YÜRÜYÜŞ - 05.09.2006

×

Hata mesajı

  • Notice: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 771 satırı) içinde Undefined index: 3.0.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 777 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 781 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 841 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
İstanbul Şubesi

Yayına Giriş Tarihi

06 Eylül 2006

DİSK, KESK, TMMOB, TTB, TEB, TDB, TURMOB gibi emek ve meslek örgütlerinin çağrısıyla, 5 Eylül 2006 Salı günü, TBMM'de görüşülecek "Lübnan'a asker gönderme tezkeresi"ne hayır demek için, aralarında çeşitli siyasi parti ve derneklerin de bulunduğu binlerce barışsever Ankara'da Kurtuluş Parkı'nda toplandıktan sonra düzenli kortejlerle Ziya Gökalp Caddesine kadar yürüdü.

Burada, düzenleyici kuruluşlar adına ortak basın açıklaması KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul tarafından okundu.

Ortak basın açıklamasında şu görüşlere yer verildi:

Barışın,
kardeşliğin,
özgürlüğün, yılmaz savunucuları hepiniz hoş geldiniz...

Keşke dünya da savaşlar olmasa, keşke silahlar sussa, keşke haklar eşit ve özgürce bir arada yaşasa. Ama olmuyor... Çünkü emperyalizm savaş ve katliam demektir, çünkü emperyalizm insan yaşamını değil kendi, çıkarlarını en büyük değer olarak görür. İşte bu nedenle nereye bakarsanız bakın savaşları ve saldırıları görürsünüz. Bu gün, Meclis‘te yapılan tezkere görüşmeleri için, Tezkere‘ye hayır demek için burada toplandık. Tezkere tartışmasına girmeden önce yaşanan süreci, bize anlatılan yalanları değil, gerçekten yaşanan süreci- bir kez daha hatırlayalım...

ABD‘nin Ortadoğu‘daki uç karakolu İsrail 34 gün boyunca Lübnan‘a havadan ve karadan saldırdı. 1500‘e yakın insanı katletti, bir milyondan fazla insanı kendi topraklarında mülteci haline getirdi.

Uluslar arası Af Örgütü bu saldırı nedeniyle İsrail‘i savaş suçlusu ilan etti. Bütün haber bültenleri bir yandan kan gölüne dönüşen Irak öte yandan Lübnan‘da öldürülen çocukların, kadınların yani sivillerin görüntüleri ile doldu taştı. 34 gün süren katliam sırasında 4 çalışanı öldürülmesine rağmen Birleşmiş Milletler kınama kararı bile alamadı. Bu durum utanç vericidir. Birleşmiş Milletler açısından utanç verici başka bir şey daha var; İsrail bugüne kadar BM‘de kendisi hakkında alınan hiçbir kararı ciddiye almamıştır. Lübnan‘da ilan edilen ateşkes‘ten sonra bile İsrail saldırıları durmamıştır. Buna rağmen herhangi bir uluslar arası yaptırım uygulanmamıştır.

İsrail saldırısı karşısında Lübnan ordusu herhangi bir varlık göstermemiştir, göstermesi de mümkün değildir. İsrail bu defada Arap-İsrail savaşı olarak bilinen savaşta olduğu gibi çabuk bir zafer kazanacağını düşünüyordu. Ancak olmadı. Çok güçlü bir direnişle karşılaştı. İsrail‘in saldırısı karşısında Lübnan‘daki bütün güçler direnişi örgütlemek için ortak tavır geliştirmeyi başardı.

Bütün teknolojik üstünlüğüne rağmen İsrail direnişi kırmayı başaramadı ve savaş kayıpları her geçen arttı. Bu durum İsrail‘i hem iç hem de uluslar arası kamuoyunda zor duruma düşürdü. Yardıma ihtiyaçları vardı. Yardımın gelmesi gecikmedi.

Birleşmiş Milletler işte böyle bir durumda yeniden devreye sokuldu ve Lübnan‘la ilgili 1701 numaralı bir kararını aldı. Görev gücü, barış gücü diye adlandırılan askeri güç bu koşullarda oluşturuldu. Açıkça söylemek gerekiyor; Birleşmiş Milletler ABD‘nin taşeronluğunu üstlendiği sürece karar alabiliyor, bunun dışındaki her konuda ABD engeline takılıyor. Böyle bir örgütün barışı koruması ya da hakların güvenliğini sağlaması mümkün değildir.

1701 numaralı kararda daha önce alınan ve başta Hizbullah olmak üzere direniş güçlerinin silahsızlandırılmasına yönelik (1559 ve 1680 numaralı) kararlara atıfta bulunulmakta ve muğlâk tanımlamalar içermektedir. Bunun anlamı açıktır, İsrail saldırısına direnen, ABD‘nin çıkarlarına ters düşen bütün güçler silahsızlandırılacaktır. 21 Ağustos‘ta Lübnan‘da bulunan UNİFİL‘e bağlı askerlere silahlı militanlara ateş açma, onları silahsızlandırma ve tutuklama yetkisi verildi. Görev gücü daha şimdiden "hangi barışı" koruyacağının sinyallerini vermeye başlamıştır.

