Genel Bilgiler
1980 sonrası uygulanan ekonomik politikalarla Türkiye genelinde sanayinin gelişmesi için gerekli olan sübvansiyonlar büyük ölçüde kaldırılmış, KİT yatırımları durdurulmuş, büyük ölçekli sanayi kuruluşları ile stratejik kuruluşlar özelleştirilmiştir. Bu dönemde sabit sermaye yatırımlarında gerileme yaşanmış, Gümrük Birliği hedefleri doğrultusunda tüm sektörlerde korumacılık asgariye indirilmiş, Türkiye sanayisi eşitsiz koşullarda küresel rekabete açılmıştır. Öz kaynaklardan çok ithal kaynaklar girdi olarak kullanılmış, küresel güçlerin dayattığı iş bölümü ile fason üretim ve taşeronlaşma egemen kılınmış, kaynak tahsisinin pazardaki kredi arzına uygun olarak oluşturulduğu bir sanayi modeline geçilmiştir.
Makina İmalat Sektörü, imalat, inşaat, madencilik ve ulaştırma alanlarına yönelik pek çok ürünün ve hizmetin gerçekleşmesini sağlayan makina aksamının yapımını sağlamaktadır. Üretim yöntemleri ve sektör ürünlerinin kullanım alanları,yüksek ve orta-yüksek teknolojileri zorunlu kılmaktadır. Dolayısıyla kalifiye iş gücü ve mühendis istihdamı oranı yüksektir. İşçi başına katma değer ve birim ücret başına katma değer diğer sanayi sektörlerinin çoğundan yüksektir.
Makina mühendislerinin ağırlıklı olarak çalıştığı Makina İmalat Sektörünün büyüme oranlarında ciddi bir düşüş görülmektedir. 2002‘de % 21,3 olan büyüme oranı 2006‘da % 13,1 ve 2007‘de %10,5 olarak gerçekleşmiştir. Sektör ihracatının toplamdaki payı 2002‘de % 2,1‘den 2006‘da % 5,7‘ye çıkmış, ancak ihracat artış hızı yıllara göre düşüş göstermiştir.
Makina sektörü ithalatının toplama oranı ise 2002‘de % 6,5 iken 2006‘da iki katını aşarak % 13,9 olmuştur. İç piyasadaki ithal makina oranı da 2002‘de % 40 iken, sürekli artarak 2006‘da % 53‘e ulaşmıştır.
İmalat sanayi ihracatının teknolojik açıdan sınıflandırılmasında ise 1980‘den günümüze sermaye yoğun ürün % 65,2‘den % 16,1‘e düşmüş, emek yoğun ürün 22,7‘den 43,8‘e çıkmıştır. Bilim-teknoloji yoğun ürünler ise % 0,2 düzeyinde sabit kalmıştır. Bu son derece olumsuz bir tablodur. Ülkemizde uygulanan sanayi politikaları, bilimi ve teknolojiyi dışlayarak, ucuz işgücünü sanayinin tek temel rekabet aracı haline getirmiştir.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Makina Mühendisleri Odası 1999 yılından bu yana alana yönelik beş etkinlik düzenlemiştir. Bu etkinliklerde; bilimsel ve teknolojik gelişmeler ulusal ve uluslararası boyutları ile ele alınmış, Makina İmalat Sanayi Sektörü de ülke gündemindeki gelişmeler ve etki boyutları çerçevesinde işlenmiş ve sorunları tartışılmıştır. Daha önce gerçekleştirilmiş olan beş etkinliğimizin de sonuç bildirgelerine de yansıyarak kamuoyunun bilgisine sunulan, aşağıda belirtilen konular "Makina Tasarım ve İmalat Kongresi" nin amaçları olarak değerlendirmek mümkündür;
· Ülkemizin kalkınma stratejileri ulusal bilim, teknoloji, ArGe ve planlama politikaları temellerine oturtulmalıdır. Böylesi bir stratejide yerli yatırımcı özendirilmeli ve korunmalı, katma değeri yüksek ileri teknoloji isteyen alanlarda yapılacak yatırımlar desteklenmelidir.
· Devletin ekonomide yönlendiriciliği artırılmalıdır. IMF, Dünya Bankası, DTÖ gibi finans kuruluşlarının baskısı ile ardı ardına çıkarılan yasalar ve özelleştirme uygulamalarıyla, sanayi tesislerimiz ve kamusal varlıklarımızın yağmalanmasına son verilmelidir.
· ArGe ve İnovasyon için hazırlanan Yasa Tasarısı bütünüyle büyük işletme ve yabancı yatırımların ArGe merkezleri içindir. Tasarı, uluslararası sermayenin ArGe çalışmalarını Türkiye‘de sürdürmesine ve elde edilen sonuçların dışarıda kullanılmasına yöneliktir. Bu da fason imalatın bir başka alanda sürdürülmesi ve ArGe kaynaklarının dışa bağımlı kılınmasının bir diğer yoludur.
· Makina imalatında daha yüksek katma değer ancak ArGe alt yapısının geliştirilmesi ve özgün tasarım yeteneğinin oluşturulması ile gerçekleşecektir. Bu da sektörde kalifiye işgücünün istihdamını zorunlu kılmaktadır. Ancak Türkiye‘deki işletmelerin büyük bir bölümünü oluşturan 200.000‘i aşkın küçük ve orta ölçekli sanayi kuruluşlarında hala mühendis istihdam geleneği oluşturulamamıştır. Daha yüksek katma değerin oluşturulması ve imalat sanayiinin öncelikli sektörlerinin desteklenmesi zorunludur. Yani ArGe‘ye ve eğitime ayrılan pay yükseltilerek gelişmiş ülkeler seviyesine çıkarılmalı, yeni ürün tasarımları yapılmalı ve özgün ürünün tekno ekonomik kapasitedeki tesislerde imal edilmesi sağlanmalıdır.
