"DEVRİMCİ YAZAR VE OZANLARIMIZI ANIYORUZ..." ETKİNLİĞİ ANKARA SANAT TİYATROSU'NDA YAPILDI

×

Hata mesajı

  • Notice: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 771 satırı) içinde Undefined index: 3.0.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 777 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 781 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 841 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.

Nazım HİKMET, Ahmet ARİF, Orhan KEMAL nezdinde tüm devrimci yazar ve ozanları anma etkinliği 2 Haziran 2005 Perşembe günü AST/Ankara Sanat Tiyatrosu‘nda yapıldı.

"Devrimci Yazar ve Ozanlarımızı Anıyoruz" etkinliği, TMMOB Makina Mühendisleri Odası (MMO), Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) ve İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) tarafından birlikte örgütlendi.

2 Haziran 2005 Perşembe günkü ilk anma, öğleyin saat 12.30'da Ahmet ARİF'in Cebeci Asri Mezarlıktaki mezarı başında yapıldı. Anmada, TMMOB eski Genel Sekreter Yardımcılarından Oğuz TÜRKYILMAZ, EMO, İMO ve Odamız adına bir konuşma yaptı. TÜRKYILMAZ'ın ardından TMMOB Genel Sekreter Vekili Hakan GENÇ, Ahmed ARİF'in oğlu Filinta ÖNAL birer konuşma yaptılar. Anmaya katılanlar, mezara kırmızı karanfiller bırakarak Ahmed ARİF'e sevgilerini ifade ettiler.

"Devrimci Yazar ve Ozanlarımızı Anıyoruz" anmasına ilişkin ana etkinlik ise saat 17.00'de AST Ankara Sanat Tiyatrosu'nda başladı.

Saat 17.15'te, Etkinlik Sekreteri Ercüment Ş. ÇERVATOĞLU'nun yaptığı kısa bir konuşmanın ardından sayı duruşu yapıldı. Açılış konuşmaları TMMOB Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Emin KORAMAZ ve TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet SOĞANCI tarafından yapıldı.

Açış konuşmalarının ardından anma etkinliğini Oğuz TÜRKYILMAZ yönetti. TÜRKYILMAZ yönetimindeki panele, Türkiye Yazarlar Sendikası eski Genel Sekreteri Gülsüm CENGİZ, Nazım Hikmet Kültür Sanat Vakfı Genel Sekreteri Turgay FİŞEKÇİ ile Yazar ve Şair Refik DURBAŞ katıldılar. Panel boyunca ara ara "Orhan Kemal Belgeseli", "Nazım Hikmet Belgeseli", ve "Ahmet Arif Sunumu" görsel olarak yapıldı.

Şiirler ise Nurgül ATEŞ tarafından okundu. Müzik dinletisi ise Gülay AKGÜL tarafından yapıldı.

Oda Başkanımız Emin KORAMAZ tarafından yapılan açış konuşması aşağıdadır.

"Makina, Elektrik ve İnşaat Mühendisleri Odası adına hepinize hoş geldiniz diyorum.

Bugün öğleyin sevgili ozanımız Ahmed ARİF'i mezarı başında karanfillerle andık.

Şimdi ise üç devrimci ozan ve yazarımızı şiirleriyle, yazılarıyla, insan yanlarıyla, mücadeleleriyle anmak için bir aradayız.

Aramızda aileleri, dostları da var.

Sevgili Nazım HİKMET'i 3 Haziran 1963'te,

Sevgili Orhan KEMAL'i 2 Haziran 1970'te,

Sevgili Ahmed ARİF'İ 2 Haziran 1991'de yitirdik.

Sevgili dostlar,

Yüreği ülke ve halk aşkıyla atan bu üç devrimci insanımızı aynı etkinlikte anmayı ilk kez yapmıyoruz. Bu etkinliğin ilkini bundan 7 yıl önce 2 Haziran 1998'de yapmıştık. İkincisini ise 3 Haziran 2003'te gerçekleştirmiştik.

