42. DÖNEM III. DANIŞMA KURULU TOPLANTISI GERÇEKLEŞTİRİLDİ

×

Hata mesajı

  • Notice: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 771 satırı) içinde Undefined index: 3.0.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 777 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 781 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 841 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.

Makina Mühendisleri Odası’nın “Birlikte Üretme, Birlikte Karar Alma ve Birlikte Yönetme” anlayışının organı olan Danışma Kurulu toplantısı Şube Yönetim Kurulu, Denetleme Kurulu ve Onur Kurulu üyelerinin katılımı ile 27 Haziran 2009 tarihinde Oda Merkezi’nde toplandı.

Odanın 14 aylık çalışmalarının değerlendirildiği toplantıda; krize karşı uygulanan tedbirler başarılı bulunurken, bundan sonra uygulanması gereken politikalar ele alındı, öneriler değerlendirildi. Makina Mühendisleri Odası (MMO) Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz'ın açılış konuşması ile başlayan toplantı, MMO Yönetim Kurulu Sekreteri Ali Ekber Çakar'ın Oda çalışmalarını anlatan sunumu ile devam etti. Oda Sekreteri Ali Ekber Çakar'ın sunumunun ardından TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı kısa bir konuşma yaptı. Söz alan Şube Yönetim Kurulu üyelerinin konuşmalarını MMO Başkanı Emin Koramaz ve MMO Sekreteri Ali Ekber Çakar'ın kısa değerlendirmeleri takip etti. Değerlendirmelerin ardından toplantı sona erdi.   

Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz'ın 42. Dönem III. Danışma Kurulu toplantısı açılış konuşması aşağıdadır. 

"Sayın Birlik Başkanım, 
Sayın Oda-Şube Yöneticileri, Onur ve Denetleme Kurulları Üyesi Arkadaşlarım, 
Oda Yönetim Kurulu adına hepinizi dostluk ile selamlıyor, hoş geldiniz diyorum. 
Çalışma Dönemimizin 3. Danışma Kurulu toplantısını yapıyoruz. Bir evvelki toplantımızı 30 Kasım 2008 tarihinde gerçekleştirmiştik.
Birlikte karar alma, birlikte üretme ve birlikte yönetme temel çalışma anlayışımız gereğince bugünkü toplantımızda da dünya ve ülkemizdeki son 7 aydaki gelişmeleri, bu gelişmelerin ülkemiz, halkımız, mesleğimiz ve meslektaşlarımız üzerindeki etkilerini hep birlikte değerlendireceğiz. Bu gelişmelerin Odamıza yüklediği yeni görevlerin altını çizeceğiz. Oda çalışmalarında eksik kaldığımız konuların hep birlikte aşılması için öneriler geliştireceğiz.
Toplantımızın verimli ve başarılı geçmesini diliyorum.

Sevgili Arkadaşlarım,
Toplantımız önemli bir konjonktürde gerçekleşmektedir. 
Dünya ekonomisi 2. Paylaşım Savaşı'ndan sonra ilk kez tüm dünya genelinde küçülmekte ve dünya ölçeğinde ciddi bir ekonomik kriz yaşamaktadır.
Bu kriz kapitalizme özgü yapısal sorunların yanı sıra özellikle soğuk savaş sonrasında tam bir aymazlıkla sürdürülen serbestleştirme ve liberalizasyon politikalarının açık bir sonucudur.
Kapitalizmin insanlığa onurlu bir dün ve bugün yaşatmadığı ve bir gelecek vaat etmediği bir kez daha bütün çıplaklığıyla kanıtlanmaktadır. 
Krizle birlikte serbest pazar efsanesinin, özelleştirmeciliğin, dış krediye dayalı sanayinin, üretim yapamayan sistemin, ithalata dayalı sanayileşmenin iflas ettiği görülmüştür. Bir "model" bitmiştir, diyebiliriz. Kapitalizm ve onun yakın tarihteki son evresi neoliberalizm iflas etmiştir. 
Önümüzdeki süreçte ekonomik düzlemde ve uluslararası hukuk bağlamında dünyanın yeniden nasıl yapılanacağına ilişkin emperyalist güçler arasında yapılacak tartışmalara, arayışlara ve mücadelelere tanık olacağız.
Bunun ilk emareleri görülmeye başlanmıştır. Rusya, Çin ve Brezilya arasında dolar yerine Çin parasının kullanıldığı ticarete geçiş yapılmaktadır. Yine Çin ile ABD arasında yapılan ticarette dolar yerine başka bir para birimini geçme görüşmeleri sürmektedir. 
Yine bu süreçte, kapitalist sisteme karşı kitlelerdeki güven yitimi, işsizliğin ulaştığı boyut ve artan yoksulluk sınıf mücadelelerinin ivmesini de yükseltecektir.
Dünyanın yeniden nasıl şekilleneceği, bizim de içinde bulunduğumuz emek, demokratikleşme ve özgürlük güçlerinin vereceği toplumsal kurtuluş mücadelelerinin düzeyiyle birebir ilintilidir.
Özetle, şimdi, eşit, özgür ve sömürüsüz bir dünya yaratacağız diyenler için umutlu bir dönem söz konusudur. Çünkü moral üstünlük emekten yana olanlardadır. Eşiğinde olunan dünyanın özeti böyledir.

