Türkiye 2. Maden Makinaları Sempozyumu ve Sergisi Zonguldak'ta Gerçekleştirildi

×

Hata mesajı

  • Notice: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 771 satırı) içinde Undefined index: 3.0.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 777 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 781 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 841 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.

2. Maden Makinaları Sempozyumu ve Sergisi, TMMOB Maden Mühendisleri Odası ve Makina Mühendisleri Odası Zonguldak Şubelerinin yürütücülüğünde, 4-6 Kasım 2009 tarihlerinde, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi'nde gerçekleştirildi. Sempozyumun açılış konuşmaları MMO Zonguldak Şube Başkanı Atıf METE, Oda Yönetim Kurulu Başkanı Emin KORAMAZ ve Maden MO Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet TORUN tarafından yapıldı.

Odamız Zonguldak Şube Başkanı Atıf METE, açılışta özetle şunları söyledi:

"Ülkemizin ekonomik alanda gelişiminde maden makinaları önemli bir yer tutmaktadır. Yeraltı ve yerüstü madenlerinin işletilmesi ve taşınmasında, baraj, tünel, metro inşaatı, ağır imalat, taş/kum, mermer işlerinde maden makinaları, birinci derecede rol oynamaktadır.
Bu nedenle, maden makinalarının yerli üretimine yönelik bir sektör oluşturulması ve bu alanda dışa bağımlılığın kaldırılması önem arz etmektedir. Madencilikte, maden makinaları yatırımları, ilk yatırım maliyetlerinin büyük bir bölümünü teşkil etmektedir.
Ne yazık ki, ülkemizde maden makinaları sektörü kararlı bir gelişme çizgisi göstermemektedir. Ulusal bir politikanın eksikliği, üretim ve yatırım yerine rantı esas alan ekonomi politikaları, kullanılmış makinaların ülkeye girişinin teşviki, sektörün yönlendirilmesinde ve teşvik edilmesindeki yetersizlik, araştırma ve geliştirme faaliyetlerine yeterince pay ayrılmaması bunun başlıca nedenleridir.

Değerli katılımcılar
Devletin de teşviki ile gelişmiş ve ileri teknoloji kullanan ülkelerin ihtiyaç fazlası ve eski makinalarının ithali sonucunda, ülkemiz maden makinaları hurdalığına dönüşmüştür. Ne yazık ki birçok kamu işletmesi ile özel işletmelerin makina parkları, ekonomik ömrünü doldurmuş, işletme maliyetleri yüksek, iş verilemeyen ve atıl vaziyette bekleyen makinalarla doludur.
Uygulanan yanlış teşvik politikaların yanı sıra, kamu kurumlarındaki yönetici kademelerine yapılan atamalarda; bilgi, beceri ve liyakat yerine, siyasi öncelikler/kaygılar ve keyfi tasarruflarla yetersiz kişilerin, uzmanlık gerektiren makamlara getirilmesi; kurumlardaki yanlış yatırımlara ve sonuçta ülkemizin makina ve teçhizat hurdalığına dönüşmesine neden olmaktadır.
Maden makinaları üretimi yapan firmaların büyük bir kısmında da yeterli düzeyde mühendis ve uzman eleman çalıştırılmamakta, firma içi eğitimlere gereken önem verilmemektedir.
Ayrıca, ülkemizde bulunan maden makinalarının sağlıklı bir envanterinin bulunmaması da bu konuda bütünlüklü politikaların ve öngörülerin oluşturulmasına engel teşkil etmektedir. Özel sektör ve kamu sektörünün makina parkı envanteri çıkarılmalı, bu envanter için önce temel kıstaslar belirlenmeli ve bu kıstaslara göre çalışma yapılmalıdır.

Değerli katılımcılar,
Özellikle yurtdışından ithal edilen makinaların satış sonrası hizmetleri yeterli düzeyde değildir. Satış sonrası hizmetler, ülke genelinde yaygın servis ağları kurularak verilmeli, satış sonrası servis hizmetlerinde makina mühendisi istihdamını sağlayıcı gerekli tedbirler alınmalıdır.
Günümüzde basit makinaların yerini hassas ve karmaşık makinalar almaktadır. Bu makinaların işletilmesi giderek kolaylaşmakta, fakat bunların sağlıklı ve ekonomik çalışabilmeleri için gerekli bakım-onarım-yedek parça sorunlarının çözümlenmesi daha bilinçli ve sistemli bir çabayı zorunlu kılmaktadır.
İş güvenliği tedbirleri yeterince olmadığı için her gün onlarca iş kazası ile karşılaşılmaktadır. Bu nedenle iş yerlerinde bakım ve iş güvenliği konusunda uzman mühendislerin çalıştırılması zorunlu tutulmalıdır."

