TMMOB GAZİANTEP KENT SEMPOZYUMU SONUÇ BİLDİRGESİ YAYIMLANDI

×

Hata mesajı

  • Notice: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 771 satırı) içinde Undefined index: 3.0.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 777 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 781 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 841 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
Gaziantep Şubesi

Yayına Giriş Tarihi

23 Aralık 2010

 Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Gaziantep İl Koordinasyon Kurulu tarafından, 15 – 16 Ekim 2010 tarihlerinde, Gaziantep’te “TMMOB GAZİNTEP KENT SEMPOZYUMU” düzenlenmiştir. Makina, Elektrik, İnşaat, Ziraat, Çevre, Gıda, Harita, Jeofizik, Jeoloji, Kimya, Maden, Tekstil Mühendisleri, Mimarlar, Peyzaj Mimarları ve Şehir Plancıları Odalarının tüm Şube ve Temsilciliklerinin birlikteliğinde gerçekleştirilen sempozyuma, iki gün boyunca toplam 370 kişi katılmıştır.

Sempzoyumda;

Gaziantep‘te; Planlama ve Kentleşme

Gaziantep‘te; İmar, Yapılaşma ve Altyapı

Gaziantep‘te; Ulaşım - Trafik

Gaziantep‘te; Gıda, Tarım ve Sanayi

Gaziantep‘te; Enerji, Doğal Kaynaklar / Çevre ve Turizm

Gaziantep‘te; Eğitim, Kültür ve Sağlık ana başlıklarında altı (6) oturum düzenlenmiş, bu ve benzer konular mercek altına alarak, Gaziantep‘in kent sorunları mühendis, mimar ve şehir plancısı gözü ile değerlendirilerek, kent sorunlarının çözümüne yönelik, yeni açılımlar sunulmuş ve alternatifler üretilmiştir.

Gaziantep, Güneydoğu Anadolu Bölgesi‘nin en büyük, Türkiye‘nin ise 6. büyük şehri olup nüfusu, ekonomik yapısı, sanayisi ve turizm potansiyeli ile bir metropol şehirdir. Tarihi, turistik ve doğal güzellikleri, Kurtuluş Savaşı hatıraları, yaylaları, ovaları, ören yerleri, baklavası, fıstığı, sanayisi, insanlarının kendine has çalışkanlığı ve sıcaklığı ile geçmişin ve geleceğin bir arada yaşandığı Gaziler Şehridir. Bu kadar özelliği bir arada barındıran bir kentte elbette ki kentleşme sorunları da yaşanacaktır. Ancak her sorunun olduğu gibi bu sorunlarında çözümü vardır.

İşte bu sorunların tespitine ve çözümüne yönelik bilim ve teknolojinin ışığında etkin bir tartışma ortamı yaratılarak düzenlediğimiz sempozyumda, Planlama ve Kentleşme, İmar - Yapılaşma ve Alt Yapı, Afet ve Deprem, Ulaşım - Trafik, Gıda ve Tarım, Sanayi, Enerji ve Doğal Kaynaklar, Çevre, Turizm, Eğitim, Göç ve Sağlık konuları değerlendirilerek önerileri ile birlikte ekte kamuoyunun bilgisine sunulmaktadır.

             Saygılarımızla,

                                                                                                           Ali PERİ

TMMOB

Gaziantep İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri

 

TÜRK MÜHENDİS VE MİMAR ODALARI BİRLİĞİ

Gaziantep İl Koordinasyon Kurulu Birimleri

•         TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Gaziantep Şubesi    

•         TMMOB Makina Mühendisleri Odası Gaziantep Şubesi     

•         TMMOB Mimarlar Odası Gaziantep Şubesi

•         TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Gaziantep Şubesi

•         TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Gaziantep Şubesi        

•         TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Gaziantep İl Temsilciliği

•         TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Gaziantep İl Temsilciliği

•         TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Gaziantep İl Temsilciliği

•         TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası Gaziantep İl Temsilciliği

•         TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Gaziantep İl Temsilciliği

•         TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Gaziantep İl Temsilciliği

•         TMMOB Maden Mühendisleri Odası Gaziantep İl Temsilciliği

•         TMMOB Peyzaj Mimarları Odası Gaziantep İl Temsilciliği

•         TMMOB Şehir Plancıları Odası Gaziantep İl Temsilciliği   

•         TMMOB Tekstil Mühendisleri Odası Gaziantep İl Temsilciliği

 

 
TMMOB GAZİANTEP KENT SEMPOZYUMU
SONUÇ BİLDİRGESİ

 

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Gaziantep İl Koordinasyon Kurulu tarafından, 15 - 16 Ekim 2010 tarihlerinde İnşaat Mühendisleri Odası Gaziantep Şubesi Konferans Salonunda TMMOB GAZİNTEP KENT SEMPOZYUMU düzenlenmiştir.

