ÖĞRENCİ ÜYE KURULTAYI 2009
ÖĞRENCİ ÜYE KURULTAYI 2009 SONUÇ BİLDİRGESİ
Bu dönem altıncısını düzenlediğimiz Kurultayımızın daha katılımcı ve üretken olması için ülke bazında 23 Şubat 2009–7 Mart 2009 tarihleri arasında yerel kurultaylar gerçekleştirilmiştir.
Oda-Öğrenci İlişkisi ve Öğrenci Örgütlülüğü, Üniversitelerde Neo-Liberal Dönüşüm ve Piyasalaşma, Üniversite-Sanayi-Toplum İlişkisi ve Mühendislik Eğitimi, Kriz-İstihdam-İşsizlik ve Mühendislikte Kadının Yeri alt başlıklarında; Adana, Ankara, Bursa, Denizli, Diyarbakır, Edirne, Eskişehir, İstanbul, İzmir, Kocaeli, Mersin ve Zonguldak Şubelerinde yapılan yerel kurultaylarda tartışılarak oluşturulan görüşler Ankara‘da yapılan Kurultayımızda ortaklaştırılmıştır.
14/15 Mart 2009 tarihlerinde 18 şube, 45 üniversiteden 500 öğrenci üyenin katılımıyla "Mühendis: Toplumun Öznesi mi? Sermayenin Nesnesi mi?" ana teması ile gerçekleştirdiğimiz Öğrenci Üye Kurultayı 2009 sonuç bildirgesini aşağıda kamuoyuna sunuyoruz.
Kurultayda ortaya çıkan fikirlerin ülkenin üreten, sanayileşen, demokratikleşen, özgürleşen ve hakça bölüşen bir ülke olma yolunda katkılar sunacağı inancındayız.
Yakın geçmişe baktığımızda ülkemizde uygulamaya konulan ve 12 Eylül askeri darbesiyle birlikte yaygınlaşan politikalar tüm toplumu ciddi bir biçimde etkilemiş, demokratik değerlerin, üretme, paylaşma ve dayanışma duygularının aşındığı bir süreç yaşanmıştır. Bu durum çeşitli toplumsal kesimleri bireyselleştirerek yalnızlaşmaya yöneltmiş, örgütlenme ve örgütlü mücadele olgusunu da zayıflatmıştır.
İnsanlar düşünmekten ve sorgulamaktan uzaklaştırılarak kalıplara sokulup birbirinden yalıtılmakta, vahşi rekabet ortamı içinde insanlara birbirlerinin omzuna basarak yükselmenin tek geçerli yol olduğu öğretilmektedir. Bu durum insanları toplumsal sınıfları göremeyen bir biçimde, apolitik ve örgütsüz bir şekilde sermayenin sömürüsüyle yüz yüze bırakmaktadır.
Bunun sonucu olarak mühendislik mesleği de ciddi bir deformasyona uğramakta, bu koşullarda yetişen bireyci ve kariyerist genç mühendisler, yaşadıkları topluma yabancılaşarak, toplumdan ve mühendisliğin etik değerlerinden koparak elit bir sınıf oluşturma çabası içerisine girmektedirler.
Ancak bu yaşamın alternatifi mümkündür. Örgütlenmiş bir toplum yapısı içerisinde sorgulayan, düşünen, düşündüklerini eyleme dönüştürebilen, birlikte üretebilen, bunların yanında özgürlüğü doğru tanımlayan, toplumsal özgürleşmeyi savunan bir gençlik mümkündür. Bu gençlik özerk, demokratik, bilimsel bir üniversite eğitiminin savunucusu ve aynı zamanda başka bir dünya yaklaşımının da taşıyıcısı olacaktır.
Üniversitelerde yaşanan neo-liberal dönüşüm ve piyasalaşmanın bir üst belirleyeni vardır. Türkiye kapitalizminin 24 Ocak 1980 sonrası yaşadığı neo-liberal değişim, dönüşüm üniversiteleri de doğrudan etkilemiştir. 12 Eylül‘ ün kurumu YÖK eliyle üniversiteler baskı altına alınmış ve ticarileştirilmiştir. Emperyalist yapılanmaların dayatmaları ve TÜSİAD gibi yerli aktörlerin katılımıyla oluşturulan ekonomik programlara uygun bir biçimde dizayn edilen üniversiteler gerçek birer ticarethaneye çevrilmiştir. Artık harçlardan üniversite içi temel hizmetlere, ulaşımdan barınmaya tüm unsurlar ticarileştirilmiş, piyasanın kâr amacına ve hırsına terk edilmiş durumdadır.