Mühendis Odalarının kültür, sanat, şiir ve roman ile ilgisi nedir ve bu ilgi nereden gelmektedir diye düşünülebilir.

Mühendislik maddi yaşama ilişkin bir formasyondur. Bizler bilimsel bilgiyi, doğanın güç ve kaynaklarını insanlığın kullanımına dönüştüren meslek disiplinleriyiz. Dolayısıyla mühendislik uygulamaları maddi yaşamı doğrudan biçimlendirmekte ve etkilemektedir.

Kültür ile sanatın maddi yaşama ilişkin üretilmiş bütün değerleri kapsadığı düşünülünce, bizlerle genel olarak kültür ve sanat arasındaki bağı anlamak daha da olanaklı oluyor.

Bunun da ötesinde Odalarımız, bizzat yaşam ve toplumdan toplumcu bir tarzda esinlenmektedir. Bu nedenle devrimci yazar ve ozanlarımızı özel etkinliklerle anıyoruz. Bu nedenle üyelerimizi, kültürel-sanatsal etkinliklere ve devrimci değerleri sahiplenmeye yönlendirmeyi bir görev olarak biliyoruz.

Biz aslında devrimci yazar ve ozanlarımızın yaratıcılığında bir anlamda mesleğimizi de buluyoruz.

Onlar yaşama seyirci kalmadılar, aynı zamanda olumsuzluklara karşı çıktılar, eleştirdiler, bizleri değiştirmeye dönüştürmeye davet ettiler. Bizlere mücadeleyi, yılmamayı, umudu ve sevdayı öğrettiler. Aynı zamanda bu mücadelede aktif olarak yer aldılar. Bu nedenle hayatlarının önemli bir bölümünü hapislerde sürgünlerde geçirdiler.

Biz de sevgili dostlar, onların davetlerini aldık ve bayrağımız kıldık. Alanlarda, mesleklerimizde, bütün bir yaşam içinde aynı duruş ile dimdik yolumuza devam ediyoruz, edeceğiz.

Onlarla birlikte, kolkola hep ileriye yürüyeceğiz.

Ahmed ARİF'in uğruna prangalar eskittiği hasret bizim de hasretimizdir.

Zulme, zorbalığa, yoksulluğa karşı içinde büyüttüğü isyan, bizim de isyanımızdır.

Devrimci yazarımız Orhan KEMAL'in öykülerine, romanlarına nakşettiği, açlık sınırında ücretlerle insanlık dışı ortamlarda çalıştırılan işçilerimizle fabrikalarda,şantiyelerde, atölyelerde aynı ortamı soluyoruz.

Çocuk ve kadın emeği sömürüsünün, iş kazalarının acısını yüreklerimizde duyuyor ve düzenlediğimiz İş Sağlığı ve Güvenliği Kongrelerimizde Orhan KEMAL'i haykırıyoruz. Ekmek kavgasını birlikte veriyoruz. İşten atılma korkusunu, işsizliği, yoksulluğu birlikte yaşıyor; grev çadırlarında, mitinglerde elele tutuşuyoruz.

Nazım'ın ideolojisi bizim de ideolojimizdir. Sınıfsız, sömürüsüz bir dünya özlemi bizim de özlemimizdir.

Nazım, "makinalaşmak istiyorum" diyordu. Bu sanayileşmeydi dostlar, ülkemizin kalkınmasıydı. Bizlerin temel amaçlarından biri de bu değil mi?

Sevgili dostlar,

Bu çatal yürek delikanlılarımızı, bu eğilmez kavga ve onur abidelerini, namus işçilerimizi, değerli sanatçılarımızı EMO, İMO ve MMO ve şahsım adına saygıyla, sevgiyle anıyorum.