Makina, Elektrik, İnşaat, Ziraat, Çevre, Gıda, Harita, Jeofizik, Jeoloji, Kimya, Maden, Tekstil Mühendisleri, Mimarlar, Peyzaj Mimarları ve Şehir Plancıları Odalarının tüm Şube ve Temsilciliklerinin birlikteliğinde gerçekleştirilen sempozyuma, iki gün boyunca toplam 370 kişi katılmıştır.

Sempzoyumda;

Gaziantep‘te; Planlama ve Kentleşme

Gaziantep‘te; İmar, Yapılaşma ve Altyapı

Gaziantep‘te; Ulaşım - Trafik

Gaziantep‘te; Gıda, Tarım ve Sanayi

Gaziantep‘te; Enerji, Doğal Kaynaklar / Çevre ve Turizm

Gaziantep‘te; Eğitim, Kültür ve Sağlık ana başlıklarında altı (6) oturum düzenlenmiş, bu ve benzer konular mercek altına alarak, Gaziantep‘in kent sorunları mühendis, mimar ve şehir plancısı gözü ile değerlendirilerek, kent sorunlarının çözümüne yönelik, yeni açılımlar sunulmuş ve alternatifler üretilmiştir.

Gaziantep, Güneydoğu Anadolu Bölgesi‘nin en büyük, Türkiye‘nin ise 6. büyük şehri olup nüfusu, ekonomik yapısı, sanayisi ve turizm potansiyeli ile bir metropol şehirdir. Tarihi, turistik ve doğal güzellikleri, Kurtuluş Savaşı hatıraları, yaylaları, ovaları, ören yerleri, baklavası, fıstığı, sanayisi, insanlarının kendine has çalışkanlığı ve sıcaklığı ile geçmişin ve geleceğin bir arada yaşandığı Gaziler Şehridir. Bu kadar özelliği bir arada barındıran bir kentte elbette ki kentleşme sorunları da yaşanacaktır. Ancak her sorunun olduğu gibi bu sorunlarında çözümü vardır.

İşte bu sorunların tespitine ve çözümüne yönelik bilim ve teknolojinin ışığında etkin bir tartışma ortamı yaratılarak düzenlediğimiz sempozyumda elde edilen sonuçlar aşağıda kamuoyunun bilgisine sunulmaktadır.

 

PLANLAMA ve KENTLEŞME

Kentsel işlevlerin mekâna dağılımındaki imar sorunları iki ana başlıkta değerlendirilmelidir.

A. İmar Planlaması

B. İmar Planı Uygulaması

 

A. İmar Planlamasına İlişkin Önlemler;

Özellikle plan elde etme ve uygulama mekanizmalarına yönelik idari ve teknik önlemler alınması kaçınılmaz görünmektedir.

a. İdari Öneriler:

    Çevre düzeni plan çalışmalarına paralel olarak, yürürlükteki Nazım ve Uygulama İmar Planları, Büyükşehir Belediyesince, uzmanlardan oluşturulacak teknik bir kurul tarafından irdelenmeli ve böylesi bir kurulun Gaziantep Kent Bütünü İmar Planlaması revizyon çalışmasının elde edilmesi ve İmar Planı Uygulaması çalışmalarının denetimine yönelik görevlendirilmesi ve sürekliliği sağlanmalıdır.

    Revizyon çalışmaları sonuçlandırılıncaya kadar imar planı değişiklikleri durdurulmalı, kamunun ivedi değişiklik talepleri dışındaki talepler revizyon çalışmaları bütünü içinde, teknik kurulda değerlendirilmelidir.

    İlçe Belediyelerinin planlama önerileri birbirleri ve Kent Bütünü ile ilişkilendirilmeden ele alınmamalı, talepleri Büyükşehir Belediyesinin koordinasyonu ve teknik kurulun uygun görüşü ile değerlendirilmelidir.

    Belediyelerin planlama birimi güçlendirilmelidir.