Sevgili Arkadaşlar, 
Siyasi iktidarın "teğet geçecek", "sürtünerek geçecek", "hamdolsun iyiyiz" anlayışıyla yaklaştığı bu krizin sonuçları ülkemizde çok daha ağır yaşanmaktadır. 
Ekonomideki genel daralmanın imalat sanayine, istihdama, tüketim ve yatırım harcamalarına yansıması da devasa boyutlardadır.
Sosyal planda işsizlik ve yoksulluk korkunç düzeylere ulaşmıştır. 
Eksik istihdam, iş arama umudunu yitirenler ve mevsimlik işsizlik kategorilerine de gezöteldiğinde 7 milyon 315 bin kişi işsizdir. Yalnızca son bir yılda 1 milyon 272 bin kişi işini kaybetmiştir.
İş bulabilenlerin de yüzde 41'i kayıt dışıdır ve sosyal güvenlikten tamamen yoksun olarak çalışmaktadır. Zaten sınırlı olan sosyal güvenlik hakları ise sürekli olarak emekçiler aleyhine budanmaktadır. 
Yoksulluk yardımı alan muhtaçlar sayısı ise 19 milyon 868 bin kişiye ulaşmıştır ve bu insanlara ayda ortalama 50 TL gibi düşük bir yardımda bulunulmaktadır. Tam anlamıyla bir sadaka toplumu yaratılmıştır. 
Değerli Arkadaşlar,
Yüzde 98'i KOBİ yapısında olan ülke sanayisi çözülmektedir. Türkiye imalat sanayi üretimi ve kapasite kullanımında önemli küçülme oranları gerçekleşmektedir.
IMF'nin 2009'a ilişkin daralma ve ekonomide hasar tablosu sıralaması öngörüsünde ülkemiz yüzde 5,1 küçülme ile dünyada birinci sırada yer almaktadır.
İmalat sanayi üretiminde yüzde 60'lara varan bir düşüş söz konusudur. Geçen yılın aynı dönemine göre kapasite kullanımı yüzde 49 oranında azalmıştır.
Sanayideki işsizlik oranı yüzde 20'lere ulaşmış olup, bu durum biz mühendislere de doğrudan yansımaktadır. Sanayide çalışan her beş üyemizden biri işini kaybetmiştir.
Kısacası makro ekonomik dengeler tamamen bozulmuştur. Bankaların geri ödenemeyen krediler yüzünden son bir yılda el koydukları gayri menkul, arsa, fabrika, iş yeri, dükkan sayısı, takibe düşen banka kredileri, ihtiyaç kredilerini ödemeyenlerin sayısı ciddi boyutlardadır. 

Sevgili Meslektaşlarım, 
Başlangıçta krize, "bize bir şey olmaz" anlayışıyla yaklaşan siyasi iktidar, bu krizin faturasını da çalışanlara ve küçük işletmelere ödetmeye kararlıdır.
Hükümetin krizin başından beri izlediği politikaların tamamı, çalışanların kazanılmış haklarının gasp edilerek iş hayatının işverenlerin çıkarları lehine yeniden düzenlenmesi ve şirketlerin daha az vergi ve sosyal güvenlik primi ödemesi üzerine kurulmuştur.
Son olarak yasalaşan "teşvik ve istihdam paketi" de bu niteliktedir. Pakette esas olarak İşsizlik Sigortası Fonu kaynaklarının sermayeye teşvik olarak aktarılması ve güvencesiz esnek çalışma koşullarının yaygınlaştırılması amaçlanmıştır.
Bu paketle staj ve mesleki eğitim adı altında lise ve üstü eğitimli işsizlerin 6 ay süre ile asgari ücretin altında çalıştırılmasına olanak sağlanmakta ve bu konuda Özel İstihdam Büroları devreye sokulmaktadır. 
Yani 500 bin kişiye istihdam yaratacağız denilerek, devlet eliyle ve üstelik "İşsizlik Sigortası Fonu" gibi işçilere ait olan bir fon kullanılarak geçici, güvencesiz ve düşük ücretle çalışma meşrulaştırılmıştır.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi, hazırlıkları yapılan Kıdem Tazminatı Fonu ile işveren yükümlülükleri kamuya aktarılmakta ve işten çıkarmalar daha da kolaylaştırılmaktadır. Hastaların sağlık harcamalarında parasal katkıya zorunlu kılınması ve tarıma yönelik transferlerin kesilmesi gibi girişimlerin sürdüğü de bilinmektedir. 
Devreye sokulan teşvik paketleri ve alınan önlemler, Türkiye'nin alt üst olan ekonomik yapısı ve çökmekte olan sanayisine çözüm oluşturacak bir nitelikte de değildir. 
Sanayiye yönelik bölgesel ve sektörel teşvikler, bölgelerin ve sektörlerin özgün yapısını gözetmekten oldukça uzaktır. Devam eden yatırımların teşvik kapsamı dışında tutularak, teşviklerin yalnızca yeni yatırımları kapsaması mevcut yatırımların bile tamamlanmasını zora sokmaktadır.
Uygulamaya konulan KDV ve ÖTV gibi bazı vergilerin dönemsel olarak indirilmesi yalnızca stokların eritilmesi amacına hizmet etmekte, istihdam üzerinde kalıcı bir etki yaratmamaktadır. Orta sınıfların tüketimlerini kısa bir süre için artıracak bu düzenlemelerin orta ve uzun vadeli bir çözüm oluşturmayacağı açıktır.