· Firmalarımızın çoğu katma değeri düşük ve düşük-orta kategorilerdeki teknolojilerde makinalar imal etmekte, bir bölümü de tamamen fason üretim yapmaktadır. Orta-ileri teknoloji aşamasına ulaşan firma sayısı ise yalnızca 50‘dir. Böylece sadece bu firmalar küresel rekabette yer alabilmektedir. Sektörün bütünü itibarıyla bakıldığında ise, mevcut durum sektörün güçlü olmasını ve üretim yapısını katma değeri yüksek üretime doğru çekmesini mümkün kılmamaktadır.
· ArGe çalışmalarının makina imalat sanayiindeki önem ve önceliğine karşın gelişme iç açıcı değildir. ArGe‘nin GSMH içindeki payı % 0,8 dolaylarındadır. Bu payın sektörde 2009‘da asgari % 1,2‘ye çıkarılması zorunludur.
· Sektör uygulamaları özelinde devlet, üniversite, araştırma kurumları, meslek odaları, üretici dernekleri ve sektördeki işletmeler arasında koordinasyonu sağlayacak yapılanmalara yer verilmelidir. Bu bağlamda Teknopark uygulamaları ile Organize Sanayi Bölgeleri‘ne odaklanacak kümeleşme çalışmaları sürecine doğru yaklaşımlarla katkı sağlanmalıdır.
· Sanayi KOBİ‘lerinin % 46,5‘inde mühendis istihdamı yapılmamakta, % 22,3‘ünde ise yalnızca bir mühendis çalıştırılmaktadır. Firmalar bir yandan maliyet/kalite optimizasyonu yaparak rekabet yarışına girmek isterlerken, maliyetleri düşürerek kalifiye işgücünü en alt düzeyde tutmaktadırlar. Mühendislik hizmetlerine en fazla ihtiyaç duyulan bu sektörde, mühendis istihdamı asgari düzeyde tutulmaktadır. Firmaların % 42‘sinde hiçbir ArGe çalışması yapılmamaktadır. Üretime yönelik firmaların yalnızca % 17‘sinde ArGe bölümü bulunmaktadır. Bu durum küresel rekabet koşullarında zorlu bir mücadele veren KOBİ‘lerin taşeronlaşmasını hızlandırmaktadır.
· Mühendislerin, sanayinin oluşturduğu toplam katma değerden aldıkları pay % 35,2 oranında azalmıştır. Bu azalma mühendislerin daha fazla yoksullaşmasına yol açmıştır. Mühendislik ücretleri, geçim standartları endeksine göre son 10 yıl içinde % 56,8 oranında düşmüştür. Bu durumda ArGe alt yapısının oluşturulup geliştirilmesi ve küresel rekabete girilmesi oldukça zor görünmektedir. Sanayinin bütününde ve sektörde mühendis istihdamı artırılmalıdır.
· Bu noktada tasarım ve özgün ürün üretimi zorunlu bir rekabet önceliği getirmektedir. Özgün ürün yaratmanın yolu ise ArGe alt yapısını oluşturmak ve tasarıma giden süreçte mühendislik hizmetini yetkinleştirmekten geçmektedir. Bunun için de uzman kadronun oluşturulması temel eğitimden başlayarak üniversite, oradan da meslek içi eğitime ve işletmelerin nitelikli kadro istihdamına kadar uzanan bir ulusal yol haritasının çizilmesi zorunludur.
• İmalat sanayiinde ve özellikle makina imalat sanayiinde, tasarımı öncelikle ders programlarına ekleyecek bir üniversite yapılandırılması ve sanayi-üniversite işbirliğine yönelik koordinasyon zorunludur, bunun gerekleri yerine getirilmelidir.
Sonuç bildirgelerine yansıyan bulgular Makina İmalat Sektörü‘nün sıkıntılı süreçler yaşadığını göstermektedir.
Tam da bu nokta da, sektör ayakta durma amaçlı yenilikçi düşünceler ve uygulamalarının arayışı içindedir. Teknoloji geliştirme ArGe faaliyetlerinin, sektörün güçlü yanları dikkate alınarak kullanımı günümüzde daha da önem kazanmaktadır. Daha önceki etkinliklerin sonuç bildirgelerinede yansıdığı üzere etkinliğin ana teması "Gelecek İçin Fasona Değil Teknolojiye" olarak belirlenmiş olup, konu özelinde, ülkemizdeki durum yansıtılarak, yaşanan sorunlar ve olası çözüm önerilerinin ortaya konulduğu bir tartışma ortamı oluşturulması hedeflenmektedir.
TMMOB Makina Mühendisleri Odası, makina mühendisliğinin çok geniş bir alanı kapsayan uzmanlık ve çalışma alanlarına yönelik etkinlikler düzenleyerek üyelerinin mesleki gelişimlerine katkıda bulunmayı hedeflenmektedir. Makina Tasarım ve İmalat alanında olduğu gibi değişik uzmanlık alanlarına da yönelik olarak yıllardır yapılmakta olan kongre ve sempozyumlarda, sektörün ilgili tüm kesimleri ortak bir amaç ve hedef doğrultusunda bir araya getirilerek pek çok konu tartışılmakta ve irdelenmektedir. Böylelikle sektör, kendi geleceğini kendisinin belirleyeceği ve yönlendirebileceği süreklilik arzeden platformlar yaratabilmektedir.
Bu bağlamda "Makina Tasarım ve İmalat Teknolojileri Kongresi" bildiri konularını aşağıda belirtilen çerçevede değerlendirmek mümkündür