    Sivil Toplum Kuruluşları ve Meslek Odalarının görüşlerinin tartışılarak alınacağı bir ortak platform oluşturulmalıdır.

    Plan çalışmalarını yürütecek müellif seçiminde, plancıda aranması gereken niteliklere ek olarak, tek müellifle yetinilmemeli, konsorsiyumlar teşvik edilmelidir.

b. Teknik Öneriler:

    Değişik zamanlarda yapılan ilavelerle Gaziantep İmar Planı bütünlüğü bozulmuş, parçacıl müdahalelerle neredeyse ana kararı olmayan bir plan sonucuna gelinmiştir. Bu nedenle Gaziantep Kent Bütününün, gelecekteki nüfus yoğunluklarının sektörel dağılımına uygun gerçekçi mekânsal tercihleri yapabilme adına, yerleşme alanlarının gelişme yönü ve büyüklükleri ile ilkelerinin yeniden tespiti gerekmektedir.

    İdari Merkez, 1977 planı ile seçilen alanda 1.000.000 kişiye yönelik bir planın idari merkezidir. Nüfusun 2025 tahminlerine göre en az iki katı oranında artması halinde mevcut alanın yeterli olmayacağı açıktır.

    Özellikle düşük ve orta gelir guruplarının müstakil konut gereksinimine ilişkin gerçekçi çözümlere yönelik uygulama önerileri geliştirilmeli ve planlama çalışmaları bu öneriler paralelinde yönlendirilmelidir.

    Koruma İmar Planı çalışmaları ile Uygulama İmar Planı revizyon çalışmalarının entegrasyonu sağlanmalı, özellikle ulaşımın kentsel dokunun bütünlüğü çerçevesinde ele alınması sağlanmalıdır.

    Kentin idari ve ticari merkezi olarak teşekkül eden Değirmiçem bölgesinde, bir yandan idari merkez alanlarında sıkışıklıklar yaşanıyorken ve öte yanda ticari merkez alanlarında yer alan yapıların birçoğu boş kalırken, DDY alanının ticari işleve yönelik olarak planlanmış ve onanmış olması yanlış bir karardır. Düzeltilmesi gerekir.

    Özel mülkiyet sahiplerince kentin değişik alanları için talep edilen, yüksek yapılaşmaya yönelik kararlar, kesinlikle bu talepler doğrultusunda mevzii olarak alınmamalıdır. Yüksek yapılaşma talepleri, plan bütünlüğü içinde kent makro formu ile uyumu teknik kurulca irdelenerek, diğer pek çok plan ana kararı gibi bilimsel ve teknik verilerin yönlendirmesine bağlı olarak değerlendirilmelidir.

B. İmar Planı Uygulamasına İlişkin Önlemler:

    Uygulama sorumluluğu olan Kurumların Yapı İzni almadan başlanan yapılara kesinlikle izin vermemeleri sağlanmalıdır.

    Uygulamayı denetlemekle sorumlu olan Yapı Denetim Kuruluşları gereğince denetlenmeli, aykırı yapılaşmaya göz yummaları engellenmelidir.

    Yapı Denetim Yasasının yürürlüğe girmesi ile birlikte göz ardı edilmeye başlanan, proje müelliflerinin uygulamaya yönelik sorumluluklarını öne çıkartan idari mekanizmalar oluşturulmalı, müelliflerin yapı denetim kuruluşlarına terk etmek zorunda kaldıkları mesleki uygulama sorumluluklarını yerine getirmelerine ilişkin yetkilerle donatılması sağlanmalıdır.

    Proje müelliflerinin bağlı bulundukları meslek odalarından sicil durumu belgesi olmaksızın yapı izini veren uygulayıcı kurumlar uyarılmalı ve bu yasadışı uygulamaları engellenmelidir.

    Proje hizmetlerini, yalnızca belediyelerin verdikleri yapı izinlerinin eki belgeler olarak kabul eden anlayışlar terk edilmeli, etkin bir sicil sistemi ile proje müelliflerinin ve teknik sorumluların, uygulama alanında daha fazla sorumluluk ve yetki ile görevlendirilmelerine ve ücretlerini Kamudan almalarına olanak tanıyan mekanizmalar oluşturulmalıdır.

