43. DÖNEMİN İLK DANIŞMA KURULU TOPLANTISI YAPILDI

×

Hata mesajı

  • Notice: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 771 satırı) içinde Undefined index: 3.0.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 777 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 781 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 841 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.

Makina Mühendisleri Odası 43. Dönemin ilk Danışma Kurulu toplantısı, 12 Haziran 2010 tarihinde Ankara’da 95 Danışma Kurulu üyesinin katılımı ile yapıldı. Toplantıda Danışma Kurulu üyeleri çalışma programına yönelik görüşlerini dile getirerek, önümüzdeki iki yılda yürütecekleri çalışmaları değerlendirdiler.

Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ekber Çakar'ın açılış konuşmasıyla başlayan toplantıda söz alan Danışma Kurulu üyeleri egemen ekonomik sosyal politikaların Oda'nın hizmet alanlarını sardığını belirterek dikkatli olunması uyarısında bulundular. Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu'nun (DDK) hazırladığı raporun TMMOB'nin ve odaların yapısıyla oynayarak rant çevrelerine açmayı hedeflediğine dikkat çeken Danışma Kurulu üyeleri, TMMOB'nin muhalif ve toplumcu yapısının kuşatılmasının hedeflendiğini vurguladılar. Toplantıda; meslek ve hizmet alanları ile ülke sanayisine yönelik saldırılara karşı mücadele etmenin, üyelerle ortak çalışma ve dayanışma içinde olmanın temel felsefe olması gerektiğinin altı çizildi.   

Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ekber Çakar'ın 43. Dönem 1. Danışma Kurulu toplantısında yaptığı konuşmanın tam metni aşağıdadır.  

"Sayın Birlik Başkanım, 
Sayın Oda-Şube Yöneticilerimiz, Onur ve Denetleme Kurulları Üyelerimiz, 
Sayın Danışma Kurulu Üyesi Arkadaşlarım, 

43. Çalışma Döneminin ilk Danışma Kurulu toplantısına hoş geldiniz. Oda Yönetim Kurulumuz adına hepinizi sevgiyle, saygıyla ve dostlukla selamlıyorum. Şube, Oda ve TMMOB genel kurullarımızı, insandan, emekten, halktan ve ülkemizden yana yurtsever toplumcu çizgimize güç katan bir şekilde tamamladık. 

Genel kurullarımız; toplum ve kamu yararını ana belirleyici ilke olarak kabul eden, mesleki ve demokratik mücadeleyi birini diğerinin önüne koymadan yürüten çalışma anlayışımızın, Oda örgütlülüğü ve üyelerimiz genelinde içselleştirildiğini bir kez daha göstermiştir. Yönetimlerdeki görev değişimlerimiz, bir bayrak devri, mesleki toplumsal sorumluluk ve süreklilik bilinci içinde gerçekleşmiştir. Bu vesileyle bayrak devrini gerçekleştiren üyelerimize Oda ve yaşam mücadelesinde başarılar diliyorum.

Yeni Oda Yönetim Kurulu olarak bir teşekkürümüz olacak. 

Kendisinden çok şey öğrendiğimiz, Odamıza gerçekten çok şey katan, hep birlikte olduğumuz ve olacağımız, Oda tarihimizde çok güzel ve unutulmaz bir şekilde yer almış olan sevgili Emin Koramaz'a, Birlik Başkanımız Mehmet Soğancı'ya, bizden önce ve birlikte görev yaptığımız arkadaşlarımıza ve Oda genel kurulunda bizlere güven duyan bütün arkadaşlarımıza teşekkürlerimizi, sevgilerimizi, saygılarımızı sunuyoruz. 

Değerli Arkadaşlarım,
Bugünkü toplantımızda önümüzdeki dönemin çalışmalarını planlayacak ve Çalışma Programına son halini vereceğiz. Ancak yeni dönem çalışmalarına geçmeden, bugünümüzü ve geleceği gerektiği gibi anlamlandırmak için, geçmişimize ve kat ettiğimiz mesafeye öncelikle değinmek istiyorum.
 
