48. DÖNEM ODA DANIŞMA KURULU 4. TOPLANTISI GERÇEKLEŞTİRİLDİ
48. Dönem Oda Danışma Kurulu 4. Toplantısı 26 Şubat 2022 tarihinde, Ankara'da MMO Eğitim ve Kültür Merkezi'nde gerçekleştirildi.
Toplantı, Oda Başkanı Yunus Yener ve TMMOB Başkanı Emin Koramaz'ın açılış konuşmaları ile başladı. Toplantıya Oda Denetleme ve Onur Kurulu üyeleri, TMMOB temsilcileri, Oda ve Şube Yönetim Kurulu Üyeleri ve Oda Teknik Görevlileri ile birlikte yaklaşık 150 kişi katıldı.
Toplantıda, Oda çalışmaları üzerine Oda Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Elif Öztürk tarafından sunum yapıldı.
Oda Başkanı Yunus Yener'in açış konuşması:
"Odamızın 48. Çalışma Döneminin sonuncu, Şube genel kurullarında seçilen yeni yönetim kurullarının katıldığı ilk Danışma Kurulu toplantısına hoş geldiniz. Oda Yönetim Kurulu adına sizleri dostlukla selamlıyorum. Hoş geldiniz.
Direnen işçileri, kadınları, 14 aydır mücadeleyi bırakmayarak mezunu, öğrencisi ve akademisyenleri ile direnen Boğaziçi Üniversitelileri, yaşam alanlarına yapılan saldırılara ve zamlara/hayat pahalılığına karşı mücadele eden halkımızı selamlayarak başlamak istiyorum.
Şubelerimizin genel kurullarının ardından bu hafta başında yaptığımız açıklamada belirttiğimiz üzere; genel kurullarımız kamu-toplum yararını ana ilke olarak kabul eden, mesleki demokratik mücadeleyi bütünlük içinde yürüten çalışma anlayışımızın Oda genelinde sahiplenildiğini bir kez daha göstermiştir.
Yönetimlerdeki görev değişimlerimiz de süreklilik bilinci ve mesleki toplumsal sorumluluk içinde olmuştur.
Şube genel kurullarımızın demokrat, halkçı-toplumcu yurtsever çizgimize güç katan bir şekilde tamamlamasında katkısı bulunan bütün üyelerimize teşekkür ediyor, yeni seçilen yönetim kurullarına başarılar diliyoruz.
Değerli Arkadaşlar,
Konuşmamın ardından Oda Sekreteri Elif Öztürk arkadaşımız Oda çalışmaları hakkında bir sunum yapacak. Bir hafta sonra da Sekreterler–Saymanlar toplantısı yapılacak ve yeni yönetimlerin hassasiyet göstermeleri gereken konularda bilgilendirme yapılacak. Ayrıca tam bir ay sonra yine birlikte olacağımız Oda genel kurulunda kapsamlı bir Çalışma Raporu sunulacak. Bu nedenle bu toplantımızı özellikle yeni seçilen arkadaşlarımızla tanışma ve karşılıklı bilgilenme toplantısı olarak da değerlendirebiliriz. Tabii ülkemizdeki genel durum, her toplantımızda olduğu gibi bugün de gündemimizde yer alıyor.
Şimdi çok kısaca bu dönemki çalışmalarımıza değinmek istiyorum. Onlarca kongre, kurultay, sempozyum, çalıştay, onbinlerce üyeye yönelik eğitim, panel seminer, söyleşiyle, teknik hizmetlerle yoğun bir dönem geçirdik.
Bilindiği üzere iktidar, Covid-19 salgınını totaliter yönetim tarzı ve sermayeye destekler sunmak için yeni bir fırsat, muhalefet edenler için baskıyı yoğunlaştırma vesilesi olarak değerlendirmiştir. Bu gerçeği yeri geldiği her zaman dile getirdik.
Salgına karşın Oda çalışmalarını başarıyla sürdürdüğümüzü, teknik hizmetlerimizin sürekliliğini sağladığımızı, personel yapısını korumayı başardığımızı, üyelerimizle ilişkilerimizi sürdürmek için yeni araçlar kullandığımızı, dijitalleşmede önemli adımlar attığımızı, mesleklerimizin değersizleştirilmesine direndiğimizi, eğitimlerimizi geliştirdiğimizi, yayınlarımızın uluslararası indekslerde daha fazla tarandığını, ülkemizin her alanda ihtiyaç duyduğu kamucu/toplumcu yeni bir yön gerekliliğine vurgular yaptığımızı özellikle belirtmek isterim.
Salgının ilk günlerinden itibaren önce Oda bünyesinde bir Teknik Kurul, hemen ardından biz dahil on bir meslek kuruluşu ve hekim dostlarımızı kapsayan İklimlendirme Teknik Kurulu(İTK)’nu oluşturduk ve hastanelerden başlayarak toplu olarak bulunulan iç mekanlarda alınması gerekli ayrıntılı önlemleri açıklayarak önemli bir kamusal görevi yerine getirdik.
Akademik dergilerimiz Mühendis ve Makine, Endüstri Mühendisliği ve Tesisat Mühendisliği dergilerimiz daha fazla uluslarası endeksde taranmaya başladı, periyodlarında ve her sayıda daha fazla makale ile yayınlanıyor artık. Mühendis ve Makine Güncel ise periyodunda teknik bir dergi geldi.
Bütün bu çalışmaları yapan MMO örgütlülüğüne, çalışma grupları ve komisyonların üyesi arkadaşlarımız ile sevgili çalışanlarımıza buradan bir kere daha teşekkür ediyorum.
Değerli Meslektaşlarım,
Gündemimize uygun olarak Türkiye’deki mevcut duruma kısaca değinmek istiyorum.
Türkiye’deki vahim ekonomik siyasi durum ve son yıllarda gündemde olan TMMOB mevzuatını değiştirme girişimleri itibarıyla bizi zor günlerin beklediğini belirtmeliyim. Bu nedenle önümüzdeki güç dönemde başlıca dayanağımız, örgütsel bütünlüğümüzün tekrar tekrar tesisi ve Oda içinde görüş-yaklaşım ve uygulama birliğinin sağlanmış olmasıdır. Bunun için hepimiz birlikte daha çok çaba sarf etmeliyiz.
Bildiğimiz üzere son yıllarda ülkemizde Cumhuriyet dönemindeki bütün olumlu gelişmeleri tasfiye eden köklü bir rejim değişikliği yaşanmıştır. Laiklik, demokrasi, parlamenter sistem, kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü, sosyal hukuk devleti, temel hak ve özgürlükler, liyakat normu, kamunun ekonomi ve topluma yönelik üstlendiği olumlu işlevler ile kamusal hizmet ve denetimlerin tasfiyesi, bu rejim değişiminin karakteristik öğeleridir.