    Uygulamayı yönlendirmek üzere kabul edilen Gaziantep Büyükşehir Belediyesi İmar Yönetmeliğinin, 3194 sayılı İmar Kanunun Tip İmar Yönetmeliği ile uyumu sağlanmalı, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi İmar Yönetmeliğinde var olan ve yoğunluk artırmaya yönelik tutarsızlıklar giderilmelidir.

    Kamu Kurumlarının, uygulayıcı kurumlardan yapı izini almadan ve Gaziantep Büyükşehir Belediyesi İmar Yönetmeliğine uymadan yapı yapmaları önlenmelidir.

    Yapı İznine aykırılıkları bulunan yapıların aykırılıkları giderilmeden, hiçbir gerekçe ile kullanımına izin verilmemeli, imar affı niteliği taşıyan uygulamalar yapılmamalıdır.

 

Sonuç: Gaziantep‘te Çarpık Kentleşme ve İmar Sorunları, yalnızca göç olgusuna bağlı olmayıp, İmar Planlaması ve İmar Planı Uygulaması hizmetlerinin, bu disiplinlerin gerektirdiği bilimsel yaklaşımlarla düzenlenmemesi ve bu konulardaki bilim dışı sübjektif talep ve değerlendirmelerin öne çıkması ve yönlendirmesi ile ilgilidir.

Çarpık kentleşmenin nedenlerinin başında gerek İmar Planlamasının, gerekse de Uygulamasının, sağlıklı bilimsel denetim mekanizmaları oluşturulmaksızın gerçekleştirilmesi gelmektedir.

İmar faaliyetlerinin içinde yer alan aktörlerin eşgüdümünü sağlayan ve kentleşmeyi mevzii rant taleplerinin ötesinde "Sürdürülebilir Yaşam Çevreleri" oluşturma biçiminde değerlendiren bakış açılarına gereksinim vardır.

 

 

İMAR, YAPILAŞMA ve ALT YAPI

    Kentler altyapıları olduğu ölçüde vardırlar ve gelişebilirler. Kentsel gelişimin sağlanabilmesi önce altyapının iyileştirilmesi ve geliştirilmesi sağlanmalıdır.

    Temel işlevi olması nedeni ile öncelikle altyapı, daha sonrada kentsel yapılaşma planlanmalı ve gerçekleştirilmelidir.

    Altyapı içme suyu, kanalizasyon, yağmur suyu, arıtma tesisleri, telefon, elektrik, doğalgaz vb. çalışmaları ile birlikte bir bütün olarak değerlendirilmelidir.

    İçme suyu kayıplarının tespiti yapılmalı ve en aza indirilmelidir,

    Yapılacak altyapı çalışmalarında, kent halkının sağlığı için inşaat mahallinde gerekli trafik ve güvenlik önlemleri alınmalıdır,

    Kanalizasyon hatları üzerine inşaa edilen muayene bacalarının yol üst kotu ile uyum sağlaması, hendeklerin geri dolgusunda kullanılan malzemenin ve sıkıştırma imalatının şartnameye uygun niteliklere haiz olması gereklidir,

    Yeni kanalizasyon, temiz su vb. hatlar yapılırken güzergâh üzerindeki binaların abone bağlantıları yeni hatlara zamanında bağlanmalıdır,

    Yağmur suyu kanalları yapılırken, bu imalatların işlev görmesini sağlayacak olan ızgara tesisleri de inşaa edilmeli, ızgaraların bakımları ve temizlikleri zamanında yapılarak yağış sularının cadde ve sokaklara akışı önlenmelidir.

    Kentin su baskınına uğrayan yerlerinin işaretlendiği, bir taşkın haritası yapılmalıdır,

    Taşkına uğrayan yerlerde uzun ve kısa vadede yapılacak önlemler belirlenmelidir,

    Kentin zemin sorunlarını belirleyen jeoloji raporu halkın yararlanabileceği şekilde hazırlanmalıdır. Bu rapora göre imar planı ve alt yapı projeleri değerlendirilmelidir.

    Kentimizde doğal gaz kent içi dağıtım şebekesi için kazılar devam etmektedir. Bu kazılar ile birlikte kentin alt yapısındaki mevcut eksikler tespit edilmeli ve aynı zamanda giderilmelidir.

