ın neredeyse ilk kez milliyetçi tonları da içeren üslubu ve hazırda bekletilen Terörle Mücadele Yasası'nın anti-demokratik bir içerikle geliştirilerek TBMM'ye sunulması, Türkiye'nin içine sürüklendiği etnik/milliyetçi çatışmaların sıcak boyutuna dair ciddi işaretler sunmaktadır. Türkiye bir iç savaş fayı üzerine oturtulmak istenmektedir.

Bu ortamın emperyalist çevrelerin çıkarları doğrultusunda kışkırtılması da söz konusudur.

Terörle Mücadele Yasasının anti-demokratik bir zeminde değiştirilmesi, Türkiye'deki gerici, milliyetçi eğilimleri güçlendirecek, zaten gerçek bir demokrasiden uzak ülkemizdeki otoriter yönelimleri güçlendirecektir.

Sevgili Meslektaşlarım,

Bildiğiniz gibi Makina Mühendisleri Odası olarak yıllardır GAP ve Sanayi Kongreleri düzenliyoruz. Bu kongrelerde toplumsal refah ve huzurun sağlanması ile sosyal yaşamın yeniden düzenlenmesinin ancak barışçıl demokratik bir ortamda olabileceğini; ülke demokrasisinin istikrarlı bir zemine oturması için yapısal reformların gerçekleştirilmesini, Güneydoğu'da yaşanan şiddet politikalarının ortaya çıkardığı tüm olumsuz koşulların ortadan kaldırılmasını; insan hakları ihlallerinin durdurulmasını, faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasını, bölgenin özgün sorunlarına ilişkin insani, demokratik, çözümlere yönelinmesi gerektiğini bıkmadan dile getirdik. Ancak siyasi iktidarlar tüm önerilerimize kulaklarını tıkadılar.

Ciddi bir sanayileşme gerçekleşmediği, gelir dağılımı ve bölüşümde adalet sağlanmadığı ve demokratik normlar benimsenmediği müddetçe, ülkemizin etnik/kimlik sorunları ve sosyo ekonomik sorunlarla çalkalanmaya devam edeceğini, provakasyonların bütün ülkeyi kemireceğini ve Türkiye'nin bir iç savaşı anımsatan sahnelere daha fazla açık hale geleceğini görmek gerekmektedir.

Toplumu şoven yaklaşımlarla, emperyalizmin çıkarlarına hizmet edecek şekilde, etnik kökenleri üzerinden birbirine düşman etmeye ve şiddet uygulamalarını meşrulaştırmaya yönelik gelişmeler karşısında, barışı, demokrasiyi ve halkların kardeşliğini her zamankinden daha fazla sahiplenmeliyiz.

Köklü çözümlere yönelmeli ve olası gelişmelerin önünün ancak insanların temel yaşam haklarına saygı ve demokratikleşme ile alınabileceğine, böylece şiddetin toplumsal olarak yalıtılabileceğine dikkat çekmeliyiz.

Bilmeliyiz ki, Kürt sorunu emperyalist çıkarlara terk edilmemesi gereken bir demokrasi ve demokratikleşme sorunudur. Sorunun çözümü baskıcı ve dayatmacı politikalardan değil demokrasiden geçmektedir.

Sevgili Meslektaşlarım,

Ülkemizde ve dünyada olumsuz koşulların yaşandığı bu 2 yıl boyunca, Makina Mühendisleri Odası olarak, üreten sanayileşen, demokratik, özgür, bağımsız bir Türkiye için ülke genelinde yüzlerce etkinlik düzenledik. Yayımladığımız kitaplarla, eğitim çalışmalarımızla, halkımıza ve sanayiye sunduğumuz teknik hizmetlerle 63.000 üyemizin bilgi birikimini ülkemizin kalkınması için seferber ettik.

Geçen 2 yılda da barışa, umuda, emeğe, sanayileşmeye ve bilime inandık. Ülkemizde ve dünyada; insanlık ve bilim adına yaşanan birçok olumsuzluğun arasında, güzellikler için çabaladık. Şubelerimizin ve Odamızın 2004–2005 dönem çalışmalarında, meslek alanında ülke, kamu ve toplum yararını savunmayı ana ilke olarak belirledik. Oda ortamlarımızda biriktirdiklerimizi, şimdi çalışma raporu ve genel kurulumuza taşıyoruz.

Çalışma dönemimiz boyunca Oda bülteni ve Odamızın WEB sayfası aracılığı ile Oda çalışmalarını üyelerimiz ve kamuoyu ile paylaştık. Dört aylık periyotlarla çalışma raporları düzenleyerek Oda Bülteni ve WEB sayfamızda yayımladık. Aynı çalışma anlayışı gereğince, Odamızın 40. Dönem Çalışma Raporunu da Oda WEB sayfamızda yayımlayarak sizlere ulaştırdık.

Oda Sekreterimiz birazdan bu çalışmaları özetleyerek sizlere aktaracak.

Ben, önemli gördüğüm ve gelecek dönemlere de ışık tutacağına inandığım bazı çalışmaları sizlerle ve konuklarımızla paylaşmak istiyorum.

Çalışma dönemimiz içerisinde, meslek alanlarımıza giren konularda ülke politikalarının şekillenmesine katkıda bulunmak, görüş ve önerileri yetkililere iletmek, halkı ve kamuoyunu bilgilendirmek, üyelerimize, bilimsel ve teknik konulardaki gelişmeleri tanıtmak için, şubelerimizde yürütülen etkinliklerin yanı sıra 2005–2006 çalışma döneminde ülkemizin 15 ilinde meslek alanlarımıza ilişkin 25 adet merkezi düzeyde kongre, sempozyum ve kurultay düzenledik.