Diğer yandan bugüne kadar üniversite-sanayi işbirliği üzerine önerilen modellerin büyük bir kısmı meseleyi bir işbirliği olarak değil, toplumdan yalıtılmış özel sermaye gelirlerinin büyütülmesi ve üniversitelerin de bu anlayışla kuşatılarak özel sermayenin işgücü deposu konumuna yaklaştırmıştır. TÜSİAD ve diğer sermaye örgütlerinin üniversiteye müdahalesi hep bu yönde olmuş; "toplam kalite yönetimi, yönetişim" v.b. modeller üniversiteye de sızmıştır. Bu müdahalelerle eğitim ve öğretim kurumlarında üretilen bilgi, eğitilmiş insan gücü ve niteliği, toplumsal gereksinimler doğrultusunda değil, sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda belirlendiği piyasacı anlayışı egemen kılmıştır.
Üniversitelerin her biriminde kademeli olarak hayata geçirilen özelleştirmeler, üniversitelerin bilimsel araştırmalar için kullanması gereken tüm kaynaklarının sermayenin hizmet ve güdümüne sokulma çabası kapitalizm koşullarında üniversiteye yüklenen misyonu bize göstermektedir.
Sermayenin üniversitelere yüklediği misyon karşısında bizler; insan, bilim, teknik ve toplumsal gereksinimler odaklı bir eğitim anlayışına ve kamu yararını gözeten bir kalkınma planı gereksinimine sahip çıkmaya devam edeceğiz. Sanayileşmiş ve demokratikleşmiş bir toplum yaratmanın ana arterlerinden birisi olarak üniversite, Odamızın öncelikli ilişki içerisinde olduğu bir odak ve disiplindir.
Günümüzde dalga dalga yayılan küresel ekonomik kriz, ülkemizdeki yapısal bunalım ögeleriyle çakışmıştır. Artık, her güne sanayi üretimi, ithalat, ihracat, borç, döviz kuru ve yeni işsizlik haberleriyle uyanıyoruz. Kapitalizmin sadece kâr etme hırsına odaklanan toplumsal yapısının bugün nasıl itibar kaybettiğini hep birlikte görüyoruz.
Yaşadığımız kriz gerçekten bizi teğet geçmemekte, Türkiye ekonomisi her geçen gün daha da dibe vurmaktadır. Her şeyden önce bilmeliyiz ki, bu bunalım, kapitalizme özgü yapısal sorun ve döngüler ile özellikle soğuk savaş sonrasında şımarık bir hevesle sürdürülen "tam serbestleşme/liberalizasyon" politikalarının açık bir sonucudur. Serbestleştirmeyle birlikte finansal sermayenin kısa dönemli, spekülatif nitelikli kararlarının sanayileşme hedeflerinin önüne geçtiği bir lale devri yaşanmıştır. Türkiye‘de bütün iktidarlar ve en son AKP iktidarı, üretim, yatırım, planlama ve sanayileşmeyi dışlayan sanal para hareketliliği, piyasaya sürekli sıcak para girişini sağlama yoluyla dış borçlanmanın önde gelen aktörleri olmuşlardır. Şimdi esas olarak bu dönemin sona yaklaştığını görüyoruz.
Krizin büyümesi ile talep ve üretimdeki daralma sanayideki mühendisleri yoğun olarak etkilemekte ve şimdiden yüzde 5‘e yakın bir istihdam daralması yani işten çıkarma söz konusudur. Ocak 2009‘da sanayide işsizlik oranı yüzde 19,3‘e ulaşmıştır. Ülke genelinde resmi rakamlara göre 3 milyon kişi işsizdir. Eksik istihdam, iş aramaktan vazgeçenler ve mevsimlik işsizlik kategorileri de katıldığında bu sayı 6,5 milyona ulaşmaktadır. Çalışabilecek her dört insandan biri işsizdir.
Ülkemizde ve dünyada 21. yüzyılla beraber birçok teknik gelişme kendisini iş sahasında gösterirken geçen zamana rağmen hala bir ilerleme kaydedilmeyen cinsiyet ayrımcılığı kamu ve özel sektörde kendini hissettirmektedir. Cinsiyet ayrımcılığının sonuçlarından biri, çalışan kadınların aynı işi yaptıkları halde erkeklerden daha az kazanıyor olmalarıdır.
"Mühendislik" denince akla ilk gelen "erkek mesleği" tanımlaması ve erkeklere yakıştırılması, diğer çalışma alanlarında olduğu gibi mühendislikte de kadınları geri plana itmiştir. Dünya nüfusunun yarısını oluşturan kadınların iş saatlerinin % 66‘sını doldurduklarını, buna karşılık toplam gelirin % 10‘una, özel mülklerin ise ancak % 1‘ine sahip oldukları bir gerçektir.