    Gelişmiş ülkelerde ve modern kentlerde kent içi elektrik dağıtım hatları yeraltından geçirilmektedir. Doğal gaz kent içi dağıtım şebekesi için yapılacak kazılar ile eş zamanlı olarak, kentimizde de kent içi elektrik dağıtım hatlarının da yeraltından geçirilmesi için projeler üretilmeli ve uygulanmalıdır. Bu uygulama ile elektrik dağıtım hatlarından oluşan görüntü kirliliği ve radyasyon etkisi ortadan kaldırılmış olacaktır.

    Büyük su kaynaklarının Gaziantep‘in rakımının altında olması nedeniyle suyun metreküp fiyatının diğer illere göre yüksek olduğu bilinmektedir. Yer altı su kaynaklarının kontrol altına alınması, alternatif su kaynaklarının belirlenmesi ve değerlendirilmesi ile bu sorun çözülmelidir.

    Kentin, Kent Bilgi Sistemi oluşturulmalıdır. Kentimizin alt ve üst yapısının tüm bilgilerinin yer aldığı sistem ile elektrik, su, telefon, doğal gaz vb. yapı elemanlarının hangi noktadan ve hangi kottan geçtiği bilgisayar ortamına taşınmalıdır.

    Binalarda oluşan görsel kirliliği (klima sistemleri, güneş kollektörleri, reklâm tabelaları, bina mimarileri vb.) önleyici kararlar alınmalı ve yaptırım uygulanmalıdır.

    Kentin kendi kendine plansız ve programsız gelişmesine izin verilmemelidir.

    Yeni yapılaşmalar oluşturulurken tarihsel dokunun olduğu meskûn alanlar korunmalıdır.

    Yeni yerleşim alanları için zemin etütleri mutlaka yapılmalıdır.

 

 

AFET ve DEPREM

    Afet zararlarının azaltılması ve güvenli yerleşmeler oluşturmak için ilk adımın planlama ve planlamaya yön veren çalışmalar olduğu bilinmelidir.

    Tüm planlamalar yerbilimsel etütler, doğal çevre analizleri kapsamında gerçekleştirilmeli ve planlanacak alanının jeolojik tehlike ve riskleri değerlendirilmelidir.

    Yerel yönetimlerin kendi sorumluluk alanlarındaki bölgelerin risk unsurlarını önceden bilmesi gerekmektedir.

    Yara sarma yerine zarar azaltma odaklı risk yönetim stratejilerinin oluşturulması gerekmektedir.

    Riskler karşısında farkındalık ve direncin arttırılması sağlanmalıdır.

    Yerel Yönetimlerin tüm kentsel proje ve kararlarda altlık olarak kullanabileceği, kent ölçeğinde risk haritalarının geliştirilmesi gerekmektedir.

    Plana esas jeolojik-jeoteknik ve/veya mikro bölgeleme raporlarının hazırlanması gereklidir.

    Tüm kurumların acil durum planlarının oluşturulması, gereklidir.

 

ULAŞIM - TRAFİK

Günümüzde ulaşım ve trafik sorunu, toplumumuzun tüm kesimlerini ilgilendiren bir insanlık sorunu haline gelmiştir. 21. Yüzyıl dünyasında binlerce insanımızı trafik kazalarında kaybediyoruz. Bu durum artık insanlarımızın ve kentlerimizin sağlıklı yaşantısını tehdit eder, ekonomisinin gelişimini engeller ve toplum psikolojisinde ciddi tahribatlar bırakır bir hale gelmiştir.

21. yüzyıl dünyasında yeterli ve çağdaş ulaşım hizmeti olmaksızın sosyal ve ekonomik hayatı canlı ve dinamik tutmak mümkün değildir. Hızlı kentleşme, sanayileşme ve nüfus artışının beraberinde getirdiği sorunlar hiç kuşkusuz ki ulaşım sektörüne de yansımaktadır.

Özellikle karayolu taşımacılığı lehine uygulanan yanlış politikalar; kent içi ve kentler arası ulaşımda yolcu ve yük güvenliği alanlarında ciddi sorunlar yaratmış ve yaratmaya devam etmektedir. Maalesef her yıl ülkemizde trafik kazaları sonucunda ölüm ve yaralanmalarla birlikte trilyonlarca maddi hasarlar meydana gelmektedir.

    Karayolu, havayolu, denizyolu ve demiryolu ulaşım politikaları; ülke genelinde ve yerel bazda birbirleri ile entegre ve bütünlüklü olarak planlanmalı, kentlerin tarihsel ve kültürel dokusu, çevre ve ekonomik boyutlar dikkate alınarak uygulanmalıdır.