Bu etkinlikler; öğrenci üye, iklimlendirme, marka yönetimi, iş sağlığı ve güvenliği, uçak-havacılık ve uzay mühendisliği, bakım teknolojileri, otomotiv ve yan sanayi, iletim teknolojileri, yeni ve yenilenebilir enerji/enerji yönetimi, güneş enerjisi, makine tasarımı ve imalat teknolojileri, demir-çelik, iş makinaları, tıbbi cihazlar imalatı, Trakya'da sanayileşme ve çevre, tekstil teknolojileri ve tekstil makinaları, kaynak teknolojileri, ölçüm bilim, tesisat mühendisliği, hidrolik-pnömatik, endüstri işletme mühendisliği ve yine TMMOB adına düzenlediğimiz mühendislik eğitimi ile GAP ve sanayi kongre, kurultay ve sempozyumları ve bunların doruğu olarak düzenlediğimiz TMMOB Sanayi Kongresi'dir.

Bu etkinliklerde, bir sektörün diğer sektörlerle geçişkenliklerinden hareketle sanayinin bütününe ve bütünden tek tek sektörlere yönelerek ülkemiz sanayisine ilişkin çok yönlü verilere ulaşma ve çözüm önerileri oluşturma şansına sahip olduk.

Katılımcı sayısı 20 bini aşan bu etkinliklerin her birine ait bildiri kitaplarını ve sonuç bildirgelerini kamuoyunun ve ülke yönetiminin kullanımına sunduk. Bu etkinlerde basılan kitap sayısı 50.000'e yaklaştı.

Sevgili Meslektaşlarım,

Geleceğimiz olan öğrenci üyelerimizin sayısı 5.000'i aştı. Böylesi bir örgütlenmenin dünya'da eşi benzeri yok. Bu yıl öğrenci üye kurultayımızı 3.200 öğrenci üyemizin katılımıyla Atatürk Spor Salonunda coşkulu bir şekilde gerçekleştirdik.

Oda-üniversite ve Oda-sektör buluşması toplantılarımız geleneksel bir niteliğe kavuştu. Bu dönem yapılan toplantılara 41 üniversiteden toplam 62 bölüm başkanı ve dekan ile 20 sektör derneğinin yöneticileri katıldı. Bu buluşmalarda, üniversitelerin ve sanayinin genel yapısı ve durumu; AR-GE çalışmaları; meslek içi eğitim, kalite; stajlar ve Oda-üniversite-Sanayi iş birliği konuları ayrıntılı olarak ele alındı.

Dönemimiz boyunca pek çoğu komisyonlar marifetiyle hazırlanan, 27 yeni teknik kitap basılmış, 14 teknik kitabın güncelleştirilerek yeniden basımı gerçekleştirilmiştir. Etkinlik kitapları ve diğer mesleki konularda basılan kitaplarla dönemimizde hazırlanan kitap sayısı 84'e ulaşmıştır.

Dönem içerisinde, uzmanlık alanlarımıza ilişkin birçok konuda Odamız çalışma gruplarınca Odamızın görüşlerini ve izlenmesi önerilen politikaları içeren raporlar oluşturulmuştur. Bugün sizlere dağıtılan; Organize Sanayi Bölgeleri, Küçük Sanayi Siteleri, Endüstri Bölgeleri ve Teknoparklar; Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi İşletmeler; LPG'li Araçlarda Denetim Uygulamaları; Asansörlerde Mevcut Durum; Yeni ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları; Makina İmalat Sanayi; ERDEMİR Gerçeği; Özelleştirme Gerçekleri; Ulaşım ve Trafik; Mühendislik ve Tasarım; İş Sağlığı ve Güvenliği konulu Oda raporları, Odamızın birikim ve görüşlerinin yetkililer ve kamuoyu ile paylaşılması anlayışımızın bir ürünüdür.

Üyelerimizin mesleki denetime esas olarak uzmanlaştırılması, mesleki bilgi ve deneyimlerinin artırılması amacıyla oluşturduğumuz MİEM aracılığı ile son iki yılda, Mekanik Tesisat Hizmetleri, İş Güvenliği Mühendisliği, Araç Mühendisliği, Asansör Mühendisliğine ilişkin toplam 24 konuda 461 kurs düzenlenmiş, bu kurslara katılımcı sayısı 10 bini aşmış; yapılan sınavlar sonucu başarılı olan üyelerimiz belgelendirilmiştir. MİEM organik bir yapı olarak sürekli alt yapısını geliştirerek değişen ve gelişen yönetmelikler çerçevesinde eğitim müfredatını yenilemektedir. İhtiyaçlar çerçevesinde eğitici profili yenilenmekte ve genişletilmektedir. Sanayinin ihtiyacı olan ara teknik elemanların yetişmesine katkıda bulunmak üzere ara teknik elemanlara da tüm birimlerimizde eğitimler verilmektedir.

Odamızca yürütülen eğitim ve belgelendirme çalışmalarının kurumsal bir yapıya kavuşturulması amacıyla Odamız merkezinde Personel Belgelendirme Kuruluşu oluşturulmuş, tüm sistem dokümanları yeniden hazırlanmış, belgelendirme faaliyetlerimizin akredite edilmesi için TÜRKAK'a başvuru yapılmıştır.

Sevgili Meslektaşlarım,

Gümrük Birliği Anlaşması ile başlayan ve bugün AB müzakere süreçleriyle devam eden, teknik mevzuat uyumu ile üretimin uluslararası kabul görmüş koşullara uygun sürdürülmesi ve CE belgelendirmesi çalışmaları da sanayimizin bütünü ve biz mühendisler için oldukça önem taşımaktadır.

Ülkemizde AB tarafından tanınırlığı olan onaylanmış kuruluşlar oluşturulamadığı için üreticilerimiz uygunluk değerlendirme faaliyetlerini çok yüksek bedellerde AB test ve belgelendirme kuruluşlarına yaptırmak zorunda kalmakta ve bu alandaki mühendislik hizmetleri yurt dışından satın alınmaktadır.