Oda Yönetim Kurulu Başkanı Emin KORAMAZ ise Oda'nın bu dönemki etkinlikleri hakkında bilgi verdikten sonra konuşmasına şöyle devam etti:

Türkiye sanayisi eşitsiz koşullarda küresel rekabete açıldı

"İçinde bulunduğumuz kriz koşulları ile birlikte ele alındığında ülkemiz sanayisi tarihsel bir gereksinim ve dönüm noktasının eşiğinde bulunmaktadır.

Türkiye sanayisi 1961'lerden bu yana çeşitli evrelerden geçerek, iktidarlara, dünya ve ülke konjonktürüne, IMF, DB, Gümrük Birliği, AB, DTÖ tarafından belirlenen politikalara bağlı olarak önemli dalgalanma ve krizlerin içinden geçmiştir. Bu durum uzun süreli teşvik ve desteklere rağmen kalıcı ve entegre bir sanayi politikası oluşturulmamasının en önemli nedenidir.
Özellikle 24 Ocak 1980 kararları ile başlayan süreçte, 1982 Anayasasına da yansıtıldığı üzere kalkınma planlaması devletin temel ve öncelikli görevi olmaktan çıkarılmış, ekonomik ve sosyal kalkınmanın birlikte gerçekleştirilmesi ve bu amaçla sanayileşmeye öncelik verilmesi gibi uzun erimli hedeflerden uzaklaşılmıştır.

Böylece sübvansiyonlar büyük ölçüde kaldırılmış, KİT yatırımları durdurulmuş, büyük ölçekli sanayi kuruluşları ile stratejik kuruluşlar özelleştirilmiş, sabit sermaye yatırımlarında gerileme yaşanmış, Gümrük Birliği hedefleri doğrultusunda tüm sektörlerde korumacılık asgariye indirilmiş, Türkiye sanayisi eşitsiz koşullarda küresel rekabete açılmıştır.
Türkiye'nin ulus ötesi şirketler ve uluslararası finans sermayesinin doğrudan denetimi altına sokulmasına dayalı bu yeni sömürgeleştirme modeli ile ülkemiz ithalat ve ucuz işgücü deposu haline dönüştürülmüştür. Ülke sanayisi ise fason üretime yönelik taşeron bir yapıya büründürülmüştür.

İthal makine oranı çok yüksek

Maden makinaları sektörünü içine alan makina imalat sektörünün gelişimi de doğal olarak bu süreçten olumsuz olarak etkilenmiş bu alandaki dışa bağımlılığımız daha da perçinlenmiştir. Öyle ki, yerli üretimde dahi % 61 oranında ithal girdi kullanılmakta, ihracat artışı ithalatı da körüklemektedir.
Bütünlüklü bir bilim teknoloji politikamızın olmaması ve bu alandaki kamusal desteklerin yetersizliği ihracatımızın büyük ölçüde katma değeri düşük konvansiyonel genel makinalar ve aksamlarla sınırlı kalması sonucunu da doğurmuştur.
Yüksek katma değerli ürünler makina ihracatı içinde % 11'i aşmamakta, genelde fason çalışma sürdürülmektedir. İç pazar talebinin % 52'si ithal makinalar ile karşılanmaktadır.

