26 KASIM 2010 TARİHİNDE "DÜNYA'DA VE TÜRKİYE'DE EKONOMİK KRİZ VE SONUÇLARI" KONULU PANEL DÜZENLENDİ

×

Hata mesajı

  • Notice: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 771 satırı) içinde Undefined index: 3.0.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 777 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 781 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 841 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
Adana Şubesi

Yayına Giriş Tarihi

26 Kasım 2010

26 Kasım 2010 tarihinde Seyhan Otel'inde MMO Adana Şube Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin ATICI 'nın açılış konuşmasıyla başlayan söyleşi, Prof.Dr.Oğuz OYAN, Prof.Dr.Erinç YELDAN,Prof.Dr.Erhan YILDIRIM 'ın sunumuyla ve 350 kişinin katılımıyla gerçekleşti.Söyleşide Prof.Dr.Oğuz OYAN ve Prof.Dr.Erinç YELDAN katılımcıların sorularını yanıtladı.

TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI ADANA ŞUBESİ

"DÜNYA‘DA VE TÜRKİYE‘DE EKONOMİK KRİZ  VE SONUÇLARI"  KONULU PANEL AÇIŞ KONUŞMASI

Yaşadığımız kriz Nisan 1994Şubat 2001 gibi bir ülke krizi ya da 1998 Asya krizi gibi bir bölge krizi değildir.

1974 "Petrol" krizi ya da 1988 "Kara Cuma" gibi küçük ölçekli bir dünya krizi de değildir.

Bu kriz karşılaştırılacak olursa, 1876 ya da 1929 dünya krizleri ile karşılaştırılabilecek büyüklükte bir krizdir.

İnsanlık bu tip krizlerin en acı faturasını iki büyük Dünya krizinde yaşamıştır;

Birincisi;

1876 krizinin ardından kapitalizm kendisini emperyalizme dönüştürerek krizden çıkabilmiştir. Emperyalizm, Güney Amerika‘dan, Afrika‘ya, Hindistan‘dan, Ortadoğu‘ya dünyanın tüm kaynaklarını işgal, savaş ve kan dökücü bir anlayışla sömürmeye başlamıştı. 

İkincisi;

1.Paylaşım savaşının sonunda Avusturya-Macaristan, Rus ve Osmanlı imparatorlukları ortadan kalkmış, 1929Dünya krizinden sonra Almanya, İtalya ve İspanya‘da faşist yönetimler iktidara gelmiş, insanlık bunun bedelini, bu iki paylaşım savaşının sonunda toplam 80 milyon kişinin yaşamı ile ödemişti. 2. Paylaşım savaşı sonrası Britanya imparatorluğu da son bulmuş, tahtını ABD‘ye bırakmıştı.

Küresel kapitalist sistem krizlerini genellikle savaş üzerinden çözmeye çalışır. Savaş, hem en ilkelsermaye birikim sürecidir, hem sermayenin askeri yollarla ihracıdır, hem de askeri yollarla elde edilen yeni pazarlardır.

Eğer sistem, krizi savaş ile çözemeyecekse ki bugün öyledir, çünkü ABD‘nin yerine oynayan bir güç henüz yoktur, her zaman çalışanların kazanımlarını elinden alarak, yok ederek çözmeye çalışacaktır. Kriz döneminde en büyük saldırı öncelikle emekli maaşlarına, sağlık ödemelerine, işsizlik sigortasında biriken kaynaklara v.b. yapılacaktır.

Dünyanın gelişmiş ülkelerinde krizin üstesinden gelinmesi için kamulaştırma, kamu harcamalarının arttırılması, vergilerin azaltılması gibi öneriler getirirken, Türkiye tam aksine kamu harcamalarının azaltılması, vergilerin arttırılması yönüne gitmektedir.

Yoksulluk ve işsizlik hızlı bir şekilde daha da yaygınlaşırken, Sosyal Devlet‘in boşalttığı alanlar gerici, faşist, "Hayırsever vakıflar, dernekler, sivil toplum örgütleri, tarikatlar, siyasi parti ve organizasyonlar" tarafından doldurulmaktadır. İnsanlar kapitalist küreselleşmenin yarattığı yoksulluğa, yoksunluğa, işsizliğe, eğitimsizliğe karşı ırkçı, faşist, dinci, gerici tepkilere sarılmaktadır.

Bunun arkasında yıllardır iktidarlar tarafından izlenen sanayileşme modelinin etkileri yatmaktadır. Sanayileşme/ sermaye birikim modelimiz;

 

·           Ucuz işgücüne dayalı ve katma değeri düşükemek yoğun, kaynak yoğun süreçlere dayanmaktadır.