Odamız AB yeni yaklaşım direktifleri kapsamında bulunan ve meslek alanlarımıza giren, asansörler, basit basınçlı kaplar, gaz yakan cihazlar, sıvı ve gaz yakıtlı sıcak su kazanları, basınçlı ekipmanlar ve makina emniyeti direktifleri olmak üzere 6 konuda Onaylanmış Kuruluş olmak için Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'na başvurmuştur.

Onaylanmış Kuruluş çalışmalarından Asansör Direktifi alanında TÜRKAK denetimleri sonuçlanma aşamasındadır. Makine Emniyet Direktifi konusunda ise saha uygulamasına geçilmiş olup iç tetkiklerimiz sürdürülmektedir. Basınçlı Ekipmanlar, Basit Basınçlı Kaplar, Sıcak Su Kazanları ve Gaz Yakan Cihazlar Direktifleriyle ilgili yapılan çalışmalar revize edilerek yeni hedefler belirlenecektir.

Çalışma dönemimiz içerisinde geçmiş dönemde başlatılan çalışma sonlandırılarak periyodik kontrol hizmetlerimiz TÜRKAK'a akredite ettirilmiş ve Odamız "A Tipi Muayene Kuruluşu" olmuştur. Baca gazı emisyon ve gürültü ölçümleri alanında Çevre ve Orman Bakanlığından "Çevre Analizleri Ön Yeterlilik Belgesi" almaya hak kazanılmıştır. Teknik mevzuat alanında teknik görevliler TÜRKAK'ça verilen çeşitli eğitimlerden geçirilerek önümüzdeki sürece hazırlanmaya çalışılmıştır. Çevre analizleri Laboratuar Akreditasyonu çalışmalarımız da merkezi olarak kurulan birimimizce yürütülmektedir

Sevgili Meslektaşlarım,

Yine Oda olarak, TBMM'nin bu yasama döneminde gündeme gelen yasa tasarılarına ilişkin, ilgili Komisyonlar ve milletvekilleriyle sıcak temaslar kurarak, Odamız görüşlerinin ülke ve toplum çıkarları doğrultusunda yasalaşması için etkin bir rol üstlendik. Meslek alanlarımızla ilgili olarak, kamu kurum ve kuruluşlarıyla yasa ve yönetmelik hazırlanması ve mesleki denetimde Odamızın rol üstlenmesine ilişkin gerekli temasları aktif bir şekilde sürdürdük.

Odamızın mesleki uzmanlık alanlarında yürütmekte olduğu faaliyetlerden LPG'li araç denetimleri ve son kontrollerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'ndan alınan yetki devri ile birlikte, gerekli örgütsel düzenlemeler hızla hayata geçirilmiş, sektörde yaşanan denetimsizlik ve kuralsızlığın üstüne kesin bir biçimde gidilmiştir. Kamu denetimi adına bu konuda yetkili olan Odamız, yaptığı titiz çalışmalarla saygın konumunu kamuoyu nezdinde pekiştirmiştir.

Yine bu dönem basınla ilişkilerin geliştirilmesi ve kurumsallaşması amacıyla Oda merkezinde basın ve halkla ilişkiler birimi oluşturulmuştur. Bu birim şubelerimizdeki birimlerle eşgüdüm halinde çalışmış, Oda etkinlik ve açıklamalarının ulusal ve yerel medyada önemli ölçüde yer alması sağlanmıştır.

Mesleki ve sosyal ilgi alanlarımızda sık sık Odamızın görüşlerine başvurulmuş, sektörel yayınlarda görsel ve yazılı medyada Oda etkinlikleri daha fazla yer almaya başlamıştır. Bu çalışma gelecek dönemlerde de kurumsallaştırılarak sürdürülmelidir.

Yine Odamızın muhasebe işleyişinin online olarak merkezileştirilmesi, 60.000 sayfayı aşan Oda yayınları, etkinlik kitapları ve Oda belgelerinin elektronik ortama aktarılarak üyelerimizin ve kamuoyunun kullanımına sunulması dönemimiz içerisinde yürütülen önemli çalışmalardır.

Sevgili Meslektaşlarım,

1997'den bugüne inşa çalışmaları İzmir'de sürdürülen MMO İş, Sosyal, Kültürel, Etkinlik, Kongre ve Sergi Merkezi yapım çalışmaları dönem içerisinde tamamlanmış ve tesisimiz 24 Mart 2006 tarihinde, üyelerimizin, bilim, kültür ve demokrasi güçlerinin kullanımına açılmıştır. Odamıza kazandırılan bu tesis, birlikte üretme ve birlikte yönetme anlayışının ve örgütsel dayanışmanın tüm olumsuzlukları aşabileceğinin en güzel örneklerinden biri olmuştur.

Yine dönem içerisinde Genel Merkez ve Ankara şubemizin kullanımına yönelik, Kızılay-Meşrutiyet caddesinde bir iş hanının 4 katı satın alınmış, birçok şubemizin yanı sıra, Hatay, Muğla, İskenderun, Şanlıurfa, Niğde, Malatya, Kahramanmaraş, Gebze, Uşak, Elazığ, Tarsus, Ereğli, Sakarya ve Kadıköy il ve ilçe temsilciklerimize yeni hizmet mekanları kazandırılmıştır.

Bütün bu çalışmaların yanı sıra, Odamız, demokrasi ve barış mücadelesinde de etkin bir şekilde yerini almış, bu doğrultuda düzenlenen mitinglere, eylemliliklere, kampanyalara katılmış, örgütleyicisi olmuş ve destek vermiştir.