Kriz göstergeleri yakıcı

Değerli Katılımcılar,
Bu politikaların biriktirdiği olumsuzluklar özellikle, 2001 krizi ve içinde bulunduğumuz büyük krizde iyice yüzeye çıkmış, dünya ölçeğindeki krizden en olumsuz etkilenen ülkelerin başında gelmemize neden olmuştur. Krizle birlikte birçok işyeri kapanmış, sadece bir yıl içerisinde bir buçuk milyon kişi işsiz kalmıştır.
Tüm makro ekonomik göstergeler, tüketim, yatırım, ihracat, ithalat, GSYİH ve net dış kaynak alanlarında bariz gerilemeler yaşandığını göstermektedir. 2009'da yıllık küçülmenin % 6,5 oranını, bütçe açığının ise 63 milyar TL'yi bulacağı öngörülmektedir.
Makina İmalat sektörünün toplam üretim hacmi de son bir yılda % 35,1 düzeyinde azalmıştır. Sektörün ihracatında ise 2009 yılının ilk 7 ayında % 29,7 civarında bir düşüş yaşanmıştır.
Makina İmalatçıları Birliği anketine göre, MİB üyelerinin % 54,5'i eleman çıkarmış, % 93,1'inin siparişlerinde azalma yaşanmış ve çoğu küçük ölçekli olan birçok firma ya kapanmış ya da faaliyetini durdurmuştur.
Krizin başlamasından altı ay sonra yapılan yasal düzenlemeler ise üretici sanayiciye özel bir yarar sağlamamış yalnızca ithalatçı stoklarının erimesine yardımcı olmuştur. Zira mevzuat, 50 milyon TL yatırım yapılması durumunda büyük ölçekli yatırım desteklerinden yararlanılmasına olanak tanımaktadır. Oysa sektördeki hakim yapı KOBİ ölçeğidir.
Bu firmalar günlük üretim, pazarlama ve finansman sorunları ile boğuşmaktadır. Yatırım ve işletme sermayesi için ucuz krediye ihtiyaçları vardır. Ar-Ge ve inovasyonun yoğun olması gereken bu sektörde işletmeler güncel sorunlarının altından kalkamamakta, dolayısıyla kendi geleceklerine yatırım yapmaktan yoksun kalmaktadırlar.

Türkiye'de maden makinaları alanı sektörel bir yapı arz etmiyor

Değerli Katılımcılar,
Maden Mühendisleri Odası Başkanımızın ayrıntılarıyla belirttiği üzere maden makinaları alanındaki durum makina imalat sanayimizin genelinden çok daha geride bir yapı arz etmektedir.
Maden makinaları üretimine yönelik Türkiye'de "sektör" diyebileceğimiz bir oluşumdan söz etmek bile neredeyse olanaksızdır. Tünel ve madenlerde kullanılan özel iş makinaları konusunda biri aynı zamanda ithalatçı olan sadece dört firma üretim yapmaktadır.
Diğer yandan madenlerde de kullanılan, yükleyici, kazıcı-yükleyici, vinçler, ağır-tip kamyonlar, kırıcı-delici makinalar gibi inşaat makinaları konusunda da büyük ölçüde dışa bağımlı olduğumuz bilinmektedir.
Kamu kurumlarının parçalanması ve özelleştirmeler madenciliğin gelişimini engelliyor
Madencilikle ilgili kamu kurumlarının parçalanması, işlevsizleştirilmesi, özelleştirme politikalarıyla bu alandaki kamu yatırımlarının azaltılması ve gerekli yatırımların öngörülmemesi, başta kömür olmak üzere yerli kaynaklarımızı değerlendirmek yerine ithalata yönelinmesi sektörün gelişememesinin ve teknoloji düzeyini artıramamasının en önemli nedenidir.
Bu alandaki kamu yönlendiriciliğinin eksikliği madenciliğimizin ülkemizin sanayi gereksinimlerine uygun bir şekilde geliştirilmesine de engel oluşturmakta, madencilik sektörünün yerli sanayimize girdi düzeyi oldukça sınırlı düzeyde kalmakta, sektör esasen hammadde bazında ihracata yönlendirilmektedir

Korumacı politikalar gerekiyor

Değerli Katılımcılar,
Makina imalat sanayi, sanayi sektörleri içinde yatırım malı üreten en temel sektördür. Makina ekipman ve yedek parçalarının imal edildiği, "mühendislik sanayileri" denilen alt sektörlerin tamamını kapsamaktadır. Sektör imalat, inşaat, tarım, maden ve hizmet sektörlerinde kullanılan pek çok makinanın imalatını sağlamaktadır
Bu sektörün diğerlerinden farkı, her aşamada projelendirme, mühendislik ve AR-GE tasarımlarını öngörmesi ve gerçekleştirmesidir. Taleple birlikte tasarım ve proje çalışması yapılmakta çoğu kez bunu AR-GE ve üretim planlaması izlemektedir.
Mühendisin gerçek anlamda mesleğini sürdürdüğü, özellikle makina mühendisi açısından özel önem taşıyan sanayi dalıdır.

