TMMOB DENİZLİ KENT SEMPOZYUMU YAPILDI.

×

Hata mesajı

  • Notice: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 771 satırı) içinde Undefined index: 3.0.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 777 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 781 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 841 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
Denizli Şubesi

Yayına Giriş Tarihi

04 Mayıs 2008

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği adına TMMOB Denizli İl Koordinasyon Kurulu yürütücülüğünde ilimizde ilk kez düzenlenen Denizli Kent Sempozyumu 02-03 Mayıs 2008 tarihlerinde Pamukkale Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi'nde yapıldı. Denizli Valisi Dr. Hasan Canpolat, Denizli Belediye Başkanı Nihat Zeybekci, Pamukkale Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fazıl Necdet Ardıç ile Denizli Sanayi Odası Başkanı Müjdat Keçeci' nin birer bildiri sundukları açılış oturumu sonrası, 5 oturumda 19 bildiri sunuldu. Sempozyumun ikinci gününde ise bir Forum düzenlendi.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği adına TMMOB Denizli İl Koordinasyon Kurulu yürütücülüğünde ilimizde ilk kez düzenlenen Denizli Kent Sempozyumu 02-03 Mayıs 2008 tarihlerinde Pamukkale Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi'nde yapıldı. Denizli Valisi Dr. Hasan Canpolat,  Denizli Belediye Başkanı Nihat Zeybekci, Pamukkale Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fazıl Necdet Ardıç ile Denizli Sanayi Odası Başkanı Müjdat Keçeci' nin birer bildiri sundukları açılış oturumu sonrası, 5 oturumda 19 bildiri sunuldu. Sempozyumun ikinci gününde ise bir Forum düzenlendi.

 

Sempozyum açılışında konuşan Sempozyum Sekreteri Doç. Dr. Cemal Meran'ın  Sempozyum açılışında şöyle konuştu:

"Kentleşmenin günümüzden 5000 yılı aşkın bir süre önce Mezopotamya'da ortaya çıktığı bilinmektedir. Sanayi Devrimi'yle birlikte kentlerin gelişmesi olağanüstü bir güç kazanmıştır. Ünlü ütopyacı yazar Thomas Moore, kırdan kente göçü "koyunlar insanları yedi" sözüyle anlatmıştır.

 

Dar anlamda kent sayısının ve kentlerde yaşayan nüfusun artması olarak tanımlayabileceğimiz kentleşme, demografik, ekonomik ve sosyo-kültürel bir değişmeyi ifade eder. Demografik anlamda kentleşme, nüfusun kırsal ve tarımsal alanlardan kente göç etmesi iken, ekonomik anlamda kentleşme, tarım ve hayvancılıkla uğraşan nüfusun başta sanayi olmak üzere, tarım dışı faaliyetlere (sektörlere) kaymasıdır. Sosyo-kültürel anlamda kentleşme ise, demografik ve ekonomik olarak kentleşen nüfusun kentin normlarını ve yaşayış biçimini bir tarz olarak benimsemesi, yaşaması, yani 'kentlileşmesi' demektir. Kentlileşme temelde bir kültür değişmesidir. Kentlileşme için kent kültürünün geliştirilmesi yanında, kentte yaşayanların fiziksel ve davranışsal olarak da uyum içinde olmaları gerekmektedir.

Nüfus artışı ve sanayileşme sonucu ortaya çıkan kentleşme olgusu, çok sayıda sorunu da beraberinde getirmiştir. Kentleşmenin başta stres, gürültü, kira fiyatlarının artması gibi sosyo-ekonomik etkileri yanında; hava kirliliği, su kirliliği gibi çevre üzerinde de olumsuz etkileri olduğu bilinmektedir.

Doğal, kültürel ve tarihi değerleri ile dünya mirası olarak ayrıcalıklı varlığını sürdüren Denizli; hızlı nüfus artışı, göçler, plansızlık, işsizlik ve yoksulluğun neden olduğu sorunlar ile boğuşan bir kent haline dönüşme tehdidi altındadır.