Bir diğeri ise evdeki cinsiyete dayalı iş bölümünün iş yaşamında da devam ederek; "kadın işi" "erkek işi" ayrımını oluşturmasıdır. Bunun sonucunda saygınlığı, beceri gereksinimi ve ücreti yüksek işler "erkek işi" olarak tanımlanırken; daha az beceri gerektiren, düşük ücret verilen işler de "kadın işi" olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca ülkemizde işverenler kadınları tercih etmemektedir.
Mesleğin icrasında işverenler tarafından gerekli olduğu varsayılan niteliklerin (tarafsızlık, mantıksallık, rekabetçilik) sadece erkeklere yönelik nitelikler olduğu yönündeki önyargılar nedeniyle, kadın mühendisler erkek meslektaşlarından daha az tercih edilmektedir. Öğrencilik hayatında çok başarılı olan kadın mühendislerin iş yaşamında tercih edilmemeleri önyargı ve cinsiyet ayrımcılığıdır. Örneğin: "askerliğini yapmış mühendisler aranmaktadır" tarzı ilanlara çok fazla rastlamaktadır.
TMMOB‘nin temel değerlerinden birisi de kadın erkek eşitliğidir. Buna yönelik politikalar artırılarak devam edilmelidir.
Tüm bu nedenlerden dolayı Öğrenci üye statüsüyle Odamıza üye olunması, biz gençler için önemli bir olanak olarak görülmektedir, bu örgütlülüğün daha da geliştirilmesi için Şubelerde ve üniversitelerde daha fazla mesleki, sosyal, kültürel ve örgütçü bir motivasyonun benimsenmesi ve düzenli biçimde Öğrenci Komisyonlarının faaliyetlerinin devam etmesini önemsiyoruz.
Bu anlayış ve tespitlerle biz Makina Mühendisleri Odası öğrenci üyeleri olarak şu taleplerimizi kamuoyuna duyuruyoruz.
Taleplerimiz
· Küreselleşme ve sermaye isteklerine göre üniversitelerin yapılandırılması uygulamalarından vazgeçilmelidir.
· Baskıcı yaklaşımlara son verilmeli, düşünce özgürlüğünü kısıtlayan, toplumu tek tipleştiren ve dışlayan 301. madde vb. düzenlemeler kaldırılmalı, aydın kıyımının derhal önüne geçilmeli, sorumlular yargılanmalıdır. Yükselen milliyetçilik ve linç kültürü reddedilmeli, farklı görüş ve halkların bir arada yaşama hakkı güvence altına alınmalıdır.
· Başta eğitim sistemi olmak üzere toplumu muhafazakârlaştırmaya yönelik tüm gerici uygulamalara son verilmelidir.
· Planlamacı bir anlayışla, toplumsal gereksinimleri, üretimi, istihdamı ve yaşam boyu eğitimi, ülkenin bilim ve teknoloji yeterliliğinin güçlendirilmesini temel alan eğitim politikaları yaşama geçirilmelidir.
· Kürt sorunun çözümü için demokratik yöntemler benimsenmeli, savaşa, silahlanmaya ayrılan bütçe eğitime, bilime ve tekniğe ayrılmalı ve anadilde eğitim olmalıdır.
· Eğitim her kademede eşit ve parasız olmalıdır. Genel bütçeden eğitime aktarılan pay yeterli seviyeye getirilmeli ve üniversite bütçelerinde bilimsel araştırmalara ayrılan pay artırılmalıdır. Harç, ikinci öğretim, yaz okulu, transkript, zorunlu bağış ve öğrenci belgesi vb. her türlü paralı uygulamalar kaldırılmalıdır.
· Ezberci eğitim yerine öğrenmek, verileri kabul etmek yerine araştırma yeteneğini geliştirmek; teknik eğitim yanında sosyal ve kültürel eğitimleri de tamamlamak; eğitimde sorgulayan, düşünen, dayanışma duygusuna sahip, bilimsel kriterleri önemseyen, aydınlanmış öğrencilerin yetişmesi en temel amaç olmalıdır.
· Kadınların çalışma yaşamında karşılaştığı cinsiyet ayrımcılığına ve tacize karşı yasal yaptırımlar artırılmalıdır. Kreş, gündüz bakımevi, emzirme ve doğum izni gibi hakları hukuken garanti altına alınmalıdır.
· Herhangi bir maddi geliri olmayan öğrencilerin üniversite hayatlarını daha iyi idame ettirebilmeleri için belediyeler tarafından verilen burslar kesilmiştir. Bu bursların KYK tarafından verilmesi ve bu durumu öğrenci lehine çevirecek bir yasa düzenlemesi yapılmalıdır.
· Uygulama, mühendislik eğitiminin vazgeçilmez bir parçasıdır. Teorik bilgiler laboratuvar uygulamaları ile desteklenmelidir.