Sanayi içinde katma değeri yüksek, rekabet yeteneği olan bir makina imalat sektörü pek çok sektöre "girdi" olan ürünleri verdiğinden ve geniş bir yan sanayi ile çalıştığından dışa bağımlılığı da azaltmaktadır. Ülkemiz için bu konu özellikle önemlidir. Gelişmiş bir makina imalat sanayi, daha az dışa bağımlılık, daha az döviz harcaması ve daha az açık veren bir dış ticaret dengesi demektir.
Bütün bu nedenlerle bu sektör tüm gelişmiş ülkelerde birinci sırada ele alınmakta ve sektörün geliştirilip korunması bir devlet politikası olarak benimsenmektedir.
Özellikle küresel krizle birlikte başta ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya olmak üzere küresel ekonomiyi ellerinde tutan güçler bu yüzlerini daha fazla ortaya çıkarmışlar, yerli sanayiyi koruyucu ve iç pazarı geliştirici kamusal önlem ve teşvikleri artırmışlardır.
Bizlere özelleştirme ve serbestleştirme konularında yol, yön ve yol haritası sunan, sadece krizlerini ve savaşlarını transfer eden küresel güçlerin bu yönelimi umarım bizlere de yol gösterici olur.

Esasen ülkemizin içerisinde bulunduğu ekonomik ve sosyal sıkıntıların aşılması, sanayimizdeki fason yapının kırılması, ithalata bağımlı, düşük teknolojili üretim sisteminin aşılması için başkaca bir seçeneğimiz de bulunmamaktadır.
Ülkeyi yönetenler her şeyden önce bütün bu olumsuz gidişin nedeni olan dışa bağımlı ve küresel sermaye güdümlü politikalardan vazgeçmelidir. IMF ve DB gibi uluslararası finans kuruluşlarının dayattıkları "yapısal uyum ve istikrar programları" reddedilmelidir.
Yatırımlar artırılmalı, özelleştirme uygulamalarıyla devletin küçültülmesi ve doğal kaynakların talanı saplantısından vazgeçilmeli, ithalat politikaları gözden geçirilmeli, yerli yatırımcı özendirilmeli ve korunmalı, katma değeri yüksek ileri teknoloji isteyen alanlarda yapılacak yatırımlar desteklenmeli, devletin ekonomideki yönlendiriciliği artırılmalı, planlama yönelimi benimsenmelidir.

Eksenine insanlarının mutluluk ve refahını, sosyal devlet anlayışını oturtan, öz kaynak ve birikimlerimize, bilim ve teknoloji politikalarına dayalı bir sanayileşme ve kalkınma planı uygulamaya konulmalıdır.
Eğer bir planımız yoksa başkalarının planlarının bir parçası olacağımız açıktır.
Gerek ülkemizin esenliği gerekse kömürün başkenti ve önemli bir emek havzası olan Zonguldak'ın ayakta kalabilmesi için bu önlemler son derece hayati önem taşımaktadır."

Emin KORAMAZ konuşmasını, sempozyuma emeği geçenlere teşekkür ederek tamamladı.

Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Torun ise şöyle konuştu:

"Mühendislik, bilim ve teknolojiyi insanla buluşturan bir meslektir. Maden Mühendisleri Odası, öznesinde insanın olduğu bir mesleği uygulayanların örgütüdür. Bu özelliği nedeniyle madencilik bizlere büyük bir sorumluluk yüklemektedir. Bu çerçevede bir yandan üyelerimizin haklarının elde edilmesine ve taleplerinin gerçekleşmesine yönelik çabalarda bulunurken bir yandan da insana/insanlığa karşı işlenmiş suçlara karşı çıkarak sorumluluklarımızı yerine getirmeye çalışıyoruz. Dolayısıyla Maden Mühendisliğinin ve madenciliğin sorunlarını toplumun sorunlarından ayırmanın mümkün olmadığının bilinciyle, yaşadığımız bu süreçte karşılaşılan toplumsal sorunlara da taraf olma ihtiyacını duyuyoruz.