Şimdi yoğun bir dinselleştirme ve gericilik, parti devleti, tek kişi egemenliği ve sürekli değiştirildiği için altüst olan bir idare ve onun kararnameleri, kararları söz konusudur.
Tarihimizin bütün usulsüzlüklerini, yolsuzluklarını, kayırmacılıklarını, borçlanma düzeylerini, rant politikalarını ve vergi adaletsizliklerini kat kat aşan, aynı zamanda halkı işsizlik, yoksulluk ve hayat pahalılığı ile güçten düşüren bir kötülükler iktidarı, felaketler iktidarı söz konusudur.
Bu durumun serbestleştirmeler, özelleştirmeler, finans ve rant politikaları eşliğinde sanayisizleşmeye, mühendisliğin değersizleştirilmesine de yol açtığını biliyoruz.
Makro ekonomik göstergeler; paranın değeri, enflasyon, milli gelir, bütçe açıkları, cari açıklar, büyük faiz ödemeleri, ödenek üstü hesapsız harcamalar, kamu ve reel sektör borçları vahim boyutlara ulaşmıştır.
Dolar milyarderleri daha da zenginleşirken, dövize endeksli iç ve dış borçlar ile faiz ödemelerindeki büyük artışların karşılığı biliyoruz ki tamamen halka yükleniyor. Esnafa, çiftçiye, halka, sadece gidin kredi alın, borçlanın denilmektedir.
Depremlerin, orman yangınlarının, yanlış yapılaşmanın yol açtığı sellere ve diğer tüm felaketlere iktidarın sunduğu “çözüm”, zedelere ev satmak, esnaf ve çiftçinin banka borçlarını birkaç ay ertelemek, kredi açıp borçlandırmak gibi utanç duyulması gereken uygulamalardan ibarettir.
Diğer yandan hem ekonominin “iyi” durumda olduğu söylenmekte, hem de “ekonomik kurtuluş savaşı”ndan söz edilmektedir.
Yoksulluk ve açlığı reddedenlerin biri yandan “öğünlerinizi küçültün” dediği, peş peşe yapılan enerji zamlarına karşı “evinizi daha az ısıtın” dediği, ama diğer yandan “itibardan tasarruf olmaz” diyerek saraylar yaptırdığı; barınma, ısınma, aydınlatma, ulaşım, üretim, gıda, istisnasız her şeyin kat kat pahalılaştığı, Türk Lirası’nın daha da değersizleştirildiği, devalüasyonun neredeyse günlük hale geldiği bir dönemdeyiz.
Diğer yandan Türkiye narkotrafik ve kara para aklamada uluslararası kara listelere girmiş durumdadır. Ülkemiz mafyatik, oligarşik bir rant ağının çıkarlarının kıskacı altındadır.
Dış politika ise, toplumsal muhalefeti baskı altında tutmak için milliyetçi-şoven, mezhepçi, militarist eksende halklar-ülkeler arası düşmanlıkları körükleyici tarzda yürütülmekte ve ülkemizin emperyalizme bağımlılığı pekiştirilmektedir.
Dış politika ABD-NATO emperyalist politikalarına bağlılıkla belirlenmektedir. Bu durum Afganistan, Irak, Libya, Suriye örneklerinden sonra Ukrayna-Rusya geriliminde de görülmektedir.
Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrası NATO’yu genişletmeye ve Rusya’yı kuşatmaya yönelik emperyalist yayılma siyaseti bugün bir savaşa yol açmış durumdadır. Sovyetler’in Doğu Avrupa’daki askeri güçlerini çekmesine karşılık NATO’nun genişlemeyeceği sözü yerine getirilmemiş; Balkanlar, Doğu Avrupa ve Ukrayna emperyalizmin silah deposuna çevrilmiştir. Emperyalizm, neonazilerle kucak kucağa olan Batı yanlısı Ukrayna yönetimini Rusya ile bir savaşa sokmak için her türlü kışkırtmaya başvurmuştur. ABD ve İngiltere’nin temsil ettiği Anglo-Sakson emperyalizmi, dünya kamuoyunu Rusya karşıtlığına yönlendirmeye, diğer yandan emperyal hevesler içindeki (Gürcistan’ı, Kırım’ı, Kazakistan’ı ve Büyük Rusya hülyasındaki Rusya devlet başkanını hatırlayalım) Rusya’yı Donbass’ı (Donetsk ve Lugansk bölgelerini) işgale teşvik etmişlerdir. Belirtmek gerekir ki, bu emperyal kavganın kaybedeni, daha da yoksullaşan, savaşın acı yüzüne, yokluklara, ölümlere sürgünlere maruz bırakılan halklar olacaktır.
Amerikan emperyalizmi, rakip gördüğü Çin ve Rusya’nın yükselişini, soğuk ve sıcak savaş yöntemleri ve ekonomik ambargo ile engellemeye çalışmaktadır. Nükleer savaş tehlikesi her zamankinden daha fazla gündemdedir.
AKP iktidarı bu savaşta NATO yanlısı bir politika izlemektedir. Bilindiği üzere iktidar, 2011 yılından beri Suriye’de de emperyalizm artı İsrail, artı bölge gericiliği, artı şeriatçı çeteler ile işbirliği içinde, ülkemiz ve bölge halkları aleyhine tutum almaktadır. BOP-GOP girişimini, Suriye’ye emperyalist müdahalenin başlangıç dönemini, Trump’ın “Türkiye İdlib’de bize yardım ediyor” sözlerini hatırlayalım, kısaca emperyalizmin vesayeti altında, Suriye’nin parçalanması misyonu ile hareket edilmektedir.
Yalanlara, dış politika manevralarına, militarist politikalara ağırlık verilmesi, milliyetçiliğin ve dinselleşmenin körüklenmesi, ekonomik ve siyasal açılardan kırılgan bir zeminde bulunan iktidarın hem “fıtratı” gereğidir hem de her türlü hukuk dışılık ve zorbalıkla iktidarlarının ve mali kaynaklarının ömrünü uzatmaya yöneliktir.
İzlenmesi gereken doğru politikayı, her zaman savunduğumuz üzere, militarist savaş yanlısı politikaların reddi; ülkede, bölgede, dünyada barışı savunmak; savaş ve işgallere, emperyalist yayılmacılığa ve her türden yayılmacılığa karşı çıkmak, savaş aygıtı NATO’dan çıkmak, ülkelerin bağımsızlıklarına saygı duymak ve halkların egemenliklerine hizmet edecek politikalar bütünü şeklinde özetlemek mümkündür.