    Kent içi ve kentler arası ulaşımlarda toplu taşımacılık birincil ve tüm alternatifler kombine taşımaya yönelik olmalıdır.

    Kentin ulaşım ağının temelini, yüksek kapasiteli raylı toplu taşım sistemleri oluşturmalıdır.

    Kentsel imar uygulamaları ulaşım politikaları ile örtüşmelidir.

    Kentlerin kaderini etkileyecek büyük projeler tartışmaya açılmalı, meslek odalarının, üniversitelerin ve bu konularda faaliyet gösteren meslek örgütlerinin görüşleri alınmalı ve karar süreçlerine katılmaları sağlanmalıdır.

    Kent merkezlerine trafik akışı caydırıcı hale getirilmeli, kamu binaları, sosyal tesisler v.b. yapıların kent merkezine toplanmaması ve çok merkezli kent planlaması yapılarak artan trafik planlanmalıdır.

    Günümüz modası haline gelen şehir içi toplu taşımacılığının özelleştirilmesinde; kentin sahibi olan kentlinin, kent örgütlenmeleri ile Meslek Odaları ve Üniversitelerin görüşleri alınmalı, özelleştirme politikalarından vazgeçilmelidir.

    Yerel yönetimler tarafından kentte yaşayanların önerilerinin yaşama geçmesini denetleyebilecekleri mekanizmalar, oluşturulmalıdır.

    Katlı kavşaklarla kesintisiz trafik akımı yaratma hayali, yeni katlı kavşak yatırımlarını ve yaya geçişleri için köprü ve tünelleri dayatmakta ve kenti bir daha başa çıkılamaz bir kavşaklar tuzağına mahkûm etmektedir. Katlı kavşaklar kent merkezine otomobillerin girişini kolaylaştıran uygulamalar olup bu uygulamalar ile trafik kaosu giderek büyümektedir. Çağdaş trafik uygulamalarda ise taşıtlara değil yayalara önem verilmelidir.

    Toplu taşımacılık yapan araçların çevreyi kirletmemeleri için çevre dostu yakıtların kullanılması tercih ve teşvik edilmelidir. Araçların egzoz emisyonlarında düşük gaz oranları ihtiva eden doğal gaz, etil alkol, bitkisel yağlar, LPG v.b. alternatif yakıt türleri kullanılmalıdır.

    Gürültü azaltıcı sistemler arasında karşılaştırma yapılarak, ekonomik parametreler tespit edilmeli ve bu çerçevede gürültü önleyici tedbirler için kısa ve uzun vadeli planlamalar yapılmalıdır.

    Kent içi ulaşımda bisiklet yolları ilavesi ve trafikte düzenleme ile bisiklet kullanımı yaygınlaştırılmalıdır.

    Ulaşım kültürü ve güvenliği için eğitim programları ve görsel eğitime önem verilmelidir. Trafik güvenliğinin sağlanması için okul öncesi, ilköğretim ile yetişkinlere yönelik eğitim yapılmalıdır. Sadece sürücüler değil yayalar ve yolcular da bu eğitim kapsamına alınmalıdır. Radyo ve televizyon gibi kitle eğitim araçlarında eğitici yayınların izlenebilir saatlerde yapılması sağlanmalıdır.

    Trafik kazalarının yoğun olarak yaşandığı kara noktalar tespit edilmeli ve düzeltilmelidir.

    Trafik güvenliğinin artırılması amacıyla geometrik düzenlemeler yapılmalı yatay ve düşey trafik işaretleri teknik gereklerine uygun olarak projelendirilmeli ve uygulanmalıdır. Aynı zamanda bu işaretlerin bakımı ve onarımı sürekli yapılmalıdır.

    Kavşak denetimi sinyalize olarak gerçekleştirilen ana akslar üzerinde yeşil dalga uygulamalarını sağlayacak çok programlı sinyalizasyon sistemi kullanılmalıdır.

    Kentsel alanlarda hiç yaşam hakkı tanınmayan yayalara ve yaya güvenliğine yönelik yeni tedbirler alınmalı, yaya güvenliği sağlanmalı, yaya yürüyüş bölgeleri oluşturulmalıdır.