Bir yılı aşan bir süredir ülkemiz, kapitalist küreselleşmenin kendi yarattığı küresel kriz ile karşı karşıya kalmış durumdadır. Yoksulların daha fazla yoksullaştığı, gelir dağılımının geniş halk kesimleri aleyhine daha fazla bozulduğu bu süreçte neo-liberal politikaların ve bu politikalara bağlı kuralların değişmez olduğu varsayımının yanlışlığı ve krizden kurtulmak için sistemin taleplerine cevap vermenin de doğru olmadığı gerçeği ortaya çıkmıştır. Piyasanın inisiyatifine bırakılmış ekonomilerin sürekli kriz ürettiği, faturaların da emekçi halka, ücretliye veya çalışana kesildiği gerçeği daha net bir biçimde ortaya çıkmıştır. Birçok konuda dışa bağımlı olan Ülkemiz bu krizden oldukça fazla etkilenmiştir/etkilenmeye devam etmektedir.
Bu kriz, tüm emekçi kesimleri olduğu gibi madenciliği de teğet geçmemiştir. Üretimde düşüş, talepte daralma, istihdamda ve ücretlerde azalma ve işten çıkarmalar sektörde çok yoğun biçimiyle yaşanmaktadır. Odamız, yıllardır dışa bağımlı enerji politikalarının yanlışlığını, kendi kaynaklarımızın öncelikli olarak değerlendirildiği politikaların hayata geçirilmesinin önemini vurgulamaktadır. Fakat yıllardır yanlış politikalar uygulanmakta ve bu nedenle ortaya çıkan bedel yine halkımıza ödettirilmektedir.

Odamız, her zaman madencilik sektörünün geliştirilmesine yönelik olarak oluşturulacak tüm amaçların ve uygulamaların her şeyden önce bilimsel ve teknik temeller üzerinde geliştirilmesini, bilimsel bilgi ile desteklenmeyen söylem ya da tasarılardan uzak durulmasının gereğini vurgulamıştır. Madencilik sektöründe aramadan uç ürüne kadar her aşamada ileri teknoloji kullanımı amaçlanmasını, üretim ve kaynak performansının iyileştirilmesine ve yeni ürünlerin elde edilmesine yönelik olarak yeni gelişen teknolojilerin kullanımını savunmuştur. Bu nedenle sektörde yüksek teknoloji kullanımı ve üretilmesine yönelik araştırma-geliştirme çalışmalarına öncelik verilmesi gerektiğini, ileri üretim teknolojilerinin geliştirilmesi ve kullanımının daha temiz ve daha etkin madencilik süreç ve ürünlerinin temini bakımından önkoşul olduğunu belirtmiştir.
Ancak bugün için ülkemizde madencilik istenen düzeye gelememiş, teknoloji kullanımı olması gereken düzeyin çok altında kalmıştır. Sektörde halen fazlasıyla emek yoğun bir yapı gözlemlenmektedir. Türkiye'den çok daha az maden potansiyeline sahip, ekonomik göstergeleri ve nüfusu daha düşük ülkelerde bile maden makineleri üretimi yapılabilirken ülkemizde maden makineleri üretimine yönelik bir sektör oluşmaması ve bu alanda hala dışa bağımlı olunması, madencilik sektörünün teknolojik olarak gelişiminin önündeki en önemli engellerden birini oluşturmaktadır.

Madencilik potansiyeli ve ekonomik göstergeleri bizden çok daha geride olan ülkeler bile gerek yeraltı gerekse yerüstünde kullandıkları makinelerin büyük bölümünü kendileri üretirken, ülkemizde ise bu alanlarda kullanılan makinelerin büyük çoğunluğunun hala ithal ediliyor olması düşündürücüdür. Bu amaçlar doğrultusunda üretim yapacak sektörler teşvik edilmelidir. Uzun yıllardır TTK, TKİ ve MKE'nin sektörün makine ihtiyacının büyük bir bölümünü karşılayan maden makineleri fabrikaları ve atölyelerinin teknoloji ve kapasite açısından geliştirilerek ülke madenciliğine daha fazla katkı koyması sağlanmalıdır.
Türkiye'de özellikle yeraltı madenciliğinde teknoloji kullanımı, istenilen düzeyin çok altındadır. Geçmiş yıllara kıyasla son yıllarda çalışma şartlarında gelişmeler sağlanmış olmakla birlikte, sektör çalışanlarında mesleki iş kazalarına ve meslek hastalıklarına sıkça rastlanılmaktadır. Kullanılan araç, gereç ve yöntemlerdeki iyileştirmeler, güvenlik sistemlerinde otomasyona geçilmesi ve sinyalizasyon sisteminin yaygınlaşmasıyla kaza olasılığı ve yaşamsal riskin azalacağı gerçeğine karşın, çalışma sisteminin değişmesine yönelik köklü bir gelişme sağlanamamıştır.