Söyleyeceklerim, bir kısım arkadaşımız için bilinen şeyler olsa da birçok yeni arkadaşımızın yakın tarihimizi daha iyi bilmesi, geldiğimiz aşamayı içselleştirmeleri ve yapacağımız çalışmalarda mutlaka gerekli olan uyum ve kolektif yaklaşım açısından büyük yarar görüyorum. 

Bugünle başlayıp geriye gidersek şöyle bir özetleme yapmak mümkündür: 
· Odamızın bugün 72 bin civarında üyesi, 9 bin öğrenci üyesi bulunmaktadır. 
· Sayısı 30'a ulaşan yönetmeliklerimiz, iç işleyişimiz ve mesleki hizmetlerimizi ciddi bir şekilde düzenlemektedir. 
· 18 Şube, 93 il-ilçe temsilciliği, 11 mesleki denetim bürosu, 1.500'ü aşan işyeri temsilciliği ve 352 teknik görevli, toplam 645 çalışandan oluşan büyük bir kurumsal yapı söz konusudur. 

Odamız, 
· Hemen hepsi kendi mülkiyetimizdeki hizmet binaları, 
· 1998'den bugüne, 111 noktada aynı anda 3 bin üyemize hizmet veren, 50 bini aşkın üyemizin eğitim ve kurslarına tabi olduğu Meslek İçi Eğitim Merkezleri, 
· Yüzlerce eğitim, konferans, panel, söyleşi etkinliği,
· Basınçlı Kaplar ve Kaldırma İletme Makinalarının Periyodik Kontrolleri ile Teknik Ölçüm ve Analiz Hizmetleri kapsamlarında ‘A' Tipi Muayene Kuruluşu olmamız,
· Bacagazı Emisyon ve Toz Ölçümleri Laboratuvarı Akreditasyonu, 
· Ege Kalibrasyon Laboratuvarımızın Akreditasyonu, 
· Personel Belgelendirme Kuruluşu Akreditasyonu,
· Asansör Kontrol Merkezimizin Onaylanmış Kuruluş olması, 
· SMM Hizmetleri ve Mesleki Denetim, Bilirkişilik–Ekspertizlik ve Teknik Ölçüm hizmet çalışmalarındaki gelişmeler ve bu alanlarda oluşturulan düzey; on binlerce asansör ve milyonlarca LPG'li araç denetimi, 
· Alanlarında referans oluşturan yüzlerce mesleki-teknik kitap, Oda raporları, etkinlik bildiri kitapları, 
· Üyelerimizi ve ilgili tarafları bir araya getiren iş güvenliğinden sanayi sektörleri, uçak, uzay, havacılık, endüstri, tesisat mühendisliği ve enerji uygulamalarına dek geniş bir mesleki sosyal yelpazede sayısı 30'u aşkın kongre, kurultay, sempozyum etkinliği, 
· Oda yapısı, hizmetleri ve etkinliklerine, TMMOB'ye, çalışanlarına, özünde halka geri dönen mali koşulları, 
kurumsal yapısı ile fonksiyonel büyük bir yapı konumuna ulaşmıştır. 

Bu yapının başarıları, öncü arkadaşlarımızın, bütün yönetim kurullarının, yürütme kurullarının komisyonlarımızın, örgütlü üyelerimizin ve değerlerimizi paylaşan çalışanlarımızın kolektif emeği ile gerçekleştirilmiştir. 

Sevgili Arkadaşlarım,
Önceki dönemlerde meslek alanlarımızla ilgili mevzuatlara yaptığımız müdahale ve girdiler önemli sonuçlar vermiştir. Doğalgaz tesisatı, motorlu araç imal ve tadilatı, asansör üretim, bakım ve montajı, gıda güvenliği, LPG uygulamaları, bilirkişilik, iş güvenliği ve enerji verimliliği bunların başında gelmektedir. Böylece Odadan yetki belgeli meslektaşlarımızın hizmetlerinin esas alınması sağlanmış ve 20 bin, belki daha fazla üyemize yeni iş alanları açılmıştır. 
Bu çalışmaları yürütürken Odamızın dar meslekçi bir yaklaşıma sahip olmadığını özellikle belirtmeliyim.  