Birleşmiş Milletler eğer gerçekten Lübnan halkının haklarının korunmak istiyorsa UNİFİL‘in görev yeri Lübnan değil İsrail olmalıdır. Saldırgan İsrail‘dir, durdurulması gereken güç İsrail‘dir! Barış‘ın ön koşulu bellidir: İSRAİL derhal 1967 öncesi sınırlarına geri çekilmeli ve bütün saldırılarını durdurmalıdır.

Şu anda Mecliste bu konuda oy kullanacak milletvekillerinin birçoğu bu karar metinlerini okumamıştır. Böyle önemli bir konuda, milletvekilleri sadece başbakanın kendilerine verdiği bilgi ve basından okudukları ile karar verecekler. Bunun sorumlusu görevini yapmayan hükümettir. Durum bu iken başbakan, insani yardım, ulusal çıkarlar kavramlarının arkasına sığınarak asker göndermeye karşı çıkanlara saldırıyor. Biz bu oyunu daha önce de görmüştük. Hatırlayın George Bush‘da Irak‘a insani yardım, barış ve demokrasi götüreceklerini söylemişti. Yanlarında ise sadece bombaları, kurşunları ve askerleri yani ölüm vardı. Bugün Lübnan‘da oynanan oyun bundan farklı değildir. ABD ve İsrail Ortadoğu‘yu kendi çıkarları etrafında yeniden yapılandırma yönünde hızla adımlar atmaktadır. Bu oyunun asıl oyuncuları ve figüranları bellidir. ABD, İngiltere, Almanya görev gücüne asker vermeye yanaşmıyorlar; Kullanabilecekleri başka ülkelerin askerleri varken kendi askerlerini kullanmaya gerek görmüyorlar. Fransa görev gücüne önderlik etmekten vazgeçiyor, göreve İtalya talip oluyor.

Bir kez daha hatırlatmakta yarar var :

-LÜBNAN DA BARIŞ YOKTUR. ÇATIŞMALAR DURMUŞTUR!

-İSRAİL İŞGALİ HALEN DEVAM ETMEKTEDİR

- BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KARARI SALDIRGANI DEĞİL SALDIRIYA UĞRAYANI SİLAHSIZLANDIRMAYI HEDEFLEMEKTEDİR.

-İSRAİL HEM LÜBNANI HEM SURİYE‘Yİ TEHDİT ETMEYE DEVAM ETMEKTEDİR. YİNE FİLİSTİNDEKİ İŞGALİNİ SÜRDÜRMEKTE VE GAZZE DEN GERİ ÇEKİLME PLANINI ASKIYA ALMIŞTIR.

-ORTADOĞU HALKARININ İHTİYACI İŞ, EKMEK, BARIŞ VE ÖZGÜRLÜKTÜR SAVAŞ DEĞİL!

Bu koşullar altında halkların kardeşliğini savunan tüm güçlere düşen görev bu oyunu teşhir etmek ve Ortadoğu‘nun kaderine Ortadoğu halklarının karar vermesini savunmaktır. Lübnan‘a, Filistin‘e, Afganistan‘a gönderilmesi gereken şey asker değil öncelikli olarak gıdadır, tıbbi malzemedir, doktordur. Bu konuda yapılacak bütün çalışmalarda aktif olarak yerimizi almalıyız.
Meclis‘te şu anda tezkere görüşmesi yapan milletvekillerine sesleniyorum; Oylanması gereken şey Lübnan‘a asker gönderilmesi değil, İsrail‘in saldırganlığının kınanması ve ikili anlaşmaların iptal edilmesidir. Vekili olduğunuz halkın sesini dinleyin. Halklar savaş istemiyor, başkalarının planlarının bir parçası olarak çocuklarını, kocalarını Lübnan bataklığına göndermek istemiyor. Bu sesi duymayanlar, duymayı reddedenler tarih önünde hesap verecektir. Lider sultasının dayatmalarına, baskılarına boyun eğmeyin, çünkü görevler geçici, insan onuru kalıcıdır. 1 Mart‘ta olduğu gibi bu kez de "tezkereye" hayır, deyin!

Ve bu katliamların sorumluları bilsinler: Barış‘ı savunmak ne pahasına olursa olsun barış demek değildir. Emperyalist saldırganlığa ve işgallere karşı direniş meşrudur, haklıdır. Ortadoğu‘yu kanla yıkamaya çalışanlar döktükleri kanda boğulacaklardır.

Emperyalizmin, gericiliğin, saldırganlığın Orta doğu haklarına verebileceği tek şey kan, gözyaşı ve yeni yıkımlardır. Çözüm ise halkların özgür ve eşitçe, barış içinde yaşadığı bir Ortadoğu‘dur. Bu nedenle hep bir ağızdan haykıralım:

TEZKEREYE HAYIR!
KAHROLSUN EMPERYALİZM,
ABD ORTADOĞU‘DAN DEFOL!