Ayrıca unutmayalım, iktidarın Ukrayna-Donetsk-Lugansk savaşındaki ABD emperyalizmi-NATO yanlısı tutumu, çok büyük bir ekonomik kriz ve enerji soygunu ile, hayat pahalılığı ile bunalan halkımıza, Türkiye’mize yeni çok büyük sıkıntılar getirecektir. Doğrudan savaş alanı olan bölgelerin dışında, en çok kaybedecek diğer ülkelerin başında Türkiye gelmektedir.
Değerli Arkadaşlar,
Hangi konuda olursa olsun, muhalefet ve halkın tepkisinin “daha neler göreceksiniz neler” benzeri şiddet tehditleri ve eylemleriyle bastırılmaya çalışıldığını biliyoruz.
Cumhuriyetin kazanımlarını, demokrasiyi, laikliği, hukuku, kamuyu, ekonomiyi ve toplum içi ilişkileri her düzeyde tahrip eden iktidarın bu kırılgan ve zorba durumu birçok yeni gelişmeye de ortam sağlamıştır.
Diğer yandan 2009 yerel seçimlerinin, gerekleri yerine getirilmeyen 7 Haziran 2015 seçimlerinin, şaibeli 2017 Anayasa referandumu ve 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin, 31 Mart 2019 yerel seçimleri ve 23 Haziran İstanbul seçimlerinin sonuçları ve günümüzdeki yaygın halk tepkileri, iktidar politikalarına karşı ciddi bir toplumsal direnç olduğunu göstermektedir.
Bu noktada toplumsal muhalefetin bu rejime karşı çıkışının doğru bir içerikle ve doğru bir şekilde sağlanması oldukça önemlidir. Neoliberal ve totaliter siyasal İslamcı çerçevedeki rejim değişikliklerinin parlamenter muhalefet tarafından bütünlük içinde ele alınmaması çok ciddi bir sorundur.
Öte taraftan biliyoruz ki halk hayat pahalılığı, yoksulluk, işsizlik, borçluluk, gelecek belirsizliği ve kaygısı içinde yaşıyor. İşsizlik ve yoksulluk sonucu olan intiharlar, ekonomiyle ilgili olumsuz göstergelerle birlikte toplumun içinde bulunduğu bunalımı dramatik bir şekilde yansıtmaktadır.
Bu üzücü genel durumdan çıkış için ülkemizin yeni bir yönelime girmesi gerekiyor. Yıllardır vurguladığımız üzere bu yönün ana çerçevesi; eşitlik, özgürlük, laiklik, demokrasi, bilimin aydınlığı ve kamusal-toplumsal yararlar ile ülkede ve bölgede barış politikasının hâkim olmasıdır.
Bu yeni yön içinde, bizim önemli bir yerimizin olduğunu unutmamalıyız. Özellikle vurguluyorum, halkın egemenliği ve iktidarı için planlama-sanayileşme-kalkınma, kamulaştırma, kamusal alan ve mekânların korunması ile kamusal hizmet ve denetimin hakim olacağı yeni bir yön gerekiyor ülkemize.
Yaşadıklarımız TMMOB’nin ve diğer dost çevrelerin yıllardır yürüttüğü haklı, onurlu, özverili mücadeleyi sürekli olarak doğrulamaktadır.
Bu gerçekliği, Odamız, Odalarımız ve TMMOB’nin toplumsal önemini görmemiz, buna göre davranmamız, yeni dönem çalışmalarını bu genel çerçeve içinde planlamamız ve iç yaşamımızı da buna göre düzenlememiz gerekiyor.
Değerli Arkadaşlar,
İktidar blokunun tüm toplum ve kurumlar üzerinde olduğu gibi Odalarımız ve TMMOB’miz üzerinde otoriter vesayet kurma çabalarını gündeminden düşürmediğini, gücünü toplumu kuralsızca şekillendirmek için kullandığını biliyoruz.
Odalarımız, mesleki toplumsal sorumlulukları gereğince birinci dereceden sorumlu oldukları kamusal hizmet ve denetim sürecinin dışına itilmeye çalışılmakta; mühendislik ve mesleki denetim hizmetleri geriletilmektedir.
Dolayısıyla önümüzdeki görev, mühendisliği değersizleştirmeye, itibarsızlaştırmaya karşı durmaktır; Odamızı bugünlere getiren ve geleceğe taşıyacak olan örgütlü üyelik normu ile Oda-TMMOB örgütlülüğünü güçlendirici tarzda örgütlenme sorumluluğunu yerine getirmektir.
Dostlar,
Yeni bir döneme girerken gözetmemiz gereken hususlara özellikle değinmek istiyorum.
Oda Çalışma İlkeleri arasında yer alan demokratik merkeziyetçilik ve örgütlü üyelik normlarına dayalı iç yaşamımız ve yaygın mesleki-toplumsal hizmet sunumu ile TMMOB’nin en etkin Odası konumuna ulaşmış durumdayız. TMMOB’nin en büyük destekçisi, etkinliklerinin en yoğun katılımcısı Odamızdır ve bu katkı önümüzdeki dönemde de bütün Türkiye’de sürdürülmelidir.
Öğrenci üyelikten yönetmeliklere, meslek içi eğitim ve belgelendirme çalışmalarına ve iç dayanışmaya dek TMMOB’de özel bir yerimiz var. TMMOB’nin son üç başkanının Odamızdan olması bunun bir göstergesidir.
Şunu da belirtmem gerekir: Odamız 1994 yılından bu yana adeta yeniden yapılanmış, örgütlü üye katılımına dayanmış, örgütsel bağımsızlığı ile yurtsever kamucu toplumcu çizgisini geliştirmiş ve bu yaklaşımı TMMOB ortamına da yansıtmıştır.
Odamızın dar meslekçi bir yaklaşıma sahip olmadığını da belirtmeliyim. Meslek ve uzmanlık alanlarımızdaki çabalarımız; bilim ve tekniğin gereklerine, toplumun can güvenliğine, çalışma yaşamının insanca düzenlenmesine, işçi sağlığı-iş güvenliği ve güvenceli çalışmanın sağlanmasına ve ülkemizin planlı sanayileşmesi ve demokratikleşmesi gereklerine yöneliktir.
Emekten, halktan, mesleğimizden, ülkemizin bağımsızlığı ve gelişmesinden yana Oda Çalışma İlkeleri böylesi temellere dayanmaktadır.