Aynı şekilde meslek ve uzmanlık alanlarımızdaki mücadelemiz, rant, kişi veya grup çıkarı için değil, bilimin gerekleri, toplumun can güvenliği, sanayileşme, çalışma yaşamının insanca düzenlenmesi, iş sağlığı ve güvenliği gibi gerekler üzerine kurulmuştur. 

Diğer yandan Odamız dar siyasi bir yaklaşıma da sahip olmamış; siyaseti de benzer bir yöntemle, yine geniş anlamıyla yapmıştır. Odamız ekonomik sosyal politikalar, serbestleştirme ve özelleştirmeler, "küreselleşme ve Avrupa Birliği'ne uyum" süreçleri ile meslek–uzmanlık alanlarımız ve ülke çıkarları arasındaki bağları ustalıkla kurmuştur. 
Kısaca, sanayileşme, planlama, kalkınma, toplumsal refah ve demokratikleşme gerekleri ile meslek ve uzmanlık alanlarımız arasındaki ilişki ve bütünlük, bizim için vazgeçilmez öneme sahiptir. 

Değerli Arkadaşlarım, 
Kurumsallaşmış yapısı ve etkin mesleki-toplumsal hizmet sunumu ile bu yapı TMMOB'nin en büyük, en etkin Odası konumuna ulaşmıştır. 

Öğrenci üyelikten yönetmeliklere, belgelendirmeden akreditasyon gerekliliklerine, mesleki sosyal sorumluluklarımızın kaynaştırılmasından Birlik içi dayanışmaya ve eşitlik, bağımsızlık, demokrasi mücadelesindeki konumuna dek TMMOB'de özel bir yerimizin olduğunu görmemiz gerekiyor. 

Son dört dönemdir TMMOB Yönetim Kurulu Başkanının ve özellikle Mehmet Soğancı'nın bizim aramızdan, MMO'dan TMMOB yönetimine gitmesinin bu gerçeklerle çok yakın bağları bulunmaktadır. 

Bir kısmı halen bizlerle olan 1970'lerdeki ağabeylerimizden bugünlere uzanan çizginin yakın dönem bazı uğrakları bu açıdan çok önemlidir. 

Yeni Oda Yönetim Kurulu olarak devraldığımız yurtsever toplumcu çizgi, Suat Sezai Gürü'den Mehmet Soğancı ve Emin Koramaz'a, Elif Öztürk, Nergis Bilgin gibi birçok arkadaşımıza, bizlere, Şubelerimizdeki arkadaşlara dek geniş bir kadro tarafından temsil edilmektedir. 

Odamız, bu arkadaşlarımızın ve bizlerin yönetime geldiği 1994 yılından bu yana, yalnızca örgütlü üye katılımına dayanmış, örgütsel bağımsızlığını ve çizgisini de böylece tesis etmiştir. 
Bağımsız çizgi çok önemlidir. Çünkü eğer bu konum yok ise egemen ekonomi–siyaset alanından birilerinin payandası olmak işten bile değildir. 

Bugün bu toplantıda güncellenmiş olarak ele alacağımız; emekten, halktan, mesleğimizden, sanayileşmemizden, ülkemizin bağımsızlığı ve gelişmesinden yana Oda Çalışma Programı ve İlkeleri işte bu süreçte oluşturulmuştur. 

Bu program ve ilkelerin aynı zamanda TMMOB'nin program ve ilkeleri olarak yerleşmesi, yine arkadaşlarımız tarafından sağlanmıştır. 

1998 TMMOB Demokrasi Kurultayı, 2002 TMMOB Mühendislik Mimarlık Kurultayı çok önemlidir ve Odamız bu kurultayların eksenini belirlemiştir. 
1996'dan 2002, 2007, 2008 ve bugünlere dek TMMOB'nin alanlara çıkmasını bizden aldıkları güçle, bizi orada temsil eden arkadaşlarımız sağlamıştır. 

