12 EYLÜL ANAYASINA 'DA AKP ANAYASINA DA "HAYIR" DİYORUZ
Yayına Giriş Tarihi
05 Ağustos 2010 tarihinde TMMOB Adana İl Kordinasyon Kurulu Sekreteri Mustafa ALTIOKKA'nın yaptığı basın acıklmasına, MMO Adana Şube Başkanı Hüseyin ATICI, JMO Adana Şube başkanı Mehmet TATAR, PMO Adana Şube başkanı Ramazan DOĞRU katıldı.
Basına ve Kamuoyuna;
12 EYLÜL ANAYASASINA‘ DA AKP ANAYASASINA DA "HAYIR" DİYORUZ
Anayasa çalışmaları toplumsal uzlaşıyı sağlama iddiasını taşıyabilmesi için, yapılırken toplumun tüm kesimlerinin görüşü alınmalı, katılımcılık sağlanmalıdır. 12 eylülde halkoyuna sunulacak Anayasa değişikliklerinde çoğulculuk ve katılımcılık sağlanmamış tam tersine yürütmenin bir dayatmasına dönüşmüştür. Bu sürecin farklı sınıf ve sosyal kesimlerde tartışılmaması, oldubittiye getirilmiş olması, toplumumuzda uzun bir zamandır izlenen gerginlik ve kutuplaşma politikalarının da etkisi ile ciddi bir huzursuzluk oluşturmuştur. Demokratikleşme adına yapılan bu değişikliklerde halk, emek ve meslek örgütleri hazırlanma sürecine dahil edilmemiştir.
TMMOB 12 eylül darbe Anayasasının değiştirilmesini ve yerine bağımsız, halkçı, laik, demokratik ve sosyal hukuk devletinin gerçekleşmesi için demokratik katılımla, emekçilerin hak ve çıkarlarını gözeten, hak ve özgürlükler temelinde yeni bir Anayasa hazırlanmasının zorunluluğunu her ortamda dile getirmiştir.
Anayasa değişiklik metninde, siyasi partiler yasası, seçim barajları, örgütlenme özgürlüğü, demokrasinin geliştirilmesi vb. gibi hayati sorunlara yer verilmemiştir.
Oysa Kürt sorununun çözümünü de barındıran ülkemiz halklarının bir arada yaşamını güvenceye alan, din ve inanç işlerini devlet müdahalesinden çıkartan, darbe ve özel savaş hukuku ve kurumları ile halk iradesi ve örgütlenme hakkı önündeki baraj vb. engelleri ortadan kaldıran, tüm çalışanların sosyal hak ve kazanımlarını koruyan yeni bir anayasa halkımızın gerçek ihtiyacıdır.
AKP gerçekten 12 eylülle hesaplaşabilir mi?
AKP kendi ihtiyaçları doğrultusunda kendi Anayasa değişikliğini yani bizim AKP Anayasası olarak andığımız değişiklikleri topluma dayatmaktadır. Yapılacak değişiklikler de uygulanan 12 Eylül Anayasasının gerici - faşist niteliğini değiştirmeyecektir. AKP iktidarı 12 Eylül darbecilerinin hiçbir kurumunu ortadan kaldırmamaktadır. AKP‘nin bugün "değişim" dediği yeniden yapılanmanın miladı 12 Eylül darbesidir. Özünde 24 Ocak 1980 kararlarında ifade edilen piyasacı, özelleştirmeci, gerici-dinci akımların güçlendirilmesi olan bu değişimin doğal sonucu bugün AKP iktidarıdır. Yani 12 eylülün ürünü AKP, 12 eylülle hesaplaşamaz. Anayasada yapılmak istenen değişikliklerle hedeflenen, sermayenin uluslararası kapitalist- emperyalist sistemlere uygun olarak yukarıdan aşağıya yeniden yapılandırılmasından başka bir şey değildir. Bu yönüyle AKP iktidarında milli irade adı altında demokratik bütün kanallar kapatılarak tekelci bir iktidar yapılanması kurulmak istenmektedir. Dolaysıyla yapılamak istenen değişiklikler halkın, emekçilerin yani bizim değil, AKP‘nin ihtiyaçlarının ürünüdür. Zira AKP‘nin derdi 12 Eylül kurumlarının iktidarını ele geçirmektir. AKP, idamların sorumlusu ve cuntanın başı Kenan Evren‘in yargılanmasına sıra gelince buna "sulu şaka yapmayın" diyebilmektedir. Böylesi bir çabayı "12 Eylül ile hesaplaşma" olarak değerlendirmek büyük bir yalan ve topuma karşı büyük saygısızlıktır.