Sevgili Arkadaşlarım,
Kısacası, bu politikalarda ısrar edilirse ülkemizin, halkımızın ve sanayimizin sorunları daha da derinleşecektir.
Biliyoruz, dünyada krize karşı çok daha gerçekçi çözüm arayışları söz konusudur. Gerçekte de kriz dönemleri, egemen yanlış ekonomik politikaları ve klişeleri sorgulamak için bir fırsat yaratmaktadır. 
Türkiye açısından bu konjonktür değerlendirilmeyi beklemektedir. 
Ülkemizin yeraltı yerüstü zenginliklerinin emperyalist talanı, Kürt sorununun ele alınış biçimleri, ülkedeki iktidar mücadeleleri ve başta ABD ve Avrupa Birliği olmak üzere emperyalizmin Türkiye'yi yeniden yapılandırma çabaları bizlere önemli görevler yüklemektedir. 
İstihdam yaratıcı, iç pazarı koruyan ve geliştiren müdahaleci ekonomik ve sosyal politikalar oluşturulmasına yönelik sesimiz daha gür çıkmak durumundadır. 
Eğitim, sosyal güvenlik, araştırma-geliştirme gibi alanlara kaynak aktaracak, gelir dağılımını düzeltecek, ulaşım, enerji, haberleşme olanaklarından en ucuz bir şekilde yararlanabilecek, bölgesel eşitsizlikleri giderecek, bir sosyal kalkınma anlayışının egemen kılınması için yürüttüğümüz mücadeleyi el birliğiyle geliştirmeliyiz.
Unutmayalım ki, içinde bulunduğumuz koşullarda yüzünü emek ve kalkınma alanlarına dönen, güçlü bir muhalefet cephesi oluşturmak her zamankinden daha acil bir görev olarak karşımızda durmaktadır.
İnanalım ki, kriz ve talandan başka türlü bir çıkış yolu yoktur.

Değerli Arkadaşlarım, 
Bütün bu ekonomik ve sosyal sorunların yanı sıra ülkemizde ciddi bir rejim krizi de yaşanmaktadır. 
Devletin geleneksel kurumları olan ordu ve bürokrasi ile yeni iktidar sahibi dinci liberaller arasındaki gerilim devam etmektedir. İki taraf arasında hem uzlaşmalar yaşanmakta hem de derin iktidar üzerindeki ağırlıklarını korumak için diğer tarafa karşı hamleler yapılmaktadır. ABD ile dinci cemaatlerin çıkar birliği ise çok açıktır. 
Bu süreçte, yasama, yargı ve yürütme organları arasında ayrımlar da tamamen silikleşmiş, özellikle yargı büyük oranda siyasallaştırılmıştır. 
Ergenekon operasyonu ve davası da bu çerçevede işlev görmektedir. 
Bu operasyon "devlet içinde yuvalanmış çeteleri temizleme" yerine iktidara muhalefet eden aydınları, siyaset kurumlarını ve toplumu ürküterek pasifize etmeyi amaçlayan bir hüviyete bürünmüştür.
Operasyon sosyal hukuk devleti gerekliliklerinden uzak bir şekilde yürütülmekte, neredeyse birbirine selam veren ve görüşlerini paylaşan herkesi kapsar bir genişlikte sürdürülmektedir.
Soruşturma konusu olan çetelerin ve darbeci unsurların ilişkileri ve yaptıkları terör eylemleri açıkça gözler önündeyken aşırı parçalı operasyonlarla yoğun bir bilgi kirliliği yaratılarak, gerçek derin devlet yapısının üzeri örtülmektedir.
Demokratik bir Türkiye yaratmak için bütün derin devlet öbeklerinden arınmaya duyulan yakıcı gereksinim ortadadır. Ancak hükümetin dava sürecini kendisine muhalif olan herkesin tepesinde "Demoklesin kılıcı" gibi sallamasına da karşı çıkıyor ve hayır diyoruz.