DİSK, TÜRK-İŞ, KESK, HAK-İŞ'li Emek Platformunun programının hazırlık sekretaryasında ve programın oluşturulmasında yine arkadaşlarımız vardı. Ayrıca TMMOB etkinliklerinde ve emek ve meslek örgütleriyle birlikte düzenlenen her etkinlikte TMMOB'den en kitlesel katılımı Odamız sağlamıştır. 

Bütün bunları, içinde yer aldığımız, bugün de temsil ettiğimiz çizginin yakın tarihinin bazı satırbaşları olarak, yeni dönem çalışmalarımızı şekillendirirken Kurulumuza yol göstermesi amacıyla sizlerle paylaşmak istedim. 

Sevgili Arkadaşlar,
Önümüzdeki dönemin çalışmalarını planlama ve Çalışma Programı üzerine toplu görüşmeye birazdan geçeceğiz. 

Tekrarlara girmemek için, yeni dönem çalışmalarına ilişkin başlangıç niteliğindeki Sekreter-Sayman toplantısı kararlarının titizlikle uygulanması gerektiğini belirtmek istiyorum. 
Ayrıca değinmek istediğim bazı konu başlıklarını sizinle paylaşmak istiyorum. 

Biraz önce Odamızın güçlü yapısı ve başarılarına değindim. Ancak unutmamamız gereken çok önemli birkaç konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. 

Kamusal hizmetlerin serbestleştirilmesi operasyonu; iş makinaları operatör eğitimleri ve iş güvenliği eğitimlerinin piyasaya açılmasına dek uzanmıştır. Elbette başta hukuk olmak üzere çok yönlü mücadele yürütülmektedir. Ancak egemen ekonomik sosyal politikaların hizmet alanlarımızı sardığını görerek çok dikkatli davranmak durumundayız. 

Bizim dışımızda bir takım kurum ve kuruluşların hizmet sunmaları ve denetim görevi yapmalarının yanına serbestleştirme mantığı eklendiğinde, Odamızın ve dolayısıyla TMMOB'nin mali yapısının bir hayli zayıflayacağı açıktır. 

Daha şimdiden iş makinaları, periyodik kontroller, LPG diğer personel eğitimleri gibi bazı Oda gelirlerindeki gerileme de ciddi bir uyarıcı olmalıdır. Keza ekonomik krizin zamana yayılacak yansımaları da mutlaka gözetilmelidir. 

Konu yalnızca mali değil, daha geniş bir alana yayılmaktadır. Serbestleştirme ve kamusal hizmetlerin geriletilmesi siyaset ile iç içe bir nitelik de arz etmektedir. Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu'nun meslek örgütleriyle ilgili hazırladığı rapor ve başlatılan süreç buna en yakıcı örnektir. 

En özet haliyle bu rapor, bizim açımızdan, kamusal hizmet ve mesleki denetim fonksiyonlarımızı büyük ölçüde ortadan kaldırmayı, Odalar ve TMMOB'nin yapısıyla oynayarak buraları rant çevrelerine açmayı, mali yapımızı ve yurtsever toplumcu yapımızı kuşatmayı hedeflemektedir. 

Bu raporun öngördüklerinin gerçekleşmesi, diktatoryal özlemleri olan AKP'nin ‘yeni Türkiye' yönelimine çok açık bir şekilde hizmet edecektir. 

Bu noktada, önümüzdeki dönemde birliğimizi korumayı, örgütlü üye gücüne dayanmayı ve Oda–Üye ilişkisini geliştirmemiz daha da önem taşımaktadır.

Olanaklarımızı, üye ve dolayısıyla topluma yönelik değerlendirmeli, anlamlı sosyal, kültürel, eğitsel etkinlikler düzenlemeliyiz. 