Oda çalışma programlarına her dönemde yansıttığımız bu ilkelerin aynı zamanda TMMOB’nin program ve ilkeleri olarak yerleşmesi de Oda çabalarımızla sağlandığını belirtmek istiyorum.
1998 TMMOB Demokrasi Kurultayı ile 2003 TMMOB Mühendislik Mimarlık Kurultayı’nın eksenleri Odamızca belirlenmiştir. DİSK’li, TÜRK-İŞ’li, KESK’li, HAK-İŞ’li Emek Platformu’nun programının hazırlık sekretaryasında yine arkadaşlarımız vardı.
Bu yapının başarıları öncü arkadaşlarımızın, bütün yönetim kurullarının, komisyonlarımızın, örgütlü üyelerimizin, değerlerimizi paylaşan çalışanlarımızın kolektif emeği ile gerçekleşmiştir.
Bütün bunları, içinde yer aldığımız ve bugün bizlerin temsil ettiği çizginin yakın tarihinin bazı temel özellikleri olarak, yeni dönem çalışmalarımızı şekillendirirken bizlere yol göstermesi amacıyla dile getirdim.
Hiçbir siyasi gücün arka bahçesi olmayan, her zaman doğrulanan bağımsız tutumumuzu güçlendirmemiz, gücümüzün farkında olmamız ve onu geliştirmemiz oldukça önem taşımaktadır.
Direnç ve mücadelemizin tarihsel ve güncel dayanaklarına güvenle mücadele ile, bu mevzileri koruyacağımız ve geleceğe taşıyacağımız kesindir.
Sevgili Arkadaşlar,
Hizmet alanlarımızla ilgili hassas olmamız gereken yeni durumlar söz konusudur. Örneğin akredite kuruluşların sayısının piyasacı bir şekilde artması ve meslek odalarının kamu adına yapmakla yükümlü oldukları mesleki denetimlerin kaldırılması girişimleriyle Oda-Üye ilişkileri zayıflatılmak istenmektedir.
Bu durum TMMOB Yasası’nda yapılmak istenen değişikliklerle uyuşmaktadır. Bu noktada genel, kamusal-toplumsal, mesleki yarar ilkeleri ile Meslektaş-Üye-Şube-Oda ilişkisini bir bütün olarak ön planda tutmalı ve meslek alanlarımızı koruma yanı sıra yeni alanlara yönelmeyi başarmak durumundayız.
Yeni çalışma döneminin başlangıcında her şeyi titizlikle planlamak gerekiyor. İç tahkimatımızı güçlendirmemiz; örgütlü üye ilişkilerimizi yeni yöntemlerle geliştirmemiz, daha fazla üye ile temas kurmamız ve örgütlü üye ağına dâhil etmemiz gerekiyor. “Üye İlişkilerine Yönelik İlkeler”imiz arasında bulunan “Oda’nın ‘üye olunması gerekli’ bir kurum olarak görülmesinin sağlanması” için eksiklerimiz ne ise gidermeye yönelik adımlar atmalıyız. Üye aidatlarını toplamaya daha fazla önem vermemiz gerekiyor. Üyelerimizin aidiyetle Odaya sahip çıkmalarının özel çabalarla sağlanması, yeni dönemin gereklilikleri arasında yer almalı ve üzerinde hassasiyetle durulmalıdır
İşyeri temsilciliklerini işletmeyi, mümkün olan yerlerde yenilerini kurmayı, komisyonlarımızı aktif kılmayı, meslek ve uzmanlık alanlarımızı analiz, etüt, projelendirme ayaklarıyla birlikte çeşitlendirmeyi başarmalıyız.
İl-İlçe Temsilciliklerimizi Şube hizmet gereklilikleri doğrultusunda idari yapıdan büro ve personel yapısına kadar güncel ihtiyaçlar temelinde yeniden organize etmeli ve gereken bütün adımları atabilmeliyiz.
Örgütümüz, başta yöneticilerimiz ve teknik görevlilerimiz olmak üzere, yönetmeliklerimiz üzerinde çalışmalı, kendilerini ve birbirlerini eğitmeli, yönlendirmeli, bilgilendirmelidir.
Ayrıca, her Şubemiz kendi alanlarındaki “dönüşüm” projeleri ile kentsel-kırsal, doğal, kültürel, tarihi mirasın rant talanına açılmasını, yerel yönetimler üzerindeki iktidar vesayetinin artırılmasının sonuçlarını, merkezi idarenin rant alanlarını genişletmesiyle oluşan ve oluşacak kamusal-mesleki denetim eksikliğinin toplumsal yaşamdaki etkilerini, meslektaşlarımıza ve kamuoyuna yansıtabilmelidir.
Mühendis işsizliğinin ardında yatan gerçekleri, sanayi, tarım, hizmet sektörlerindeki durumlar ile bağ kurarak teşhir etmeliyiz.
Oda-Şube kararlarının, açıklama ve raporlarımızın, etkinliklerimizin, bütün çalışmalarımızın, üyelerimiz ve bütün örgütte içselleştirilmesine yönelik ortamlar yaratmak çok önemlidir.
İşsiz ya da iş değiştiren, iş arayan üyelerimize yönelik çok yönlü hizmetler geliştirmek, üyelerimizle ortak çalışma ve dayanışma içinde olmak önümüzdeki bir diğer sorumluluktur.
Bulunduğumuz illerde diğer emek ve meslek örgütleriyle yakınlaşmayı, ortak paydalarda birlikte davranmayı önümüze koymalıyız.
TMMOB’ye bağlı diğer Odalarla ilişkiler geliştirmeyi, ortak refleksler üretmeyi, İKK’ları canlı kılmayı, aktif katkıda bulunmayı ihmal etmemeliyiz. İstisnai de olsa Oda-TMMOB bütünlüğünü bozan davranış ve girişimlere tanık olabildiğimiz için değiniyorum; kamu kurumları ve merkezi yönetim ile ilişkilerde Şubelerimiz Oda merkezi ile, Odamız veya Odaların merkezleri de TMMOB yönetimi ile bütünlük içinde davranmakla yükümlüdür.
Konuşmamı tamamlarken, 26-27 Mart’ta yapacağımız Oda Genel Kuruluna delegelerimizin tam katılımını sağlamamız gerektiğini belirtmek istiyorum.
Son olarak geldiğiniz için teşekkür ediyor, yeni dönemde başarılar diliyor, saygılar sunuyorum."
TMMOB Başkanı Emin Koramaz'ın Oda Danışma Kurulu konuşması:
"Odamızın ilerici, devrimci, yurtsever geleneğinin taşıyıcısı ve güvencesi olan danışma kurulumuzun siz değerli üyelerini sevgiyle selamlıyorum.