Odamız TMMOB çatısı altında,

• Emek Platformu ve bu platformun bileşenlerinin "uyum yasaları"na karşı düzenlediği etkinliklere, bu kapsamda Köy Hizmetleri'nin kapatılması ve SSK Hastanelerinin kapatılarak Sağlık Bakanlığı'na devri ile ilgili bütün etkinliklere, "Sosyal Devlet-Sosyal Adalet" mitingine, SEKA'nın kapatılmasına karşı düzenlenen miting ve diğer etkinliklere, TELEKOM, TÜPRAŞ ve ERDEMİR özelleştirmesine karşı etkinliklere, "İktidarı Genel Uyarı Eylemleri"ne,

• KESK'in düzenlediği etkinliklere, KESK-DİSK-TMMOB ve TTB tarafından 17 Aralık 2005 tarihinde Ankara'da yapılan "Demokratik Türkiye Halk İçin Bütçe" mitingine,

• Bush'a, NATO'ya, emperyalizme ve Irak'ın işgali ve Felluce katliamına karşı etkinliklere,

• 8 Ekim 2005-Ankara Sıhhiye Meydanı'nda gerçekleştirilen ve binlerce mühendis mimar ve şehir plancısının katıldığı TMMOB Mitingine,

• Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarılarıyla ilgili yapılan referandum ve diğer etkinliklere,

Tüm birim ve üyeleriyle aktif katılım sağlamıştır.

Sevgili Meslektaşlarım,

Tüm bunlar, çalışma dönemimiz sırasında ülkemizin ve bizlerin yüz yüze kaldığı olumsuzluklar içinden süzülüp gelen umut ışıklarıydı. Yaşadığımız onca sıkıntı arasında, ileriye bakma ve daha çok çalışma isteği yaratan gelişmeler yol gösterici oldu.

Makina Mühendisleri Odası, yeni çalışma döneminde de, örgütünden ve üyelerinden aldığı güçle, karamsarlığa kapılmadan, tüm güçlüklere göğüs gererek, olumsuzluklara direnmesini bilecektir.

Çalışmalarımızda desteğini bizlerle paylaşan, bütün bu çalışmaları birlikte ördüğümüz TMMOB Yönetim Kurulu Başkanımız Mehmet SOĞANCI'ya, TMMOB Yönetim Kurulu yedek üyelerimiz Elif ÖZTÜRK ve Melih ŞAHİN'e, TMMOB Onur Kurulu Üyemiz Mustafa ASAR'a, TMMOB Denetleme Kurulu Üyemiz Kirami KILINÇ'a, Oda Onur ve Denetleme Kurulu Üyelerimize, Şube Yönetim Kurulu Üyelerimize, İl ve İlçe Temsilcilikleri Yürütme Kurulu Üyelerimize, Oda Danışma Kurulu Üyelerimize, Merkez Komisyonları üyelerimize Oda adına yapılan kongre, sempozyum ve kurultaylarda birlikte çalıştığımız değerli insanlara, her zaman elimiz ayağımız olan Merkez, Şube ve Temsilcilik çalışanlarımıza, Oda çalışmalarında yan yana durduğumuz örgütlü üyelerimize ve Oda dostlarına teşekkür ediyorum.

TMMOB ve Oda çalışmalarında yitirdiğimiz tüm değerlerimizi ve Odamızın bugünlere taşınmasında emeği geçen tüm yöneticilerimizi ve meslektaşlarımızı sevgi ve saygıyla anıyorum.

Sevgili Teoman ÖZTÜRK'ün, Sezai'nin, Haluk'un, Ali Rıza'nın, Ali KARAHAN'ın, Hulusi'nin, Hüseyin'in, Osman'ın, Şerafettin'in, Hasan CEBİROĞLU'nun ve tüm kaybettiklerimizin anısı ve mücadelesi "üreten, sanayileşen, hakça bölüşen, demokratik bir Türkiye" uğraşımızda her zaman bizimle olacaktır.

Sevgili Meslektaşlarım,

Gelecek kuşaklara güzel bir gelecek bırakmak umudu ve inancıyla hepinize teşekkür ediyor, Genel Kurulumuzun verimli geçmesini diliyor, saygılar sunuyorum.

 

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet SOĞANCI‘nın konuşma metni;

 

Sevgili arkadaşlar,

Hepinizi TMMOB Yönetim Kurulu adına saygıyla selamlıyorum.

Uzun sayılacak bir süre boyunca başkanlığını yaptığım odamın, bu kürsüsünde bir Genel Kurul'unda TMMOB Başkanı olarak konuşuyor olmaktan çok büyük bir onur duyduğumu öncelikle söylemek isterim. Biraz da heyecanlıyım. Heyecanımı mazur görmenizi dilerim.

1994 den beri Oda Yönetimlerinde bir hayatı paylaştığım, politikaların oluşumunda, iyiden doğrudan, güzelden yana işler yapalım diye çok tartıştığım, konuştuğum, ama her şeyden öte arkadaş olduğum sevgi oda yöneticilerime, görev süreleri bu gün tamamlanacak olan değerli Yönetim Kurulu Üyesi arkadaşlarıma, odamızın bir döneminde kişisel birikimlerini örgütümüzün birikimleri ile harmanlayarak, özel yaşamlarından zaman ayırarak, örgütümüze verdikleri katkıdan dolayı çok teşekkür ediyorum. Onlar artık kendi kişisel tarihlerinde onurlu bir görevi yerine getirmenin keyfini yaşayacaklar. Bu dönem yönetimde görev almayacaklarını bildiğimiz Elif'e, Melih'e ve Haydar'a en içten duygularımla teşekkür ediyorum. Onlar benim arkadaşım.

Ben önümüzdeki dönemde Yönetim Kurulunda görev alacak arkadaşlarıma da şimdiden başarılar dilerim.