Değerli Arkadaşlar,
Bütün bu gelişmelere demokrasi alanındaki diğer temel eksiklikler, Kürt sorununun çözümünde demokratik açılımlar yerine şiddet ortamının egemen kılınması, laiklikte ciddi kırılmalar yaşanması, toplumun dinsel ve sosyal yaşam biçimleri ve etnik kökenler üzerinden birbirine düşman edilmesi çabaları da eklendiğinde, AKP'nin ülkemizi siyasal ve toplumsal açıdan tam bir cendereye sıkıştırmak istediği görülmektedir. 
Krize tamamen sermayeden yana önlemlerle yaklaşılması ve emeğin hiç gözetilmemesi bu gerçeğin bir kanıtıdır. Gerek bu gerçek gerekse Davos‘ta "one minute" diyen Başbakanın sınır topraklarımızı İsrail‘e yarım asırlığına vermenin derdine düşmüş durumda olması, siyasal iktidarın kimlere hizmet ettiğini göstermektedir. 
Sadece kendisine Müslüman olan AKP Hükümeti, bir rant hükümeti gibi çalışmaktadır. Seçimler öncesinde Başbakanın ve Melih Gökçek'in TMMOB ve Odalarımıza saldırmaları bundan dolayıdır. 
Böylesi bir ortam, yeraltı ve yerüstü varlıklarımızın korunması, her tür liberal ve otoriter yönelimin cesurca reddedilmesi, bütün boyutları ile gerçek demokratikleşme ve toplumsal barışın savunulması konularında bizlere her zamankinden daha ağır sorumluluklar yüklemektedir. 
Odamız eşitlik, özgürlük ve gerçek demokrasi için mücadele etmeye, edenlerin yanında olmaya, her tür anti demokratik, sermaye yanlısı, gerici ittifakın ve çabanın dışında kalmaya devam etmelidir.

Değerli Arkadaşlarım,
Oda çalışmalarına dair Danışma Kurulumuza, birazdan Oda Sekreterimizin sunumunda izleyeceğimiz üzere, her zamanki gibi oldukça kapsamlı bir rapor hazırladık. 
Bu nedenle ayrıntılara şahsen girmeyeceğim. Yalnızca Odamızın mevcut kriz ortamını, güçlü örgüt yapısı, önceki maddi birikimi ve bütün mesleki denetim, teknik ölçüm vb. çalışmalarını kesintisiz biçimde sürdürmesi, geliştirmesi, önlemler alması sayesinde yumuşak bir şekilde karşıladığımız saptamasını dikkatinize sunmak istiyorum. 
Ancak şu nokta açık ki; sanayisi, KOBİ'leri ve neredeyse bütün sosyal dengeleri sarsılan Türkiye tablosunun Odamıza hiç yansımayacağı gibi bir iyimserlikle rehavet içinde çalışmak da hiç doğru değildir.
Önümüzdeki dönemde meslek alanlarını koruma ve düzenleme çalışmalarımız belki de daha fazla önem kazanacaktır. Daha önceleri de belirttiğim gibi bu alanda ciddi çalışmalar yapılmazsa birçok kazanımımız, sekteye uğratılabilecektir. Bu nedenle Odamız iç tahkimatını pekiştirmek, mevcut kurumsallaşma düzeyini geliştirmek ve korumakla yükümlüdür. 
Örgütümüzün özellikle son 12 yıldır kurumsallaşma yönünde attığı adımlar ve güçlü üye ilişkisi bundan sonra yapabileceklerimize de bir yön vermektedir.
Odamızı geliştiren, büyüten en önemli etken Oda ile üyelerimiz arasındaki ilişkidir. Oda-üye ilişkilerinin daha ileri noktalara taşınması en önemli görevlerimiz arasındadır. Odamız saygınlığını ve meslek alanlarındaki konumunu sahip olduğu örgütlü güçten, üyelerinin örgütüne sahip çıkmasından, üyelerimizin mesleki çıkarlarını koruyan bir örgüt olunmasından almaktadır.

TMMOB Makina Mühendisleri Odası, bu örgütlü dinamizmi ile çalışmalarını sürekli kılma ve bunu Oda çalışma ilkeleri ve programlarından taviz vermeksizin, birliğini pekiştirerek yapmalıdır. Yarattığımız ve korunması gereken gelenek budur. 
Danışma Kurulumuzun bu konularda yaklaşım birliğimizi pekiştirmesi ve verimli geçmesi dileğiyle hepinizi sevgi, saygı ve dostlukla kucaklıyorum."