Yeni üyeler kazanmayı, işyeri temsilciliklerini işletmeyi, yenilerini kurmayı, komisyonlarımızı aktif kılmayı, mücadeleci yaklaşımımızı geliştirmeyi, meslek ve uzmanlık alanlarımızı koruma, çeşitlendirme ve yaygınlaştırmayı başarmalıyız. 

Meslek ve hizmet alanlarımız ile ülkemiz sanayisine yönelik saldırılara karşı mücadele etmek, üyelerimizle ortak çalışma ve dayanışma içinde olmak temel felsefemiz olmalıdır.  

Danışma kurullarının yanı sıra Oda-Şube kararlarının üyelerimizce ve bütün örgüt tarafından içselleştirilmesine yönelik ortamlar yaratmak ve sürekli kılmak çok önemlidir. 

İşsiz ya da iş değiştiren, iş arayan üyelerimize yönelik çok yönlü hizmetlerimizi, "İnsan Kaynakları Birimi" gibi egemen ekonomi politikalarından türetilmiş sıfatlarla değil, staj konusunu da kapsar şekilde İş ve Mühendis Birimleri olarak yürütmek ve geliştirmek temel bir uğraş alanımız olmalıdır. 

Mühendislerin işlerini kaybederek işsiz kalmalarını veya çok düşük ücretlerle çalışıyor olmalarını, işsizliğin ardında yatan gerçekleri sanayi ve hizmet sektörlerindeki durum ve genel işsizlik olgusu ile bağ kurarak teşhir etmeliyiz.

TMMOB içindeki diğer Odalarla ilişkiler geliştirmeyi, ortak refleksler üretmeyi, İKK'ları canlı kılmayı, aktif katkıda bulunmayı ihmal etmemeliyiz. 

Bulunduğumuz illerde ve Türkiye genelinde diğer emek ve meslek örgütleriyle yakınlaşmayı, ortak paydalarda birlikte davranmayı önümüze koymalıyız. 

Oda raporlarımız, basın açıklamalarımız, birçok konuda ürettiğimiz Oda görüşleri, panel, söyleşi, eğitim, kurs etkinliklerimizden hareketle kamuoyuna hitabımızı geliştirmemeliyiz. 
Bu açıdan çok önemli olan kongre, kurultay, sempozyum etkinliklerimizin kamuoyuna duyurulması, halka yönelik ilgi çekici yönlerinin bulunması; bu etkinliklerimizin niteliklerinin yükseltilip, katılımının artırılması; panel ve diğer oturumlarda Odamız temsilcilerinin mutlaka yer alması sağlanmalıdır. 

Sonuç bildirileri ile yetinmeyip, her kongre, kurultay, sempozyum konusunun mühendislik, istihdam, AR-GE, inovasyon, teknoloji ve sektörel durum boyutlarıyla artık Oda raporlarımızın arasına katılma zamanı gelmiştir. Şubelerimiz, Danışma, Düzenleme, Yürütme Kurullarımız bu gözle de düzenlenecek etkinlikleri ele alırlarsa bildiri kitaplarının yanı sıra önemli bir adım atılmış olacaktır. 

Sonuç olarak, "Üye İlişkilerine Yönelik İlkeler"imiz arasında bulunan "Oda'nın ‘üye olunması gerekli' bir kurum olarak görülmesinin sağlanması" gereklidir. Bu açıdan, aşırı subjektif eleştirileri dışarıda tutarak söylüyorum, eksiklerimiz ne ise o eksiklikleri gidermeye yönelik ciddi adımlar atmalıyız. 

Son olarak teknik görevlilerimizin herhangi bir çalışan değil, Oda'nın sahibi oldukları ve bu bilinç ile davranmaları gerektiği, bizlerin de onlar gibi alın terimizle işyerlerimizde çalışırken bizlere ve üyesi oldukları Odaya yardımcı olduklarını iyi anlatmamız, yönetim kurullarındaki arkadaşlarımızın da onlara bu çerçevede davranması gerektiğini söylemek istiyorum.
 
Biz yıllardan beri Oda Yönetim Kurulu toplantılarına teknik görevli arkadaşları da katıyoruz. Bu kolektif işleyişin çok yararını görüyoruz, örgütümüze de öneriyoruz. 