Sevgili arkadaşlar,

İki yılda bir, Mart Nisan ayları TMMOB örgütlülüğü açısından önemli oluyor. Bu aylarda şimdi olduğu gibi TMMOB‘nin tüm odalarında Oda Genel Kurulları yapılıyor. Odalarımızda programlarını belirterek, birlikte çalışacak yeni dönem yöneticilerimiz belirlenecek. Oda Genel Kurullarında söylenenlerden ortaklaşanlar Birlik Genel Kuruluna taşınacak.

Oda Genel Kurullarında, bu örgütün öznesi olan üyeler, bireysel hukuklarını kullanarak, kendilerine, mesleklerine, odalarına, ülkeye ve yaşama dair görüşlerini söylüyorlar. Dönemini tamamlayan Şube Yönetim Kurulu çalışmalarını değerlendiriyorlar. Örgütümüzün geleceğine ilişkin yapılması gerekenlere dair düşüncelerini belirtiyorlar. Konuşmalar, bu örgütün kendi iç dinamikleri ile yarattığı bağımsız kürsülerden yapılıyor.

Ben Genel kurulları, "Onurlu bir yürüyüş, dik bir duruş" içerisinde bulunan Birliğimizin, bağlı odalarının yol haritasının kenar çizgilerinin netleştiği, koordinatların yeniden düzenlendiği, kilometre taşlarının yerine konduğu önemli günler olarak değerlendiriyorum.

Sevgili arkadaşlar,

Aslında bir dönemi değerlendirirken içinde yaşadığımız günlere ilişkin tespitler de öncelikle yapılır. Bu tespit de aslında "Nasıl bir dünya ve nasıl bir Türkiye" sorularının yanıtlarında şekilleniyor.

Şimdi Sevgili Başkanım Emin'in dünyaya, ülkeye, yaşama ve mesleğimize dair geniş ve detaylı, özenle hazırlanmış konuşmasına benzer bir konuşma yapmak, öncelikle Emin'e saygısızlık, size de haksızlık yapmam anlamına gelir.

Emin'in söylediklerini, bu ülkeye ve yaşama dair söylediklerini isterseniz birkaç fotoğraf karesi ile şekillendirelim. Türkiye'den son yirmi günde yaşananlardan dört fotoğraf karesini sizlerle paylaşmak isterim. Bunlar nasıl bir dünya, nasıl bir Türkiye ve nasıl bir meslek örgütü sorularını yanıtlayacak fotoğraflar. Öte yandan bir mesleki demokratik kitle örgütü olan TMMOB'nin görev ve sorumluluklarını da belirleyecek fotoğraflar.

Birinci fotoğraf Diyarbakır. Geçen ayın son günleri, bu ayın ilk günlerinde, 4 gün içinde yaşanan sıcak olaylar ve sonrasından bahsetmek istiyorum. Geçen hafta içinde çeşitli emek ve meslek örgütlerinin başkanları ile birlikte Diyarbakır'da idik. Ondan önceki hafta içerisinde de Emek Platformu Başkanlar kurulunda toplantısından sonra son günlerde gelişen olaylarla ilgili görüşlerimizi kamuoyu ile paylaşmıştık. Açıklamamızda özetle şunlardan bahsettik: "Emek Platformu Başkanlar Kurulu, son dönemde tırmanma eğiliminde olan, terör ve şiddet olaylarını ve ülkede yükselen gerilimi kaygı ile takip etmektedir. Emek Platformu, kimden gelirse gelsin ve hangi misyon adına olursa olsun terör ve şiddete karşıdır. Şiddet ve şiddetin yarattığı gerilim, toplumu sarsmakta, toplumda öfke ve nefret duygularını yaygınlaştırmakta ve linç girişimlerinin tırmanmasına neden olmaktadır. Sadece silahların konuştuğu yerde sivil ve demokratik çözümler gündeme gelemez. Çok yönlü, acil ve öncelikli çözümler üretmek, herkesin onurlu bir yaşam sürme özgürlüğünü sağlayacak siyasi çözümlere ve yaklaşımlara ihtiyaç vardır. "Öteki" üzerine kurulu, nefretten beslenen, dışlayıcı, çatışan bir etnik milliyetçilik yerine, farklı görüş, düşünce, öneri ve kolektif, ortak bir coşku ile toplumumuzu birlikte ve dayanışma içerisinde tutmak asıl olmalıdır. Emek Platformu Başkanlar Kurulu demokrasi talebini yineleyerek, toplumumuzun bütün kesimlerini sağduyulu davranmaya çağırmaktadır." Evet, Diyarbakır'da Cenazeler ile başlayan olaylarda Üçü 8 yaş altında çocuk olmak üzere on sivil öldürüldü. 700 kişi gözaltına alında, şimdi bunların 400 ü F tipi cezaevinde kalan tutuklu. Tutukluların ellisi de çocuk. Yüze yakın işyeri tahrip edildi, ülke bir büyük gerilim içerisinde. Orada heyetimiz, Belediye Başkanını, Valilik makamını, Baro'yu ziyaret etti. Kitle örgütü, sanayici ve iş adamı örgütleri temsilcileri ile ortaklaşa toplantı yaptı. Bir basın toplantısı ile de her kesimi sağ duyuya çağırdı.

İkinci fotoğraf: Talihsiz kent Sinop. Siyasal iktidar bu dönemde anlamsız ve gereksiz bir şekilde nükleer santral kurma çabası içine girdi. Şimdi öğrendik ki, seçtikleri kent talihsiz Sinop olmuş. Ancak siyasal iktidar bilmelidir ki, bilimin, tekniğin ve gerekliliğin dışında bu ülkede hangi siyasal iktidar "nükleer santral" sözünü ağzına aldıysa, arkasından gitmiştir. Türkiye'nin siyaset mezarlığı çok sayıda nükleer santral meraklıları ile doludur.