Yargıyı ele geçirme çabaları
Öte yandan yargı engeline takılan yasadışı uygulamalar için AKP iktidarı; yargıyı tümüyle ele geçirmeyi hedeflemektedir. Demokrasilerde olmazsa olmaz olan güçlerin (yasama, yürütme, yargı) kuvvetlere ayrılığı ve bağımsızlığı ilkesi yok edilmek istenmekte ve siyasi iktidarın emrine sokulmaya çalışılmaktadır. İktidarın yasadışı uygulamalara karşı yaptığımız mücadelelerde kimi zaman yargı engeline takılan uygulamalar için hiçbir engelin kalmaması adına, güvencesizliğin ve sömürünün önündeki engelleri kaldırmak, hastaneleri, okulları, toprakları, fabrikaları, madenleri daha rahat satabilmek için yargıyı kendi denetimi ve kontrolüne almaya çalışmaktadır.
AKP iktidarı bir 12 Eylül Kurumu olan YÖK‘e değil, YÖK‘ün elinde olmamasına karşı olduğunu ispat etmiş, YÖK‘ü ele geçirir geçirmez bu kurumu hedef almaktan vazgeçmiştir. Benzer durum Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) için de hedeflenmekte ve bu kurumun işleyişini ve üyelerini de kendisi belirlediği anda AKP‘ye göre sorun kalmayacaktır. Örneğin 1982 Anayasa‘sının 140. maddesinde belirtilen "hakimler ve savcılar idari görevleri yönünden Adalet Bakanlığı‘na bağlıdırlar", veya 159. maddesindeki "HSYK‘nın başkanı adalet bakanıdır, bakanlık müsteşarı kurulun tabii üyesidir" maddeleri en çok tartışılan maddeler olmalarına karşın bu değiştirilmemektedir. Bu maddelerle yargı bağımsızlığından söz etmek mümkün değilken, kurul üyelerinin atamalarının yasama ve yürütmenin ağırlığında yapılması var olan durumun daha da geriye götürülmesinden başka bir şey değildir. Anayasa mahkemesi ile ilgili yapılan düzenlemede, yasama ve yürütmenin, anayasa mahkemesini kontrole alma niyetini ortaya koymaktadır. Bir raportörün müsteşar yardımcısı görevine bir ay süre ile getirilip, bir ay sonra anayasa mahkemesi yedek üyeliğine atanması bu konuda yapılmak istenenlerin açık belgesidir.
İletişim özgürlüğü, özel hayatın gizliliği ve adil yargılanma hakkı gibi en temel hak ve güvencelerin en ağır ve sistematik biçimde ihlal edildiği bir dönemde bu değişikliklerin yapılması endişe ve kaygılarımızı daha da arttırmaktadır.
Anayasalar kişilerin hak ve özgürlüklerini güvence altına alan belgeler olmalıdır. Bu anlamda kişi özgürlüğü için iktidarın bölünmesi yasama ve yürütmenin eylemlerine getirilen sınırlamaların yargı ile denetlenmesi kişi hak ve özgürlüklerinin güvencesidir.
Kişi hak ve özgürlüklerinin güvenceye alınması, yargının yasama ve yürütmeden bağımsız olmasına bağlıdır. Diğer yandan yapılan Anayasa değişikliği ile kapsam olarak en fazla maddenin değiştirildiği bu değişikliklerin tamamının halkoylamasına sunulması kuşku ve endişelerimizi daha da arttırtmaktadır. Bu kadar madde içinde istenilebilecek değişikliklerinde olması yapılmak istenen gerçek değişikliklerin gizlenmesidir.
YAŞ ve HSYK kararlarına yargı yolu getirildiği savunulurken, 53. maddede yapılan değişiklikle toplu sözleşmede uyuşmazlık çıkması halinde tarafların Hakem kuruluna başvurabileceği ve Hakem kurulunun kararının kesin olduğu belirtilmiş ve bu durum memurlara toplu sözleşme tanıyoruz diye anlatılmaktadır.
Bu gerekçelerle 12 Eylül Anayasasına da, onun devamı olan AKP Anayasasına da "hayır" diyoruz.