· Stajyer alan firmalar üniversiteler tarafından denetlenmeli ve stajyerlere mesleki bilgilerin aktarılması sağlanmalıdır. Stajyerlerin emeğinin karşılığı olan ücret güvence altına alınmalıdır.
· Tüm sağlık hizmetleri yaygınlaştırılmalı ve öğrencilerin bu hizmetlerden ücretsiz faydalanmaları sağlanmalıdır. Üniversite bünyelerinde bulunan medikolar kapatılmamalıdır.
· Çok sayıda niteliksiz mühendis yetiştirmek ve yine çok sayıda donanımsız üniversite ve bölüm açmak yerine, ülkenin gereksinim duyduğu elemanlar yetiştirilmeli; yine gereksinim doğrultusunda yeterli eğitim kadrosu ve kütüphane, derslik, laboratuar, yurt v.b. alt yapısı tamamlanmış kuruluşlar oluşturulmalı; şimdiye kadar açılmış bulunan üniversitelerin eğitim düzeyi artırılmalı, nitelik eşitsizliği ortadan kaldırılmalı ve denetimler yapılmalıdır.
· Uygun nitelik ve sayıda öğretim üyesi yetiştirilmeli, öğretim üyelerinin eğitim dışında ticari faaliyette bulunması engellenmeli, eğitim hizmetini üreten öğretim üyelerinin ekonomik, sosyal ve mesleki sorunları çözülmeli, öğretim üyeliği mesleği saygın ve çekici hale getirilmelidir. 50/d maddesi derhal geri çekilmelidir. Öğretim üyelerinin düşüncelerinden, sendikal eylemlerinden ve demokratik taleplerinden dolayı karşılaştıkları her türlü ceza ve sürgün uygulamalarına son verilmelidir.
· YÖK tüm kurumlarıyla kaldırılmalı, üniversiteler özerk, demokratik ve bilimsel bir anlayış temelinde yeniden düzenlenmeli, üniversitenin üç temel bileşeni olan öğretim üyelerinin, öğrencilerin ve üniversite çalışanlarının yönetim ve karar sürecine katılmaları güvenceye alınmalıdır. Polis ve jandarma üniversitelerden çıkarılmalı; baskıcı ve cins ayrımcı uygulamalarla dolu eğitim programları terk edilmelidir
· TMMOB ve bağlı Odalar, üniversitelerde yeni mühendislik, mimarlık ve şehir planlama ile ilgili yüksek öğrenimin planlanmasında, yeni fakülte ve bölümlerinin açılması, eğitim programlarının oluşturulması, kontenjanlarının belirlenmesi süreçlerinde yer alarak öneri ve onayı alınmalıdır.
· Mesleklerini icra ederken mühendisleri izleyen ve sicillerini tutan tek kurum olan TMMOB ve bağlı Odaları, mühendislere yönelik tüm tasarrufların odağında olmalıdır.
Bu taleplerle beraber bizler, üniversitelerdeki sorunların, mühendislik ve eğitim sistemi ile ilgili sorunların var olan ülke ve toplum yapısından ayrı düşünülemeyeceği ve toplumsal sorunlarla beraber incelenmesi gerektiğinin farkındayız. Bu çerçevede herkese parasız, nitelikli bir eğitim hakkını savunuyor, eğitimdeki eşitsizliği ve sermaye kesiminin daha çok kâr etmesine dayalı bir mühendislik anlayışını reddediyor, üniversitelerin sadece bilim üreten mekanlar olması, yetişen mühendislerin sadece çalışma hayatında değil toplumsal yaşamda da faydalı ve verimli olmaları için sağlıklı bir üniversite-sanayi-toplum ilişkisinin kurulmasını istiyoruz. Erkeğin, toplum hayatında kadının üzerindeki egemenlik ve baskısının kaldırılmasının ancak eşitlikçi ve özgürlükçü bir toplum tahayyülü içerisinde biçimlenebileceğini biliyor, her alanda bunun mücadelesini vereceğimizi duyuruyoruz. Aldığımız kararları hayata geçirmek adına sorumluluğu üstümüze alarak, aydınlık bir gelecek için gerekli çalışmalardan kaçınmayacağımızı kamuoyuna duyururuz.
YAŞASIN TOPLUMUN ÖZNESİ OLAN MÜHENDİSLER!
YAŞASIN BİLİMSEL, ÖZERK VE DEMOKRATİK ÜNİVERSİTE MÜCADELEMİZ!
YAŞASIN ÜRETEN, SANAYİLEŞEN VE DEMOKRATİKLEŞEN TÜRKİYE MÜCADELEMİZ!
YAŞASIN MMO ÖĞRENCİ ÜYE ÖRGÜTLÜLÜĞÜ!