Üçüncü fotoğraf: İstanbul. Aslında dünyanın en güzel kenti olabilecekkken, şimdi düşürüldüğü duruma bakın. Dün İstanbuldaydım. İstanbul lalesine kavuşuyormuş, İstiklal caddesinde üç ay önce yenilenme çalışmaları yapıldı, şimdi çinden gelip döşenen taşlar sökülüp atılacakmış. Depremini bekleyen kent istanbul. Yedi tepesinin altına uçlarının ne olacağı meçhul 7 tünel yapılacak kent. Dubai kuleleri, Galataportlar, haydarpaşa projeleri, zehirli varilleri, varoşlar, olan büyük metropol. Yoksulluğun, gaspın, tinerin, korkunun kenti. Yoksullukla varsıllığın arasındaki büyük uçurumun giderek büyüdüğü büyük metropol.

Dördüncü fotoğraf "sağlıkta ve sosyal güvenlikte reform" adı verilen yeni yasal düzenlemeler. IMF dayatması ile geleceğimizi karartma yasası olarak yürürlüğe girecek yasadan bahsediyorum. TMMOB bu yasanın neleri götürdüğü konusunda kamuoyuna yeterli bilgilendirme yaptığının bilincindedir. Emek ve meslek örgütleri ile birlikte katılımın çok büyük çoğunluğunun hayır dediği referandum çalışması içinde aktif olarak bulunmuştur. Bu yasa ile 65 yaş emeklilik gelecektir. 9000 gün prim ödeme gelecektir. Emekli maaşları düşecektir. 127 ytl geliri olan 64 ytl prim ödeyecektir. Paramız kadar sağlık hizmeti alabileceğiz. Ankara'da oluşturulan İnsan Zincirinde elleri, elleri olmasa da yürekleri bizimle olan tüm dostlarımıza teşekkür ediyorum. Herkese derdimizi anlatabildik sanıyorum.

İşte bu dört fotoğraf bile Emin'in anlattıklarını nasıl da kolaylıkla anlaşılabilir hale getiriyor. Bütün bunlar bir meslek örgütünün, TMMOB'nin bağlı odalarının işinin ne kadar fazla olduğunu anlatmaya yetmiyor mu? Dünyanın ve ülkenin yaşanan bu sürecinde, bu sürecin insanımıza ve mesleğimize yansımaları karşısında, insan odaklı bir meslek örgütü, TMMOB ve bağlı odaları sorumluluklarını yerine getirme noktasında çalışmalarını bitmez tükenmez bir inatla sürdürmek zorundadır.

Sevgili arkadaşlar,

Dünyanın bu aşamasında ve bu ülkede önümüzdeki çalışma döneminde bizleri nelerin beklediğini söylemek kahinlik olmayacaktır:

Önümüzdeki dönem, dünyada neoliberal politikaların ısrarla sürdürüleceği ABD ve koalisyon güçlerinin Ortadoğu‘daki işgali sürdürecekleri ve İran ile Suriye üzerindeki baskılarını artıracakları ancak buna karşı başta ABD‘de olmak üzere dünyanın dört bir yanında neoliberal politikalara karşı, işgale karşı protestoların örgütlendiği bir dönem olacaktır. TMMOB, emek ve demokrasi güçleri ile birlikte üzerine düşeni yapacaktır.

Önümüzdeki dönem, ABD‘nin arka bahçesinde ortaya çıkan umudun giderek güçlendiği bir yıl olacak. Küba, Brezilya, Arjantin, Venezuella, Uruguay, Bolivya‘nın oluşturduğu bloğa Şili‘nin de eklenmesi ile umudun büyüdüğünü göreceğiz. Latin Amerika‘da esen rüzgarların esintileri diliyoruz buralara da ulaşacak.

Önümüzdeki dönem, Türkiye‘de AKP iktidarının IMF ve Dünya Bankası politikalarını harfiyen uygulayacağı, bu politikalardan zarar gören emekçilerin ve onların örgütlerinin de taleplerini yükselterek mücadele edeceği bir dönem olacaktır. TMMOB bu kavganın odağında yer alacaktır.

Önümüzdeki dönem, AB müzakere sürecinin egemenler açısından zorlu geçeceği ve emekçiler açısından da bu sürecin mücadele sürecine çevrileceği bir dönem olacaktır. TMMOB, gerek tarama, gerekse müzakere sürecinde 35 konu başlığı üzerinden sürece müdahale edecektir.

Önümüzdeki dönem, TMMOB olarak kendi uzmanlık alanlarımız üzerinden üyelerimizin ve kamunun çıkarlarını savunduğumuz ve bu doğrultuda çok sayıda kongre, sempozyum, panel etkinliklerini düzenlediğimiz bir dönem olacaktır. Gene bu dönem Demokratik bir Türkiye mücadelesi için diğer emek-meslek örgütleri ile birlikte mitingler ve gösteriler düzenleyeceğimiz bir dönem olacaktır.

Önümüzdeki dönem, TMMOB ve bağlı odalarının, bugüne kadar yaptığı önerilerin doğru çıkmasını da göz önüne alarak, doğrularımızı her platformda söylemeye devam edeceğimiz bir dönem olacaktır. Özellikle dışa bağımlı bir enerji politikasının bizi ve bizim gibi diğer ülkeleri nasıl zora soktuğunu iktidar dahil herkesin gördüğünü düşünüyoruz. Bu politikalardan vazgeçilmesi için ortamın uygun olduğunu düşünüyor ve iktidara sesleniyoruz: TMMOB‘nin sözlerini algılamaya çalışınız.

Önümüzdeki dönem, İnsan hakları ihlaline yönelik her türlü girişimin kalkmasını istiyoruz. Kürt sorunun barış içinde demokratik çözümünden yana olduğumuzu ifade ediyoruz. TMMOB olarak üzerimize düşen her türlü demokratik girişimi yaptığımızı, yapacağımızı, yapmaya hazır olduğumuzu burada da ifade ediyoruz.