Nüfus ve ekonomik varlığı açısından ülkenin önemli illerinden biri durumunda olan Denizli: doğal afetler, trafik, hava kirliliği, zehirli atıklar, su havzalarının korunamaması, deprem riski, yeşil alan, tarihi dokunun bozulması, plansız kentleşme, işsizlik, barınma ve güvenlik sorunları nedeniyle  günden güne sorunlu bir kent haline gelmektedir.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Denizli İl Koordinasyon Kurulu Sekreteryasında düzenlenen 1. Denizli Kent Sempozyumunun amacı, Denizli'de kentleşme adına yaşanan sorunların geniş kapsamda değerlendirilmesi, sorunların doğru teşhis edilmesi, kentin gereksinimlerini uzun vadede karşılayacak ve Denizli'yi daha yaşanabilir kılacak etkin çözümlerin tespit edilebilmesi, bunun içinde sürecin tüm taraflarını ve Denizli halkını bir platformda buluşturmak, görüş alış-verişi için ortam yaratmaktır."

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Başkanı Sayın Mehmet Soğancı ise açılışta yaptığı konuşmada şunları söyledi: 

"TMMOB ve bağlı odaları iki yıllık çalışma dönemlerinde iki yüzü aşkın etkinlikle kamuoyu önüne çıkıyor. Sadece TMMOB adına bağlı odaların sekreteryalığında gerçekleşen etkinlikler bu dönem 20'ye ulaştı. TMMOB'nin meslek alanları üzerinden insanımıza dair, ülkemize dair söyleyeceklerine bu çalışma dönemimizde kentlerimizi de kattık ve sırasıyla Bursa, İstanbul, Ankara, Kocaeli, Eskişehir ve Bodrum'da kent sempozyumları düzenledik. Bu etkinliğimizden sonra önümüzdeki hafta da Adana Kent Sempozyumu'nu gerçekleştireceğiz.

Bu etkinliklerimizde kentlerin mevcut durum tespitleri yapılırken aynı zamanda bu tespitten yola çıkarak "Nasıl Bir Kent İstiyorum" sorusuna yanıt aranmakta.

Bugün de sizlerle birlikte Denizli üzerine söyleyeceklerimiz var. Denizli üzerine uzmanların, bilim insanlarının, yerel yönetim temsilcilerinin, Denizlililerin söyleyecekleri var.

Kentleri salt fiziki ortamlar olarak gören yakın dönemdeki yaklaşımların; politika, planlama ve yatırımları, ağırlıklı olarak yatırımlar üzerinden parasal ve siyasal kazanç elde etme çabaları birçok kentimizde farklı düzeylerde kendini göstermektedir. Bu olumsuz tablo karşısında az da olsa bazı kentlerde toplumun geniş kesimlerinin beklentilerine, toplumsal yaşama, sanata, kültüre, bilime ve toplumsal dayanışmaya önem veren bunları yönetim anlayışının merkezine alan bütün kişi ve kurumlara her türlü katkı ve desteğimizi sunmak görevimizdir. Ancak eksiklikleri tespit etmek ve daha ileri adımlar atmak için düşünce sınırlarımızı zorlamak, perspektifimizi olumsuz örneklerden arındırmak ve toplumsal gelişmenin önünü açacak proje ve uygulamaları önermek, araştırmak ve somutlaştırmak durumundayız.

TMMOB, kent sorunlarına ilişkin olarak özellikle son yirmi yıldır yerel yönetimler, kamu kaynaklarının dağılımı, afetler, çevre, altyapı, ulaşım, konut, turizm, kentsel koruma ve kentsel dönüşüm temalarında sorun tespitlerini ve çözüm önerilerini kamuoyuna sunmaktadır.

Kamuoyunun dikkatine sunduğumuz önerilerimiz kimi zaman gündemi oluşturmuş, kimi zamansa dönemin siyasetçilerince görmezlikten gelinmiştir. Siyasal alan, bu önerileri çoğunlukla özünden ve amacından uzaklaştırıp farklı bir kurguda değerlendirmektedir.