Değerli Arkadaşlarım,
Ülkemizin ekonomik siyasi durumuna ilişkin de çok kısaca değinerek konuşmamı tamamlamak istiyorum.

Meslektaşlarımız dahil toplumun çoğunluğunu derinden etkileyen ekonomik sosyal bunalımın geçici olduğu yönünde sözler eden düzen ve iktidar yanlılarından farklı olarak bu bunalımın yapısal olduğunu biliyoruz. 

24 Ocak 1980 ekonomi kararları ve 12 Eylül ile başlayan serbestleştirme, özelleştirme, sanayisizleştirme, tarımın tasfiyesi ve emperyalizme bağımlılığın yol açtığı sonuçlar gözlerimizin önündedir. Yatırım temelli üretimden, sanayileşmeden, istihdamdan ve refahtan uzak neoliberal politikaların iflas ettiği çok açıktır.

Bunlara dair en belirgin sonuçlar içinde bulunduğumuz dönemde Avrupa ekonomilerinde yaşanmaktadır. Avrupa ekonomilerindeki gelişmeleri 2007'de patlak veren kapitalizmin krizinin aşaması olarak değerlendirebiliriz. Uluslararası sermaye, ekonomilerde nispi bir canlanma ortaya çıkanca eski alışkanlıklarıyla devam etti. Dizginsiz sermaye akımlarını gemlemeye yönelik ‘düzenlemeler' bile hayata geçirilmeyince spekülatif sermaye Yunanistan başta gelmek üzere ‘zayıf halkalara' saldırmaya, yeni vurgunlar vurmaya girişti. 

Yunanistan'da yaşananlar üç nedenle çok önemlidir. Birincisi, AB'nin sermayeden yana, Avrupa sermayesinin küresel rekabette mevzi kazanmasını amaçlayan bir kurgu olarak ortaya çıkması; sosyal, dayanışmacı niteliklerinin bulunmadığının anlaşılması; ikincisi, sosyal programlarda kısıntılar, ücretlerin ve emeklilik haklarının geriletilmesi, tüketime yönelik vergilerin arttırılması vb. önlemlerle krizin faturasının emekçi kitlelere ödetilmek istenmesi ve İrlanda, Yunanistan, giderek tüm Güney Avrupa ülkelerine dayatılan kemer sıkma programlarıyla ortaya çıkması; üçüncüsü, Yunanistan'ın toplumsal muhalefetin en güçlü, emeğin en örgütlü olduğu ülke olması nedeniyle emeğe karşı bir saldırıyı püskürtmek açısından ‘laboratuar ülke' niteliği sahip olmasındandır.

Ülkemizin ekonomisi, sanayisi, üretimi ve ihracatının, yabancı sermayenin borsaya, devlet kâğıtları ve hizmet sektörlerine sıcak para giriş çıkışlarına, kısaca finansal hareketlere bağlı olması bunalımı yapısallaştırmakta, yüksek borç ve faiz yükünü sürekli kılmaktadır. AKP, kriz koşulları altındaki ülkemizde işsizlik ve yoksulluğun yükselmesinin yaratacağı tepkileri belli oranda minimize edebilmek ve seçim dönemini de düşünerek yeni bir istihdam paketi hazırlığına girişmiştir. Bu paket, AKP'nin karnesinde yazdığı üzere esnek istihdamı yaygınlaştırmaya dönük bir hamle olacak ve üreteceği en büyük sosyal sonuç işsizlik ve güvencesizlikten başka bir şey olamayacaktır. Benzer şekilde, bugünlerde sıkça anılan biçimiyle 657 sayılı Devlet Memurları Yasası'nda yapılacak değişikliklerle de kamusal alanın tasfiyesinde bir üst aşama edinilmiş olacaktır. 

Türkiye işsizlik, yoksulluk, kamusal alanın tasfiyesi, esnek çalışma biçimleri ve iş cinayetleriyle çalkalanırken toplum kaderci, boyun eğmeci, cemaatçi bir forma sokulmak istenmektedir. 