Bu dönem; Özelleştirme programında yer alan TEKEL‘in sigara fabrikalarının, TCDD‘ye ait limanların, Türkiye Şeker Fabrikalarının, Türkiye Demir Çelik İşletmelerinin, Sümer Holdingin, Denizcilik İşletmesinin, birçok elektrik üretim tesislerinin hisselerinin yerli ve yabancı özel tekellere devredilmek isteneceği dönem yıl olacaktır. PETKİM, TÜPRAŞ, ERDEMİR, Türk Telekom, Eti Alüminyum, TÜGSAŞ gibi 2005 yılında özelleştirilen kuruluşlara karşı hukuki mücadelenin sürdürüldüğü süreçte TMMOB, bu talana karşı çıkmayı sürdürecektir.

Bu dönem; eğitim ve sağlıktan sonra sosyal güvenliğin de özelleştirilmeye çalışılacağı bir yıl olacaktır. TMMOB, sorunlu işleyen sosyal devlet ilkesini tümüyle işlemez kılacak bu düzenlemelerin karşısında olacaktır.

Bu dönem; siyasi iktidarca 2B adı altında mali kaynak sağlama gerekçesiyle orman arazilerinin işgalcilere satışının gündeme getirileceği bir yıl olacaktır. TMMOB, bu talana karşı çıkacaktır.

Bu dönem; kamunun yeniden yapılandırılması projesi kapsamında, kurumlar ve çalışan personel açısından zor bir yıl olacaktır. Kamu Personel Rejimi Yasasının gündeme getirileceği süreçte, yanlışları engellemek, doğruları söylemek açısından TMMOB, üyelerinin ve tüm çalışanların insanca yaşayabilecekleri bir ortama kavuşmaları açısından üzerine düşeni yapmaya devam edecektir.

Bu dönem gerek meslektaşlarımız açısından gerekse halkımız açısından yoksulluğun arttığı, işsizliğin arttığı bir dönem olacaktır. Bu sözden hareketle TMMOB, "Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz" diyerek emek ve demokrasi güçleri ile birlikte mücadelesini bu dönem de sürdürmeye devam edecektir.

Bu dönem kentsel dönüşüm projelerini bilim ve tekniğin dışında yaşama geçirmeye çalışanların, kentsel rant alanları yaratarak yandaşlarına peşkeş çekecekleri, ancak buna karşı TMMOB‘nin ve bağlı odalarının dik duruşları ile olanı biteni halkımızla paylaştığı ve keyifli mücadele günleri yaşayacağı bir dönem olacaktır.

Kısacası bu dönemde de insanımıza olan sorumluluğumuz nedeni ile güç görevler bizi beklemektedir.

Sevgili arkadaşlar,

Güç görevler güçlü örgütlenmeler ile gerçekleşir. TMMOB bu görevlerin üstesinden gelebilecek güçlü bir örgüttür. TMMOB‘nin insana ve yaşama karşı sorumlulukları vardır. TMMOB bu sorumlulukların gereklerini yerine getirmeye kararlıdır.

Genel Kurul delegelerimiz iki yıl önce dememiş miydi: "TMMOB, bu yıl kuruluşunun 50. yılını kutlamaktadır. Birlik bu 50 yıl boyunca bilim ve teknolojinin insanlarımızın yaşamına yansıtılması ve bu alanların kamu çıkarı gözetilerek denetlenmesi çalışmalarını aralıksız sürdürmüştür. Ancak ne var ki bu 50 yıllık süreç askeri darbeler, sağ siyasi iktidarlar altındaki siyasi çatışma ortamları, baskılar ve yasaklamalar ortamında kısırlaşan ülkemiz demokrasisi ve örgütlenme kısıtlılıkları altında geçirilmiştir. Bütün bu olumsuzluklar içinde bile TMMOB, özellikle 1970‘lerden bu yana, ülkemizin kalkınma ve sanayileşmesinde, imarında bilim ve teknoloji politikalarının önemine vurgu yapan, kamu yararı ve adil paylaşımdan yana yurtsever, toplumcu bir çizgiyi savunan çalışmalarını ve mücadelesini sürdüre gelmiştir. Bütün bu süreç içerisinde söylediklerinin haklılığı ve doğruluğu ilerleyen zaman dilimlerinde defalarca kanıtlanmıştır.

Uzun geçmişimize dayanan deneyim ve bilgi birikimimiz ışığında günümüzün yüklü gündemi ve sorunları değerlendirildiğinde; mesleki, demokratik, kitle örgütü olmanın sorumluluğuyla hareket ederek çağdaş, bağımsız, demokratik ve sanayileşen bir Türkiye özlemiyle, üyelerimizin sorunlarının toplumun sorunlarından ayrılamayacağı bilinciyle, halktan ve emekten yana tavır alan, bu doğrultuda politikalar üreten ve mücadele veren bir TMMOB‘ye üyelerimiz ve halkımızın ihtiyacı devam etmektedir. TMMOB, toplumsal muhalefetin odağında yer alarak bu onurlu yürüyüşüne devam edecektir.