Burada TMMOB'nin kente ve yerel yönetimlere dair tespitlerini özetle sizlerle paylaşmak isterim.

Türkiye'de, yıllardır sürdürülen plansızlık ve denetimsizlik, yanlış arazi kullanım politikaları, kaçak yapılaşma ve imar affı gibi süreçlerle de beslendiğinden sağlıklı, güvenli ve yaşanabilir kentler oluşturulamamıştır. Plansızlığın ve denetimsizliğin ağır sonuçları, özellikle 1999 Doğu Marmara depremlerinin yol açtığı felaketler ve yakın zamanlarda yaşanan sel, heyelan, bina çökme örnekleri ile de gözler önüne serilmiştir.

Rantın, yağmanın kıskacına sokulan kentlerimizin doğal ve kültürel değerleri, ormanları, yeşil alanları, sahilleri yok edilmekte, kamu arazileri elden çıkarılmakta, çevresel kirlilik ülkemizi bir ekolojik felaketin eşiğine getirmektedir.

Bilimi, planlamayı ve kamusal denetimi dışlayan, planlı bir ekonomi yerine ranta ve spekülasyona dayalı bir ekonomiyi egemen kılan bu model; bir çaresizliğin ve yetersizliğin sonucu değil, siyasal iktidarların tercihi olmuştur. Bu tercihin yanlışlığı ve korkunç sonuçları açıkça ortaya çıktığı halde gereken ders alınmamış, sağlıklı, güvenli ve yaşanabilir yerleşim alanlarının oluşturulması için gerekli politika ve uygulamalar gündeme getirilmemiştir.

Demokrasinin evrensel değerlerinin ayaklar altına alındığı, planlamanın ve kamusal denetimin devre dışı bırakıldığı böylesi bir süreçte; merkezi yönetimler gibi yerel yönetimler de rant paylaşımın odakları haline getirilmiştir. Yerelleşme adı altında sürdürülen yağma hızlandırılmıştır. Türkiye'de yerel yönetim alanında, özellikle 1980'den bu yana hareketli bir süreç yaşanmaktadır.

Yerel yönetimlerde yaşanan bu hareketliliğin, kentsel kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi, kentlerin imar, planlama, altyapı, ulaşım, çöp, su-atıksu gibi hizmetlerindeki yolsuzlukların artması, rant ve rüşvetin yaygınlaşması gibi niteliklere sahip olduğu ortaya çıkmıştır. Merkezi vesayet altında, çıkar tezgahı gibi çalışan bir yerel yönetim dünyası oluşturulmuştur.
Özelleştirme, yerelleşme ve ticarileşme böylesi bir dünyanın önemli ayaklarını oluşturmaktadır.

Bugün yaşadığımız kentlerin mekansal ve çevresel olarak sağlıksız, yaşam açısından güvensizliğinin ardında; sosyal, kültürel yapının yozlaşması, gelir dağılımında ortaya çıkan uçurumlar, yoksulluk, yasadışı kazanç alanlarının egemenliği vardır. Pazarlanacak bir meta olarak görülen kentlerimiz, paranın simgelediği mekanlar haline gelmiş, sermaye egemen anlayışlı bir yaşamın belleği olmuştur.

Ülkesel ölçekte yerleşmelerin yaşanabilirliğini ortaya koyacak olan bölge, çevre düzeni, nazım imar ve uygulama planı gibi planlar, o mekânın sosyal, ekonomik ve peyzaj değerleriyle kalkınmasına hizmet etmek durumunda iken; bugün bölge planlarından başlayarak, mekânın fiziksel organizasyonunu kalkınmaya dayanan bir açılımla ele alınması beklenen planlar, arsa ve arazi spekülasyonlarını körüklemekten öteye gitmemiştir.