Bir süredir Oda faaliyetlerimizde yararlandığımız, tüm üyelerimizin kullanımına sunduğumuz kongre ve kültür merkezimizde sizlerle yeniden bir araya gelebilmenin mutluluğunu yaşıyorum.
Devrimci, demokrat, yurtsever kadroların başarısıyla tamamlanan şube genel kurullarımızın ardından, Oda Genel Kurulumuz öncesindeki son danışma kurulumuzu gerçekleştiriyoruz.
Geride bıraktığımız çalışma döneminde, pandeminin yarattığı tüm zorluklara rağmen, şube faaliyetlerinin başarılı ve uyumlu biçimde yürütülmesini sağlayan, şube genel kurullarımızın başarıyla tamamlanmasını sağlayan şube yönetim kurullarımıza teşekkür ediyorum. Onların fedakarlıkları ve yaratıcılıkları sayesinde mesleki ve toplumsal sorumluluklarımızı aksatmadan yürüttük, üyelerimizin tüm ihtiyaçlarını eksiksiz biçimde karşıladık.
Yeni seçilen kurul üyelerimize de hepinizin huzurunda başarılar diliyorum. Önümüzdeki dönemde de aynı üretkenlik ve çabayla şube faaliyetlerimizin başarıyla devam edeceğinden hiç şüphem yok. Bu Danışma Kurulumuzda yürüteceğimiz tartışmaların, içinden geçtiğimiz bu zor günlerde Odamızın faaliyetleri açısından yol gösterici olacağına inanıyorum.
Değerli Arkadaşlar,
Yüzyılların birikiminden öğrendiğimiz acı bir gerçek var: Bulutlar nasıl ki yağmurla yüklüyse ve belirli bir yoğunlukta yağmura dönüşüyorsa, kapitalizm de savaşla yüklü ve bir noktadan sonra mutlaka savaşa dönüşüyor.
Sömürüye, bencilliğe, kâr hırsına ve şiddete dayalı bu anlayış dünyanın her yanını savaş alanına çeviriyor. Uzun yıllardır Ortadoğu’da devam eden savaş sona ermeden şimdi de Karadeniz’in karşı kıyısında büyük bir savaş patlak verdi.
Emperyalist odakların sınır tanımaz saldırganlığı, savaş örgütü NATO’nun yayılmacı anlayışı ve Rusya’nın zorba dış politikası, milyonlarca kişinin hayatını tehdit eden bir savaşa ve işgale dönüşmüş durumda.
Bizler yıllardır emperyalizmin bu saldırgan, yayılmacı, sömürgeci politikalarına karşı barışı, halkların kardeşliğini ve bir arada yaşamı savunduk. Bir kez daha yurtta barış, dünyada barış çağrımızı dile getirmek istiyorum. Silahların susmasını, işgalin sona erdirilmesini ve anlaşmazlıkların karşılıklı görüşmeler ve uluslararası hukuk zemininde çözülmesini istiyoruz.
Dünyanın en büyük gücü silahlı ordular değil, milyarlarca vicdanlı kişiden oluşan barış yanlılarıdır. Bizler cesaretle barışın sesini yükseltmeye devam edeceğiz.
Bizlerin sadece barışın sesi değil aynı zamanda emeğin de sesiyiz. Türkiye’nin dört bir yanında direnen işçilere; insanca yaşayabilecekleri bir ücret ve çalışma koşulları için greve çıkan sağlık çalışanlarına; hayat pahalılığı ve zamlara karşı sokaklara çıkan tüm toplum kesimlerine dayanışma duygularımı iletmek istiyorum.
Direnenlerin, mücadele edenlerin varlığı bizlere umut veriyor. Onların direnerek, mücadele ederek elde ettikleri her kazanım, toplumun, emeğin ortak kazanımıdır. Ortak geleceğimiz, bu kazanımlarla şekillenecek ve güzelleşecektir.
Emeğin güçlü kollarıyla kurulacak bir dünyada ne açlık olacak ne sefalet, ne savaş olacak ne nefret, ne emperyalist boyunduruk olacak ne kapitalist sömürü, ne gericilik olacak ne de cehalet! Emeğimizle kuracağımız dünyada demokrasi olacak, özgürlük olacak, barış olacak, bağımsızlık olacak, laiklik olacak, gönenç olacak, huzur olacak! Buna yürekten inanıyorum.
Değerli Arkadaşlar,
Uzun yıllardır bitmeyen, giderek derinleşen büyük bir ekonomik krizin içinden geçiyoruz.
Hayat pahalılığı, işsizlik ve yoksulluk bütün toplum kesimlerinin yaşamını tehdit eder hale geldi.
Herkes bu duruma isyan ediyor. Haklarını alamayan hekimler ve sağlık çalışanları isyan ediyor. Alın terinin karşılığını isteyen işçiler isyan ediyor. Aldıkları zam daha kursağından geçmeden eriyip biten memurlar isyan ediyor.
Borç batağındaki esnaf isyan ediyor. Açlık sınırının altında yaşamak zorunda bırakılan emekliler isyan ediyor. Hayatlarının baharında geçim derdine düşen gençler isyan ediyor. Faturalarını ödeyemeyen, ay sonunu getiremeyen milyonlar isyan ediyor.
İnsanlar binlerce liralık elektrik-doğalgaz faturası ödemek istemiyor. İnsanlar artık benzine, mazota, gaza gelen zamlardan bıkmış durumda. İnsanlar her alışverişte değişen etiket fiyatları görmek istemiyor. İnsanlar her yıl daha da artan vergi yükü altında ezilmek istemiyor.
İnsanlar artık bu iktidar tarafından yönetilmek, tek adam rejimi altında yaşamak istemiyor!
Çünkü bu iktidarın artık halkın yaşamını iyileştirmek, ülkenin geleceğini kurtarmak gibi bir derdi kalmadı.
Bu iktidarın tek derdi yıllardır kurdukları sömürü düzenini ne pahasına olursa olsun devam ettirmek. Bu iktidarın derdi, yandaşlarına verdikleri garantili ihalelerin ödemelerini aksatmamak.
Bu iktidarın derdi, ülkenin tüm varlıklarını, tüm kaynaklarını, tüm güzelliklerini eşine dostuna peşkeş çekmek. Bu iktidarın derdi, dinci gericiliği halka yaşam tarzı olarak dayatmak.
Bu sömürü düzeni sürsün diye yapmadıkları hiçbir şey kalmadı.