Türkiye'de jeolojik yapıdan kaynaklanan zorluklar nedeniyle yeraltı madenciliğinde, teknolojinin kullanımında güçlükler yaşanmakta olduğu ve düzensiz cevherleşmenin otomasyona geçişi engellediği düşünülmekle birlikte günümüzde gelişen teknolojilerle, bu zorluklara karşın ocaklar daha modernize hale getirilebilmektedir.
Maden makineleri üretimine yönelik bir sektör oluşturulması ve bu alanda dışa bağımlılığın kaldırılması önem arz etmektedir. Sektörde maden makineleri yatırımları, ilk yatırım maliyetlerinin büyük bir bölümünü teşkil etmektedir. Yerli makine kullanımı ile önemli bir döviz çıktısı engellenecek ve bu alanda önemli bir istihdam yaratılabilecektir. Ayrıca maden makinelerini kullanacak ara eleman yetiştirilmesi için gerekli çalışmalar da bir an önce başlatılmalıdır."
Mehmet TORUN, konuşmasını sempozyuma emeği geçenleri teşekkür ederek tamamladı.

Maden Mühendisleri Odası Zonguldak Şube Başkanı Erdoğan KAYMAKÇI ise özetle şunları söyledi:

"Madenciliğimizle ilgili güncel sorunların olduğunu hepimiz biliyoruz. Madenciliğimizin ekonomimizdeki yeri hükümetler tarafından sürekli olarak ihmal edilmiş, ithalatla bütün sorunların çözüleceği yanılgısı yönetenlere hakim olmuştur.

Dünyada madencilik sektöründe söz sahibi ülkelere baktığımızda tümünün kendi maden makineleri sektörünü kurdukları açıkça görülmektedir. Madencilik sektörünün, özellikle yeraltı madenciliğinin en önemli yanı malzeme ve donatı ikmallerinin çok süratli ve devamlı olması zorunluluğudur. Ama ne yazık ki ülkemizde bugüne kadar mekanizasyonun gerçekleştirilmesinde en çok kullanılan yol dışa dayalı yol olmuştur. Bu da bir teknolojik transfere imkân vermemiş, her donatının/teçhizatın farklı bir ülkeden getirilmesi standartlaşmayı sağlayamamış, madenciliğe bağlı yan sanayinin gelişimini de engellemiştir.
Ülkemizde birçok imalat sektörü teşviklerle desteklenirken maden makineleri imalat sektörü teşvik edilmemiştir. Son yaşanan kriz için açıklanan teşvik paketi, altın, gümüş, platin, bakır, kurşun gibi Maden Kanununda belirtilen IV/c grubu metalik madenlerle ilgili nihai metal üretimine yönelik cevher işleme tesisleri ile (Demir ve Manganez gibi AKÇT kapsamı ürünler hariç) entegre maden üretimi tesislerine yönelik istihraç ve işleme yatırımlarını destekleyecek şekilde hükümler içermektedir. Maden makineleri ancak üretim bölgelerine bağlı olarak eğer varsa o alandaki bölgesel teşviklerden yararlanabilmiştir. Her ne kadar madencilik sektörünün kullandığı kablolar, küçük motorlar, bantlar ve bazı açık işletme ekipmanları, kırma, eleme kömür yıkama tesisleri gibi ekipmanlar ülkemizde üretiliyor olsa da bugün yeraltı mekanizasyonuna yönelik imalat sektörü hemen hemen yok gibidir. Bu nedenle bu sektörün geliştirilebilmesi için birbirinin ayrılmaz parçaları olan madencilik sektörü ile maden makineleri imalat sektörünün ülkemize uygun teknoloji içinde kurulması sağlanmalıdır.
Madencilik sektörünün GSMH içindeki payının giderek düşmesi madencilik sektörünün darboğazı olan bu konunun bir an önce belirlenmesini gerektirmektedir. Maden makinası üreten sektörler, akılcı planlar çerçevesinde uygun yöntemler kullanılarak teşvik edilmelidir.
Bu nedenle, dileğimiz odur ki sempozyumda 3 gün boyunca bilim adamlarımız ve meslektaşlarımız tarafından sunulacak bildiriler ve yapılacak konuşmalar bu salonlarda "hoş sedalar", bildiriler kitabında da "tarihçiler için malzeme" olarak kalmasın; uygulamaya dönüşsün; ülkemize halkımıza yararlı olsun."