2004 - 38. Genel Kurul gerçekten TMMOB tarihinin en çok karar alınan, en çok üreten bir Genel Kurulu olmuştur. Böylelikle yönetme görev yetkisi verilen TMMOB 38. Dönem Yönetim Kurulunun güç görevleri yerine getirmede, güçlü bir örgüt yaratmada alınan bu kararlarla önü açık olmuştur. Şöyle ki,

Bu dönem;

Her dönemde de olduğu gibi çok fazla sayıda bilimsel ve teknik raporu kamuoyuna sunulmuştur. TMMOB bu dönem 7 ayrı sempozyum ve kongre etkinliğini odaların desteği ile gerçekleştirilmiştir. Bu dönem ilk defa Öğrenci Üye Kurultayı gerçekleştirilmiştir. Bu dönem meslek alanlarının yetki ve sorumluluklarını tanımlamada gerekli ve yeterli çaba gösterilmiştir. 17 odanın Ana Yönetmeliği ortak mutabakatımız olarak ilk defa TMMOB Yönetim Kurulu kararı haline getirilmiş ve Resmi Gazetede yayınlatılmıştır. Çeşitli odalarımıza ait yirmiye yakın Uzmanlık, Belgelendirme, SMM Yönetmelikleri Yönetim Kurulu tarafından onaylanmış, karar altına alınmış, Resmi gazetede yayınlatılmıştır. Bu dönem odaların Meslekler arası yetki alanı tartışması büyük ölçüde yazılı şekle getirilerek tartışmalar büyük ölçüde çözümlenmiştir. Ve şüphesiz TMMOB ve bağlı odaları, emek ve demokrasi güçleri ile birlikte ülkemizde verilen Demokrasi mücadelesinin odağında yer almıştır.

Söylemeden geçemem: 8 Ekim mitingimizi de tarihimizin en coşkulu, en katılımlı bir şekli ile hep birlikte gerçekleştirdik. Katılmayan katılamayan arkadaşlarımıza da "sen yoktun bir eksik kaldık" dedik.

Biz Yönetim Kurulunun TMMOB Genel Kurulunda yapılacak değerlendirmelerde "Genel Kurulda verilen görevleri yerine getirmek için Yetkilerimizi kullanan bir Yönetim" sözlerinin kullanılacağını biliyoruz. Açıkçası bundan da çok büyük bir onur duyuyoruz.

Sevgili arkadaşlar,

Hepimizin düşüncesinde bir başka TMMOB olabilir. Bir kitle örgütünde herkesin gönlünde bir başka model ve işleyiş olması çok doğaldır. Ancak TMMOB, Genel Kurullarında oy birliği aldığı kararlarla kendini şöyle ifade ediyor. Burada bir kez daha tekrarlamak durumundayım.

"TMMOB ve bağlı Odaları mesleki demokratik kitle örgütüdür. Demokrat ve yurtsever karakterdedir. Emekten ve halktan yanadır. Anti-emperyalisttir, "Yeni Dünya Düzeni" teorilerinin, ırkçılığın ve gericiliğin karşısındadır. Siyasetin dar anlamını aşar, yaşamın her olayını siyasetle ilişkili görür. Barıştan yanadır. İnsan hakları ihlallerine karşıdır, insanlık onurunun korunmasından yanadır. Örgütsel bağımsızlığını her koşulda korur, gücünü sadece üyesinden ve bilimsel çalışmalardan alır. Meslek ve meslektaş sorunlarının, ülkenin ve halkın sorunlarından ayrılamayacağını kabul eder. Politikanın oluşturulmasında ve uygulanmasında demokratik merkeziyetçi yöntemleri uygular. Karar alma süreçlerinde demokratik ve katılımcıdır. Bağlı Odaları ile birlikte, mühendis ve mimarların meslek alanlarını düzenler, üyesinin ve halkın çıkarlarını korur. Sanayileşme ve demokratikleşme alanlarında durum tespitleri yapar, politikalar ve çözüm önerileri üretir. Ülkenin demokratikleşmesi için çaba sarf eder. Kamuoyu oluşturmaya yönelik çalışmalar içinde tartışmasız yer alır. Demokratik Kitle Örgütleri ve sivil toplum örgütleri ile ilkeli ve demokratik işbirliği içerisindedir."

TMMOB geçmiş dönemlerinde olduğu gibi, bu döneminde de bu ilkeler doğrultusunda çalışmalarını sürdürmüştür.

Aslında bu örgütün 1970!lerden beri belirlenmiş yol haritasını en özlü sözlerle Sevgili Başkanım Teoman Öztürk 1980‘lerde söylemiş. Şöyle diyor:

"Yüreğimizdeki insan sevgisini ve yurtseverliği; baskı, zulüm ve engelleme yöntemlerinin söküp atamayacağı bilinci içinde; bilimi ve tekniği emperyalizmin ve sömürgenlerin değil, halkımızın hizmetine sunmak için, her çabayı güçlendirerek sürdürme yolunda inançlı ve kararlıyız."

Sevgili arkadaşlar,

Her zaman söylenir: Bu örgüt, gücünü sadece örgütlü üyesinden alır. Bu örgüt, emekten ve halktan yanadır. Bu örgüt meslek alanları ile ilgili ülke gerçeklerini ortaya koyar. Sorunları, nedenlerini ve çözüm yollarını önerir. Bu örgüt sadece gerçek olanı söyler. Bu örgütün insana ve insanlığa yönelik "başka bir dünya" için büyük ütopyaları vardır.

Her zaman söylüyorum: Şimdi ütopyalarımızı hayallere, hayallerimizi gerçeklere dönüştürme zamanıdır.

Sevgili arkadaşlar,

Bitirirken son sözler olarak şunları söylemeliyim:

Günler ağır. Sıkıntılı, sancılı ve sorunlu bir ülkenin her türlü olumsuzluğu hepimizi vuruyor. Bu nedenle, şimdi bu sözler daha anlamlı: Bu ülkenin, bu ülke insanının TMMOB‘ye ihtiyacı var. TMMOB‘nin odalarına, odaların şubelerine, şubelerin örgütlü üyeye ihtiyacı var.

İyi ki bu ülkenin TMMOB'si var. İyi ki TMMOB'nin Makina Mühendisleri Odası var. İyi ki Makina Mühendisleri Odasının sizin gibi kadroları, delegeleri var. İyi ki sizler varsınız. Hepinizin gözlerinden öpüyor, saygılarımı sunuyorum.