Bu ülke halkını kutuplaştırarak birbirinin düşmanı haline getirdiler. Bu ülkenin aydınlarını, sanatçılarını, bilim insanlarını hedef gösterdiler. Toplumsal muhalefeti polis şiddetiyle baskı altına aldılar.
Muhalif siyasetçileri, gazetecileri, sosyal medya kullanıcılarını hukuksuz biçimde cezaevlerine attılar. Kazanamadıkları seçimleri yok saydılar, seçimle alamadıklarına kayyumla el koydular. Üniversitelerin, bilimin, tekniğin ve aklın sesine kulak tıkadılar.
Bu ülkeye verebilecek hiçbir şeyi olmayan tek adam rejimi, bu ülkenin geleceğini elinden çaldı, geleceğimizi ipotek altına aldı.
Bugün elimizde her alanda harabeye dönmüş bir ekonomi ve hukuktan bürokrasiye kadar her alanda çürümüş bir devlet yapısından başka bir şey kalmadı.
Mevcut haliyle ülkemizdeki tek adam rejimi, 20 yıllık AKP iktidarının başarı hikayesi değil, yönetim krizinin ürünü ve göstergesidir. 20 yıldır uyguladığı politikalarla ekonomiden siyasete, toplumsal yaşamdan uluslararası ilişkilere kadar her alanda derin krizler yaratan AKP iktidarının, normal koşullar altında ülkeyi yönetme imkanı kalmamıştır.
Parlamento’nun etkisizleştirilerek halk iradesinin görmezden gelinmesi, güçler ayrılığının ortadan kaldırılarak denge-fren mekanizmalarının ortadan kaldırılması, yargı bağımsızlığının ortadan kaldırılarak hukukun üstünlüğü anlayışının bitirilmesi mevcut rejimi sürdürülemez kılmaktadır.
Rejimin istikrarsızlığı, AKP’yi ülke içinde ve dışında daha saldırgan politikalar izlemeye itmektedir. Bir yandan polis şiddeti ve hukuk kullanılarak toplumsal muhalefet baskı altına alınırken, diğer yandan da dışlayıcı-kamplaştırıcı politikalarla toplum saflaştırılmaktadır.
Sevgili Arkadaşlar,
Tek adam rejimi bu başarısızlığını halkı tehdit ederek, en temel demokratik hak ve özgürlükleri yok sayarak, toplumsal muhalefeti şiddetle sindirerek örtbas etmek istemektedir. Geldiğimiz noktada tek adam rejimi halkın desteğiyle değil, halka yönelik baskı ve zorbalıkla ayakta duruyor.
Bu baskı ve zorbalık üzerine yeni bir anayasa ve yeni bir devlet kurmak istiyorlar.
AKP’nin kurmaya çalıştığını itiraf ettiği yeni devlet, laikliğin tümüyle tasfiye edildiği, bütün yaşamın dinsel hükümler uyarınca inşa edildiği bir devlet olacaktır.
AKP’nin gerici-muhafazakar toplum inşasının en önemli hedeflerinden birisi eğitim olmuştur. İktidara geldiği günden bu yana okul öncesinden üniversiteye kadar eğitimin her alanında büyük tahribatlar yapmıştır. Milli eğitim bakanlığından yandaş sendikalara, sivil toplum kuruluşlarından cemaatlere kadar farklı kollarda yürütülen planlı çalışmalarla eğitim sistemi hem biçimsel hem de içerik olarak tümüyle kindar-dindar nesiller yetiştirme amacına hizmet eder hale gelmiştir.
Kendi yarattıkları "yeni Türkiye" için bilimsel düşünmeyi, araştırmayı, sorgulamayı göz ardı edip dini hurafelerle "yeni nesil" yetiştirmeyi amaçlayan AKP iktidarına karşı okullarımızı ve çocuklarımızın geleceğini hep birlikte savunacağız.
Laiklik ve laik eğitim mücadelesi sadece çocuklarımızın geleceğini değil, tüm ülkenin geleceğini savunmaktır. Bizler bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hiçbir tereddüt göstermeden laikliği inşa etmek, geleceğimizi bilimsel değerler ışığında inşa etmek için mücadele edeceğiz.
Geçtiğimiz dönemimiz, dinci gericiliğe karşı aydınlanma değerlerini ve laikliği, neoliberal yağma politikalarına karşı kamusal değerleri, ekonomik krize karşı mesleki ve özlük haklarımızı savunmakla geçti.
Yaşadığımız tüm baskılara rağmen demokrasiye, özgürlüklere, bağımsızlığa, laikliğe ve toplumculuğa olan bağlılığımızdan asla taviz vermedik. Ülkemizi kasıp kavuran salgın ve kriz koşullarında üyelerimizin ekonomik, demokratik ve mesleki çıkarlarının geliştirilmesi için mücadele verdik.
Bundan sonra da bu mücadeleden hiçbir biçimde vazgeçmeyeceğiz.
Bu inanç ve kararlılıkla, Türkiye’nin içinden geçtiği bu karanlık dönemde, ülkemize, mesleğimize ve değerlerimize sahip çıkmak konusunda en ufak bir tereddüt yaşamadan mücadele eden tüm arkadaşlarımızı dostlukla kucaklıyorum.
Önümüzdeki Genel Kurulumuzun eşit, özgür, demokratik bir Türkiye mücadelemize, üreten, sanayileşen ve hakça bölüşen bir ülke özlemimize katkı vermesi dileğiyle hepimize kolaylıklar diliyorum."