Günümüzde kentsel dönüşüm ile konut üretimi amacından farklı biçimde, inşaat sektörü üzerinden ekonomiyi canlandırmaya yönelik bir siyaset olarak sunulmaktadır. Üzerinde çokça oynanan, sürekli değiştirilen ve temel hedefi sermaye gruplarına rant aktarmak olan ''kentleşme, planlama, imar, yapı ve afet yasaları'' çalışmaları bu amaçlarından mutlaka uzaklaştırılmalıdır. Bu konular tam bir bütünsellik içinde ve tutarlı bir yasal düzenlemeler perspektifinde yapılmalıdır.

Ülke yararını göz ardı edenler, tüm değerlerimizi görmezden gelerek "kentsel dönüşüm projeleri" adı altında çağdaş kentleşme ve kalkınma politikaları yerine, siyasal ve kişisel çıkarlar uğruna, kentsel ve bölgesel rant yağmasına dayanan politikaları benimsemişler ve finans çevrelerinin yönlendirdiği kentsel projeler ile karşımıza çıkmışlardır.

Hemen her ölçekte ve bölgede kullanılmaya başlanan dönüşüm kavramı, kent ve peyzaj değerlerinin belirlediği anlamdan çok finansal olarak "arazi geliştirme" anlamında kullanılmaya başlanmış ve özellikle ülkemiz peyzaj alanları olan bölgelere saldırıları artmıştır.

TMMOB kent yaşamını ilgilendiren imar, kültür ve turizm, çevre, kamu yönetimi ve yerel yönetim sistemini düzenleyen yasaların eksiklik ve yetersizliklerinden bahsederken insan sağlığı, doğal çevre, insan hakları-kentli hakları, katılım, yaşanabilirlik gibi kavramları referans almaktadır.

Toplumsal yaşama, kente dair sağlıklı karar verebilmek o konuda bilgili olmakla mümkündür. Günümüzde bilgi, yalnızca sınırlı sayıda bazı kesimlerce erişilebilir niteliktedir. Bu durumda kararlara çok kişinin katılımı ile ulaşılmış olması da, tek başına süreci demokratik kılmaz. Dolayısıyla yöre halkının bilgiye özgürce erişme olanakları geliştirilerek, akılcı ve sağlıklı karar üretme süreçleri yaşama geçirilmelidir. Yerel yönetimlerin çalışmaları yüksek duvarlar, açılmaz kapılar ardına saklanmamalıdır.

Sağlıklı bir kent yönetimi ve planlaması ancak kent halkının karara katılacağı süreçlerin yaratılması, bilgi dolaşımının ve saydamlığın sağlanabilmesi ile mümkün olacaktır.

Yerel yönetimlerin akçeli tüm işlemleri (ihaleler, kredi anlaşmaları vb.) şeffaf olmalı, halkın ve onun örgütlerinin bilgisi dahilinde, denetimi altında olmalıdır.

Bir kente sahip çıkacak o kentte yaşayan bireylerdir. Kente dair her türlü kararda kentlilerin katılımının sağlanması vazgeçilmez bir hak olmalıdır. Yatırım önceliklerinin belirlenmesinde halkın ve kitle örgütlerinin görüşlerine başvurulmalıdır. Yatırımlarda sadece ve sadece kentlinin çıkarları düşünülmelidir.

TMMOB adına bu sempozyumun oluşmasını sağlayan Düzenleme Kurulu üyelerine ve Sempozyum Yürütme Kurulu üyelerine, Sempozyum Sekreterine ve Danışmanlar Kurulu üyelerine, sempozyumun gerçekleşmesi için görev üstlenen birimlerimizin Yönetim Kurulu üyelerine ve çalışan arkadaşlarıma, İKK Sekreterimiz Aydın Yücel'in şahsında teşekkür ediyorum.

Bitirirken son cümlemiz de şu olsun:

Ev kadınları, gençler, öğrenciler, işçiler, kentin esnafı, emekliler, mühendisler, mimarlar, şehir plancıları, doktorlar, hangi meslekten ve hangi yaş grubundan olursak olalım, bu kentte yaşıyorsak mutlaka "Kentin Sakini Değil Sahibi Olalım ve Bunun İçin Mücadele Edelim".