Davetimize uyarak etkinliğimizi onurlandıran ve katkıda bulunan;

Ahmed ARİF'in eşi Ayten ÖNAL Hanıma,

Oğlu Filinta ÖNAL'a,

Türkiye Yazarlar Sendikası'nın bir önceki Genel Sekreteri Gülsüm CENGİZ‘e,

Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı‘na ve Vakıf Genel Sekreteri Turgay FİŞEKÇİ‘ye,

Orhan KEMAL Kültür ve Sanat Merkezi Başkanı ve Orhan KEMAL'in oğlu Işık ÖĞÜTÇÜ‘ye,

Değerli yazar ve şairimiz Refik DURBAŞ‘a

Değerli sanat ve düşün insanlarımıza,

Şiirleriyle Nurgül ATEŞ‘e,

Dinletisiyle Gülay AKGÜL‘e,

Siz değerli katılımcılara,

Etkinliğimizin düzenlenmesinde her zaman katkısı bulunan sevgili Oğuz TÜRKYILMAZ‘a,

Ve etkinlik sekreteri sevgili Ercüment ÇERVATOĞLU‘na

içtenlikle teşekkür ediyor, saygılarımızı sunuyorum"

 

TMMOB Başkanı Soğancı konuşması sırasında şunları söyledi :

Sevgili Katılımcılar,

Hepinizi Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Yönetim Kurulu adına saygıyla selamlıyorum. Makina, İnşaat ve Elektrik Mühendisleri Odalarımızın ortaklaşa düzenlediği bu etkinlikte sizlerle bir arada bulunmaktan büyük bir onur duyuyorum.

Benim kuşağımın, benden bir önceki kuşağın, 68‘lilerin, 78‘lilerin kişisel tarihlerinde bu gün anmakta olduğumuz devrimci yazarlarımız ve ozanlarımızın mutlaka etkisi, mutlaka bir yeri vardır. Öncelikle kendimden örnekler vermek isterim:

Köy Enstitülü bir öğretmenin çocuğu isen başka bir şansın yoktur, Orhan Kemal‘i, Fakir Baykurt‘u, Yaşar Kemal‘i, Kemal Tahir"i okumaktan başka. "Hanımın Çiftliği, Vukuat Var, Kaçak" üçlemesini kendi içinde yazılış sırasına göre okuyacaksın ve sen daha doğmadan yaşanmış 60 öncesi Türkiye‘yi tüm yaşanılanları ile anlayacaksın. 72. Koğuş‘u okumak onlardan sonra gelir. Sonra da Babaevi, Ekmek Kavgası, Üç Kağıtçı, Sokaklardan Bir Kız ve diğerleri. "Önce okumak gerekir" diyen babamı ve tabi ki Orhan Kemal‘i saygıyla anıyorum.

80 öncesidir: Nazım‘ın sözlerini hepimiz birden söylerdik: "Akın var, güneşe akın, güneşi zapt edeceğiz, güneşin zaptı yakın. Düşmesin bizimle yola evinde ağlayanların gözyaşlarını boynunda ağır bir zincir halkası gibi taşıyanlar, bıraksın peşimizi kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar."

Sonra 80 karanlığı: Önce 96 gün Derin Araştırma Laboratuarında kalış. Ankara Emniyetinin arkasındaki spor salonunda oluşturulmuş işkence hane. Bilinen adı ile DAL. Sonra Mamak tecrit 2 ön 39. Yalçın‘ın kulakları çınlasın. Üç küsur ay da hücre. Sonra D blok. Aradan yedi ay geçer, aylardan haziran ve aklında Nazımın sözleri vardır: "Bu gün Pazar, bu gün beni ilk defa güneşe çıkardılar. Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzak, bu kadar mavi, bu kadar geniş olduğuna şaşarak kımıldamadan durdum. Sonra saygıyla toprağa oturdum, dayadım sırtımı duvara. Bu anda ne düşünmek dalgalara, bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım. Toprak, güneş ve ben... Bahtiyarım."