Oda Danışma Kurulu Katılım Listesi:
ŞUBELER | ADI-SOYADI | GÖREVİ |
TMMOB | EMİN KORAMAZ | TMMOB YÖNETİM KURULU BŞK. |
HÜSEYİN ATICI | TMMOB YÖNETİM KURULU Y. ÜYESİ | |
TEVFİK PEKER | TMMOB YÖNETİM KURULU Y. ÜYESİ | |
BATTAL KILIÇ | TMMOB YÜKSEK ONUR KURULU ÜYESİ | |
İLTER ÇELİK | TMMOB DENETLEME KURULU ÜYESİ | |
GEÇMİŞ DÖNEMLER TMMOB/ODA BAŞKANLARI | MEHMET SOĞANCI | |
ALİ EKBER ÇAKAR | ||
ODA MERKEZİ | YUNUS YENER | ODA YÖNETİM KURULU BAŞKANI |
A.SELÇUK SOYLU | ODA YÖNETİM KURULU BAŞKAN VEKİLİ | |
ELİF ÖZTÜRK | ODA YÖNETİM KURULU SEKRETER ÜYESİ | |
BEDRİ TEKİN | ODA YÖNETİM KURULU SAYMAN ÜYESİ | |
HARUN ERPOLAT | ODA YÖNETİM KURULU ÜYESİ | |
ARİFE KURTOĞLU | ODA YÖNETİM KURULU ÜYESİ | |
ÖZGÜR DEMİRTAŞ | ODA YÖNETİM KURULU ÜYESİ | |
ZAFER ÖZTÜRK | ODA YÖNETİM KURULU YDK.ÜYESİ | |
DENİZ ALP YILMAZ | ODA YÖNETİM KURULU YDK.ÜYESİ | |
EVREN SAĞ | ODA MÜDÜRÜ | |
MELTEM ÖZDEMİR ÇINAREL | ODA TEKNİK GÖREVLİSİ | |
H. CEM ŞAVUR | ODA TEKNİK GÖREVLİSİ | |
DERYA BARAN | ODA TEKNİK GÖREVLİSİ | |
BÜLENT GÖKSÜLÜK | ODA TEKNİK GÖREVLİSİ | |
DOĞUKAN KARACA | ODA TEKNİK GÖREVLİSİ | |
CEREN YILMAZ ARAS | ODA TEKNİK GÖREVLİSİ | |
AYSU DENİZ TOPAK | ODA TEKNİK GÖREVLİSİ | |
ODA DENETLEME KURULU | ERDAL TAŞ | ODA DEN.KUR.ÜYESİ |
HÜSEYİN KAYA | ODA DEN.KUR.ÜYESİ | |
ZEKİ BARAN | ODA DEN.KUR.ÜYESİ | |
OĞUZ KEPEZ | ODA DEN.KUR.ÜYESİ | |
ADİL KESTEN | ODA DEN.KUR.ÜYESİ | |
GÜRSEL YAYLA | ODA DEN.KUR.ÜYESİ | |
HÜSEYİN KALANTAR | ODA DEN.KUR.YEDEK ÜYESİ | |
İBRAHİM ÖZÇAKIR | ODA DEN.KUR.YEDEK ÜYESİ | |
ODA ONUR KURULU | MEHMET SELÇUK GÖNDERMEZ | ODA ONUR KURULU ÜYESİ |
NERGİZ BİLGİN | ODA ONUR KURULU ÜYESİ | |
OSMAN SERTER | ODA ONUR KURULU YEDEK ÜYESİ | |
MEHMET ÖZSAKARYA | ODA ONUR KURULU YEDEK ÜYESİ | |
İBRAHİM MART | ODA ONUR KURULU YEDEK ÜYESİ | |
ADANA | ÜMİT GALİP UNCU | ŞUBE YÖNETİM KURULU BAŞKANI |
ÖZGÜR HABİB TUŞTAŞ | ŞUBE YÖNETİM KURULU ÜYESİ | |
MERT CAN | ŞUBE YÖNETİM KURULU YEDEK ÜYESİ | |
ERSİN DOĞAN | ŞUBE YÖNETİM KURULU YEDEK ÜYESİ | |
HAZEL ERKUL | ŞUBE YÖNETİM KURULU YEDEK ÜYESİ | |
HİKMET PEKDUR | ŞUBE MÜDÜRÜ | |
ANKARA | YILMAZ YILDIRIM | ŞUBE YÖNETİM KURULU BAŞKANI |
MEHMET SERDAR ULU | ŞUBE YÖNETİM KURULU BAŞKAN VEKİLİ | |
SEYİT ALİ KORKMAZ | ŞUBE YÖNETİM KURULU SEKRETER ÜYESİ | |
NİYAZİ KANTAR | ŞUBE YÖNETİM KURULU SAYMAN ÜYESİ | |
TÜLAY YENER | ŞUBE YÖNETİM KURULU ÜYESİ | |
NAZAN IRMAK | ŞUBE YÖNETİM KURULU ÜYESİ | |
İZZET SEFERBEYOĞLU | ŞUBE YÖNETİM KURULU YEDEK ÜYESİ | |
CENK LİŞESİVDİN | ŞUBE MÜDÜRÜ | |
CORC IŞILDAR | ŞUBE TEKNİK GÖREVLİSİ | |
ANTALYA | İBRAHİM ATMACA | ŞUBE YÖNETİM KURULU BAŞKANI |
DEVRİM KILIÇ | ŞUBE YÖNETİM KURULU BAŞKAN VEKİLİ | |
ŞENAY DEMİRALAY | ŞUBE YÖNETİM KURULU SEKRETER ÜYESİ | |
CÜNEYT DENİZ KÜHEYLAN | ŞUBE YÖNETİM KURULU SAYMAN ÜYESİ | |
NECDET TAŞKIN | ŞUBE YÖNETİM KURULU ÜYESİ | |
MELEK MEŞHUR | ŞUBE MÜDÜRÜ | |
BURSA | A. İHSAN TAŞKINSEL | ŞUBE YÖNETİM KURULU BAŞKANI |
NURAY YILMAZ GÜLTEKİN | ŞUBE YÖNETİM KURULU BAŞKAN VEKİLİ | |
FİLİZ ENGİN TAMBOVA | ŞUBE YÖNETİM KURULU SAYMAN ÜYESİ | |
DEVİM YONTAR | ŞUBE YÖNETİM KURULU ÜYESİ | |
SERPİL GÜZEL | ŞUBE YÖNETİM KURULU YEDEK ÜYESİ | |
SÜLEYMAN TARHAN | ŞUBE YÖNETİM KURULU YEDEK ÜYESİ | |
DENİZLİ | UMUT CÜNEYT İYİOL | ŞUBE YÖNETİM KURULU BAŞKANI |
ALİ PALA | ŞUBE YÖNETİM KURULU BAŞKAN VEKİLİ | |
DİYARBAKIR | İBRAHİM SEMİH OKTAY | ŞUBE YÖNETİM KURULU ÜYESİ |
NEJDET KAYA | ŞUBE YÖNETİM KURULU ÜYESİ | |