Siyasal planda AKP'nin diktatoryal yönelimleri açık boyutlar kazanmıştır. Anayasa referandumu, başkanlık sistemi arzuları ve bütün muhalif kesimleri susturma çabaları bu bağlama oturmaktadır. Bu çabalar bugünlerde uluslar arası alanda önem kazanan AKP'nin bölgesel güç olma özlemleriyle de iç içe geçmiş durumdadır. Yardım gemileri, insani yardım maskesi altında yürütülen siyaset AKP'nin ABD politikaları ekseninde bölgesel stratejik güç olma hayalinin ürünüdür.

İsrail'in devlet terörizmi yöntemlerini Filistin ve diğer uluslararası alanlarda devreye soktuğu çok açık bir şekilde bilinmektedir. Bu gerçeğe karşın, insanları ölüme gönderirken, kafilede yer alması düşünülen kendi milletvekillerini o ‘kader'den koruyan, gemiyi Türkiye bandırasından çıkarmaya ve dolayısıyla daha korunaksız kılma çabaları göz ardı edilmemelidir. 

Ortadoğu'da ABD yörüngesinde en ileri karakol biz olmalıyız diyen AKP iktidarının bu son olayla iç siyasi atmosferi kendi lehine çevirme çabaları gerileme sürecini kuşkusuz etkileyecek ama durduramayacaktır. 

AKP'nin yukarıda bahsettiğim iktisadi ve sosyal yönelimi sürecek olmasına karşın, izlenen ekonomik sosyal politikalar, krizin sanayi, tarım ve toplumda yarattığı tahribat ve TEKEL direnişinin açtığı yol AKP'nin özelleştirme başta olmak üzere neoliberal tahribat politikalarının sınırlandırılmasına dönük çok açık olmasa da bir eğilimi ortaya çıkarmıştır. 
CHP'deki dönüşümü de bu bağlamda okumak gerekmektedir. AKP‘nin iktidar gücünü giderek arttırarak -özellikle dini muhafazakârlık temelinde- kendine özerk bir alan açma çabasının sınırlandırılması da kapitalizmin derinleşen krizi karşısında dizginsiz bir piyasacılık yerine kısmı sosyal politikaları devreye sokarak kendisine karşı gelişen tepkileri kontrol edebilmesine de en uygun aktör CHP olarak görülmektedir. 

Milyonların işsizliği, yoksulluğu, güvencesizliği, sağlık ve eğitimin ticari bir alan olarak örgütlenmesinin etkileri ve siyaset alanının tekelci otoriter bir tarzda yeniden yapılandırılması AKP'nin gerileyişini durduramayacaktır. 

AKP'nin demokratik açılım iddiasıyla yola çıkıp, her gün karşılıklı yeni ölümleri doğuran Kürt sorununa yaklaşımda tercih ettiği yöntemlerin geleneksel faşizan yöntemlerden farklı olmadığı zaman içerisinde herkes tarafından açıklıkla görülmüştür. Meselenin allı pullu laflarla çözülemeyecek kadar derinlik ve hassasiyet gerektirdiği açığa çıkmıştır. 

Kürt sorununda şiddet ortamının diri tutularak ülkemizin sürekli olarak çift yönlü bir milliyetçi kutuplaşmaya sürüklenmesi, kardeşlik, bir arada yaşam ve silahların susması gereklerini bir kez daha önümüze koymaktadır. 

Bizce ülkemizdeki bütün sorunların çözümü, bağımsızlık, sanayileşme, kalkınma, demokratikleşme, eşitlik, özgürlük ve barışı bir bütün içerisinde ele alan toplumcu ve insan odaklı programlardan ve bu doğrultuda hep birlikte mücadele etmekten geçmektedir. 
Bizim yerimiz bu bağımsız alan olmalıdır. 

Geldiğiniz için teşekkür ediyor, yeni dönemde hepimize başarılar diliyor, saygılar sunuyorum."