Mamak D blok günleri. Yüreğin yaralı olduğu günler ama bulunduğun yer yarı açık ceza evi gibi. Bırakmak esas ama isteyene Komünden ya 10 adet birinci ya da bafra, onları istemezsen üç filtreli sigara. Tercih senin. Koğuşta değil iki koğuşun arasındaki aralıkta içeceksin. Aklında hep Ahmet Arif‘in sözleri: "Haberin var mı taş duvar? Demir kapı, kör pencere. Yastığım, ranzam, zincirim, Uğruna ölümlere gidip geldiğim, Zulamdaki mahzun resim, Haberin var mı? Görüşmecim yeşil soğan göndermiş, karanfil kokuyor cigaram. Dağlarına bahar gelmiş memleketimin."

1994‘te bir büyük ütopyanız var: Sıkıntılı, sancılı, sorunlu bir ülkede yaşıyorsun, bir grup arkadaşınla meslek odacılığının önemine inanıyorsun, gereği için yol haritanızı belirliyorsunuz. Bu yol haritasında öğrenci üyeliği sizin için çok önemli bir çalışma alanı olarak tespit ediyorsunuz. Ütopyalarınız var. Biri de: Kurultay Atatürk Spor Salonunda toplanacaktır. Yönetmeliği Genel Kurul‘dan geçiriyorsunuz, giderek tüm ekip, hepiniz inanıyorsunuz bu işe, ütopyalarınız önce hayale, sonra gerçeğe dönüşüyor. Birinci kurultayda üçyüz, ikinci kurultayda bin, üçüncü kurultayda ikibinbeşyüz ve dördüncüsünde üçbinbeşyüz öğrenci ile birliktesiniz. Tarih 2005in Mart ayı. Yer Atatürk Spor Salonu. Açılış konuşmasında Nazım‘dan sözler söylüyorsun: "Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin: İşin kolayına kaçmadan ama. Gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmin değil, ne de ak örtüde elmaların. Ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolanan kırmızı balığınkini. Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin: 1961 yazı ortalarındaki Küba"nın resmini yapabilr misin. Çok şükür çok şükür bu günü de gördüm, ölsem de gam yemem gayrının resmini yapabilir misin üstat."

19 Mart‘ta "Dünyanın Sokakları Bizim" diyerek İşgalin İkinci yılında İstanbul‘da Kadıköy alanındasınız. Alanda onbinler var. Kürsüdesin ve gene Nazım‘dan söylüyorsun: "Arkamızda bir düşman gözü gibi karanlığın yolu. Önümüzde bakır taslar güneş dolu. Dostların arasındayız. Güneşin sofrasındayız. Dağlarda gölgeniz göklere vursun, göz göze yan yana durun çocuklar. Tasları birbirine vurun çocuklar." Ve ekliyorsun: Dik durun çocuklar.

1 Mayıs‘ta tüm Türkiye‘de emek örgütlerinin mücadele, birlik ve dayanışma adına düzenlediği etkinliklere katılıyorsunuz. Hep birlikte alanları özgürleştiriyorsunuz. Bu kez Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Başkanı sıfatıyla ve Birlik adına kürsüden gene Nazım‘dan söylüyorsun: "Demeğe de varmıyor ama kabahatın çoğu senin be canım kardeşim"

Ve asla aklından çıkmaz Adiloş bebeye Ahmet Arif‘in söyledikleri: "Bunlar, Engerekler ve çıyanlardır. Bunlar aşımıza, ekmeğimize göz koyanlardır. Tanı bunları, tanı da büyü.. Bu namustur, künyemize kazılmış, Bu da sabır, ağulardan süzülmüş. Sarıl bunlara sarıl da büyü."

Sevgili arkadaşlar,

Örnekleri çoğaltmak tabi ki mümkün. Hepimizin mutlaka başka örnekleri var. Burada onları paylaşacağız.

Bitirirken, sözü bu güne getirdiğimde de şunları söylemek istiyorum.