B. MUSA MAYDA | ŞUBE YÖNETİM KURULU ÜYESİ | |
EDİRNE | MEHMET RUHAN TİMUR | ŞUBE YÖNETİM KURULU BAŞKANI |
BİRCE ALTAY | ŞUBE YÖNETİM KURULU SEKRETER ÜYESİ | |
EMİNE PINAR KESKİN | ŞUBE YÖNETİM KURULU SAYMAN ÜYESİ | |
SEVİM KARASALİH | ŞUBE YÖNETİM KURULU ÜYESİ | |
METİN ÖZAYDINLIK | ŞUBE YÖNETİM KURULU ÜYESİ | |
ESKİŞEHİR | NEZİHE HANECİOĞLU | ŞUBE YÖNETİM KURULU BAŞKANI |
HAKAN ÖZTÜRK | ŞUBE YÖNETİM KURULU BAŞKAN VEKİLİ | |
ESRA TURAN | ŞUBE YÖNETİM KURULU SEKRETER ÜYESİ | |
SERTAN DOĞAN | ŞUBE YÖNETİM KURULU ÜYESİ | |
FERHAT ÖZKAN ÖZER | ŞUBE YÖNETİM KURULU YEDEK ÜYESİ | |
SERKAN ÇAKAN | ŞUBE YÖNETİM KURULU YEDEK ÜYESİ | |
SERKAN TOMRİS | ŞUBE YÖNETİM KURULU YEDEK ÜYESİ | |
CİHAN DEMİRTAŞ | ŞUBE YÖNETİM KURULU YEDEK ÜYESİ | |
İLKER ÖZCAN | ŞUBE MÜDÜRÜ | |
GAZİANTEP | AYKUT KOCALAR | ŞUBE YÖNETİM KURULU BAŞKANI |
KEMAL KESKİN | ŞUBE YÖNETİM KURULU SEKRETER ÜYESİ | |
EYÜP ZENGİN | ŞUBE YÖNETİM KURULU ÜYESİ | |
KEREM YELEKÇİ | ŞUBE MÜDÜRÜ | |
İSTANBUL | İBRAHİM M. TATAROĞLU | ŞUBE YÖNETİM KURULU BAŞKANI |
CEMAL AHMET AKÇAKAYA | ŞUBE YÖNETİM KURULU SEKRETER ÜYESİ | |
AYDAN ADANIR | ŞUBE YÖNETİM KURULU SAYMAN ÜYESİ | |
EZGİ KILIÇ | ŞUBE YÖNETİM KURULU ÜYESİ | |
ALİ CAN ÖZALP | ŞUBE YÖNETİM KURULU YEDEK ÜYESİ | |
SERKAN SEVAT | ŞUBE YÖNETİM KURULU YEDEK ÜYESİ | |
ARDA AYKURT | ŞUBE TEKNİK GÖREVLİSİ | |
SERDAR AYDIN | ŞUBE TEKNİK GÖREVLİSİ | |
COŞKUN İLTER | ŞUBE TEKNİK GÖREVLİSİ | |
İZMİR | İLKİN BOZ | ŞUBE YÖNETİM KURULU BAŞKANI |
EVRİM AKSOY | ŞUBE YÖNETİM KURULU SEKRETER ÜYESİ | |
ASLIHAN YILMAZ OKAN | ŞUBE YÖNETİM KURULU YEDEK ÜYESİ | |
NECMİ VARLIK | ŞUBE MÜDÜRÜ | |
KAYSERİ | SERDAL KARA | ŞUBE YÖNETİM KURULU BAŞKAN VEKİLİ |
MURAT KARASAKAL | ŞUBE YÖNETİM KURULU SEKRETER ÜYESİ | |
OĞUZ GÜNDOĞ | ŞUBE YÖNETİM KURULU ÜYESİ | |
OSMAN MIHÇIOKUR | ŞUBE YÖNETİM KURULU ÜYESİ | |
ZİYA MURAT ÖZTÜRK | ŞUBE YÖNETİM KURULU ÜYESİ | |
OSMAN YILMAZ | ŞUBE YÖNETİM KURULU YEDEK ÜYESİ | |
DURSUN AYYILDIZ | ŞUBE MÜDÜRÜ | |
KOCAELİ | MEHMET ALİ ELMA | ŞUBE YÖNETİM KURULU BAŞKANI |
TAYLAN ÖZKAN | ŞUBE YÖNETİM KURULU SEKRETER ÜYESİ | |
SERKAN DEMİR | ŞUBE YÖNETİM KURULU SAYMAN ÜYESİ | |
CANSEL OSMANOĞLU | ŞUBE YÖNETİM KURULU YEDEK ÜYESİ | |
ENSAR UĞUR KANDIRA | ŞUBE YÖNETİM KURULU YEDEK ÜYESİ | |
ALPASLAN GÜVEN | ŞUBE MÜDÜRÜ | |
KONYA | AZİZ HAKAN ALTUN | ŞUBE YÖNETİM KURULU BAŞKANI |
KERİM DEMİR | ŞUBE YÖNETİM KURULU BAŞKAN VEKİLİ | |
ERDAL TOZOĞLU | ŞUBE YÖNETİM KURULU SEKRETER ÜYESİ | |
METİN ŞAHİN | ŞUBE YÖNETİM KURULU SAYMAN ÜYESİ | |
ÖMER AKSOĞAN | ŞUBE YÖNETİM KURULU ÜYESİ | |
FURKAN İNCELİ | ŞUBE YÖNETİM KURULU YEDEK ÜYESİ | |
M. LEVENT ŞAM | ŞUBE MÜDÜRÜ | |
MERSİN | İBRAHİM YÜCESOY | ŞUBE YÖNETİM KURULU BAŞKANI |
İSMAİL OĞUZ | ŞUBE YÖNETİM KURULU SAYMAN ÜYESİ | |
BERAT BARIŞ BULDUM | ŞUBE YÖNETİM KURULU ÜYESİ | |
GÖKHAN KARAPINARLI | ŞUBE YÖNETİM KURULU YEDEK ÜYESİ | |
AYŞE İŞDAR | ŞUBE MÜDÜRÜ | |
ENİS BUYUR | TARSUS TEMSİLCİLİK YÜRÜTME K. BAŞKANI | |
SAMSUN | HASAN BOZAL | ŞUBE YÖNETİM KURULU BAŞKAN VEKİLİ |
YAŞAR BAŞ | ŞUBE YÖNETİM KURULU ÜYESİ | |
TRABZON | FULYA BANKOĞLU | ŞUBE YÖNETİM KURULU BAŞKANI |
ZONGULDAK | BİRHAN ŞAHİN | ŞUBE YÖNETİM KURULU BAŞKANI |
AHMET ZOROĞLU | ŞUBE YÖNETİM KURULU BAŞKAN VEKİLİ | |
SONER SİNOPLU | ŞUBE YÖNETİM KURULU SAYMAN ÜYESİ | |
ÖZLEM SARIKAYA | ŞUBE YÖNETİM KURULU ÜYESİ | |
FIRAT BARAN | ŞUBE YÖNETİM KURULU YEDEK ÜYESİ | |
ERHAN ÇAYIR | ŞUBE YÖNETİM KURULU YEDEK ÜYESİ |