·           2. sınıf, artık çevreyi kirlettiği için gelişmiş ülkelerde istenmeyen, nispeten geri teknolojilerikullanılmaktadır.

·           Temel olarak sanayinin baskın kısmının, özellikle gelişmiş ülkelere yapılan ihracata dayandığı ancakithal ara mal rejiminin patladığı, ihracat içinde ithal payının mesela elektronikte %80‘lerin üzerinde, tüm ihracat içinde % 70‘lerde olduğu, ithalata göbekten bağlı ihracat ekonomisidir.

 

Bunun sonucu olarak;

Ucuz işgücüne dayandığı için istihdam ve ücret politikalarında;

  • İşçilerin ve ara teknik elemanların düşük ücret alması,
  • Kayıtdışı istihdam ve ekonominin yaygınlaşması,
  • Mühendislerin düşük ücret alması,
  • İhracat oranlarının, kişi başına düşen gelirin, sanayi kullanım kapasitesinin artmasına rağmen istihdamın artmaması yani eskiden 3 kişinin yaptığı işin 1 kişiye yaptırılması, tüm çalışanların ama özellikle genç mühendislerin sosyal hayatının bitirilmesi ve kendilerini geliştirmesine olanak tanınmaması,

 

Katma değeri düşük ürünlere dayandığı için Ülke sanayinin;

  • Dünya pazarlarında küresel rekabet şansının az olması,
  • Küresel çapta ekonomik dalgalardan kolay etkilenen,
  • Ülke sanayini ileriye taşıyamayan sadece küresel sanayinin ucuz yan sanayicisi konumunda olan,
  • İşyerlerinin araştırma, geliştirmeye kaynak ayıramaması, makina parklarını yenileyememesi,

 

Yoğun rekabet ve düşük karlar sistemine dayandığı için;

·           Her şeyi, aynı zamanda iş sağlığı ve güvenliğinin de bir maliyet unsuru olarak görülmesi ve bu yüzden iş kazalarının giderek artması,

·           Düşük katma değer ve karlılıktan dolayı, ucuz işgücü talebinin baskın hale gelmesi,

·           Her yıl tarımdan koparılan yaklaşık 1 milyon kişinin sanayide ucuz ve yedek işgücü olarak kullanılması,

·           Bu ihracat ve üretim talebini karşılamakta yetersiz ara teknik eleman yüzünden kontrolsüz üretim, tahrip edilen ve yok edilmeye çalışılan, kamusal denetimin yetersizliği ve tüm bunların sonucu olarak iş kazalarının sayısının giderek artması, kaçınılmazdır.

Bu ekonomik sistem ve sanayileşme modeli bizi en iyi ihtimalle gelişmiş ülkelerin manavı, kasabı, işçisi, askeri yapar. Demokrasimizi ve özgürlükleri ancak belli sınırlar çerçevesinde tutan göstermelik bir demokrasi haline getirir. Buna karşı çıkmak gerekir.

Ülke insanının refah içinde yaşamasının yolu, katma değeri yüksek, ar-ge faaliyetlerine dayanan, küresel olarak rekabet edebilecek ürünler üreten bir sanayileşme modeli ile olur. Sanayileşme-Bağımsızlık ve Demokrasi arasındaki ilişki, ayrılmaz bir ilişkidir.

Yeniden kamusal, toplumsal değerleri savunmanın zamanı gelmiştir. Artık "A" işletmesinin özelleştirilmesine hayır demek yerine "B" işletmesinin kamulaştırılması gerekir deme noktasındayız.

Kapitalizmin insanlığı iflasa sürüklediği böylesine bir dönemde, tüm dünyadaki emekten ve halktan yana güçlerin "demokratik, barışçı, gelirini adaletli paylaşan" bir dünya için mücadelesini yükseltilme zamanıdır.

O yüzden, gün, ülkemizin geleceğine sahip çıkma; savaşlara, yoksulluğa, yolsuzluğa karşı, küresel kapitalizmin taşıyıcısı, "üsttekine han hamam, alttakine din iman düzeni"nin yürütücüsü iktidara karşı, yüksek sesle"dur" deme, "Üreterek Büyüyen, Paylaşarak Gelişen" bir ülkede "Başka Bir Yaşam, Başka Bir Dünya, Başka Bir Türkiye Mümkün" deme zamanıdır.

            TMMOB

MMO Adana Şube Başkanı

Hüseyin ATICI