2 Haziran 1998 de, bu etkinliğin ilki yapıldığında dönemin Makina Mühendisleri Odası Başkanı sıfatıyla açılış konuşmasında şunları da söylemiştim:

Makina Mühendisleri Odası adına, Elektrik Mühendisleri Odası adına, Mimarlar Odası adına ve bu odalarımızın Ankara şubeleri adına hepinize hoşgeldiniz diyorum.

Makina Mühendisleri Odası Genel Kurulunun akşam yemeğinde, kendi aramızdaki bir konuşmanın devrimci yazar ve ozanlarımıza sahip çıkmanın gerekliliği noktasında yapılan bir konuşmanın bu gün hayata geçmesinden dolayı duyduğum keyfi ifade etmek isterim. Birliğe bağlı üç odamızın ortak çalışma refleksi ile gerçekleştirdiği bu etkinliğin, Birlik ve bağlı Odaları açısından oldukça önemi var. Diliyorum bu çalışma üç odamızın birlikte gerçekleştirdiği bu çalışma, Birliğe bağlı diğer Odalarımızın yöneticilerine de örnek olur ve benzeri çalışma, birlikte yan yana olma anlayışları iki yıllık çalışma dönemlerinde yaşama geçer.

Bu etkinliğin ilk duyurusu çıktığında telefonlar aldık: "Sizin işiniz ne, siz bir meslek odasısınız, devrimci yazarlara, devrimci ozanlara sahip çıkmaktan size ne?"

Evet, ülkede bir çete hukuku var iken, yargısız infazlar var iken, ölüm var iken, kan var iken, enflasyon var iken, yolsuzluk var iken, yani güzelin dışında ne var ise o var iken, meslek odası ne yapsın? Belki sistemin potansiyel suçlusu ilan ediliyoruz, belki sistemin suçlusu olarak tanımlanacağız ama, biz bu halkın yarattığı devrimci değerlere sahip çıkmaya devam edeceğiz. Üstelik "Bu iş de bize kaldıysa, vay bu ülkenin haline" diyoruz. Birlik, ona bağlı odalar, odaların yöneticileri ve örgütlü üyeleri, bir yandan kendimizi uzmanlaştırmaya yönelik mesleki çalışmalar yaparken, öte yandan da meslek alanlarımız ile ilgili ülke gerçeklerini dile getireceğiz, sorunları tespit edeceğiz, çözüm yolları önereceğiz, öte yabdan da, bu dünyanın en güzel coğrafyasında yaşayan bu halkın, kendi içinden yarattığı devrimci değerlere sahip çıkacağız. Eğer biz potansiyel suçlu isek, sistemin bu suçlamasını kabul ediyoruz ve bu suçu işlemeye devam edeceğiz.

Değerli katılımcılar,

Bilinir ki; Meslek Odaları yöneticileri çok üretmek için, derdini anlatabilmek için çok yazarlar, çok konuşurlar. Ancak söz şiirin olduğunda, söz edebiyatın olduğunda, söz ozanın ve yazarın olduğunda, haddimizi biliyoruz.

Evet "Haziran‘da Ölmek Zor". Katılımızdan dolayı hepinize tekrar teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum.

Bunları söylemişim.

Sevgili arkadaşlar,

2004 yılında gerçekleştirilen etkinlik sırasında da arkadaşlar anı defteri koymuşlar, sonra etkinlik kitabına da katılımcıların yazdıklarının tıpkı basımını yapmışlar. Orada da yazmışım: "İyi ki vardınız" diye.

İyi ki bu ülkenin devrimci yazar ve ozanları var, iyi ki bu ülkenin onlara sahip çıkma inadını ısrarla sürdüren Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği ve o birliğin odaları, odaların örgütlü üyeleri var. İyi ki sizler varsınız.

Hepinize saygılar sunuyor, katılımızdan dolayı teşekkür ediyorum.