    İstatistikler 50 km/saat hızla yayaya çarpıldığında ölüm oranının % 80, 30 km/saat hızla çarpıldığında ise ölüm oranının % 20 olduğunu göstermektedir. Bu nedenle kentlerde insan (yaya) hareketi yoğun ve önlenemez olan bütün bölgeleri hiç zaman yitirilmeden, "30 km/saat bölgeleri " olarak düzenlenmelidir. Gerekirse yine işaretlemeye bile gerek kalmadan, bu bölgelerdeki cadde, sokak ve kavşaklar en fazla 30 km/saat hıza izin verecek şekilde tasarımlanmalı ve işletilmedir.

    Toplu taşıma araçları ve ulaştırma sistemlerinde özürlü ve engellilerin rahat kullanımını sağlayacak tedbirler alınmalı, bu uygulamalar kalıcı olmalı ve bu konuda yönetmeliklere yeni standartlar eklenmelidir.

    Üniversitelerimiz bünyesinde "Trafik Mühendisliği" bölümü açılmalı ve bu bölüme uygun müfredat programları hazırlanmalıdır.

    Trafik sorunu yalnızca polisiye tedbirlerle çözülememektedir. Yapılan araştırmalar göstermiştir ki; kazaların azaltılmasında yapılan denetimlerin etkisi %15‘ler civarındadır. Kalan %60‘lık bölümünü eğitim ,%25‘luk bölümünü ise altyapı oluşturmaktadır. Bu da göstermektedir ki sorun toplumumuzun belirli bir kısmını değil, bireyleri ve kurumlarıyla birlikte toplumun tamamını ilgilendiren çok boyutlu bir nitelik taşımaktadır. Bu sebeple herkes üzerine düşen görevi hakkıyla yapmalıdır.

    Sürücü kurslarında denetlemeler sıklaştırılmalıdır. Yeniden hazırlanması düşünülen sürücü okullarına ait yönetmelik, Odamız görüşü de alınarak hazırlanmalı ve yönetmelikte eğitim ve uygulama süreleri uzatılmalıdır. Bu kurslarda Odamız üyelerinin denetim ve istihdamı yaygınlaştırılmalıdır. Yeni Trafik Kanun Taslağında sürücü belgelerinin vizelenmesine yer verilmesi olumlu bir gelişmedir.

 

GIDA ve TARIM

Bir ülkenin sanayisi ne kadar gelişirse gelişsin, ne kadar modern şehirlere, gelişmiş teknolojilere sahip olursa olsun, insanların yaşayabilmeleri için gıdaya gereksinimleri vardır. Bu anlamda da bir ülke kendi kendine yetebilmeyi başarmalıdır.

Ülkemizin sahip olduğu doğal zenginliklerin yeterince değerlendirilememesi ve bu konuda halkımızın yeterince bilinçlendirilememiş olması nedeniyle, bu doğal zenginliklerimiz, ya sanayi ya da insani atıklarla kirletilmekte, kısmen yok edilmekte ya da bilinçsiz kullanım sonucunda ekonomik değerini zamanından önce yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadır.

Bilinçsizce kesilen ormanlar, kirletilen göller ve akarsular, yanlış avlanma sonucu yok olan balık zenginliğimiz, hatalı tarım teknikleri ile verimsizleşen tarım arazilerimiz, gözümüzün önünden kaybolup giden ve sahip çıkamadığımız en önemli zenginliklerimizdendir.

Türkiye yakın zamana kadar tarımsal açıdan kendi kendine yetebilen ülkeler arasında gösterilmekteydi. Ancak bu durumun son dönemde değişerek ülkemizin dışarıdan tarımsal ürünler ithal eden bir ülke haline gelmesi son derece düşündürücü ve mutlaka tedbir alınması gereken önemli bir konudur.

    Ülkemizde ve kentimizde yanlış tarım tekniklerinin uygulanmasının önüne geçilmelidir. Uygulamalar mühendis denetiminde tekniğe uygun olarak yapılmalıdır.

    Yanlış arazi kullanımının önüne geçilmeli ve verimli tarım arazilerinin tarım dışında kullanılmamasına özen gösterilmelidir. Tarım arazilerinde konaklama tesisleri, konutlar, sanayi alanları kurulmamalıdır.

    Sanayi ya da insani atıklarla tarım alanları kirletilmemeli ve gerekli denetimler yapılmalıdır.

    Tüketicileri ekonomik açıdan ve sağlık bakımından korumak, düşük kaliteli ve sağlıksız mamüllerin piyasaya sürülmesini önlemek amacı ile gıda üretimi ve ticareti yapılan işletmelerin denetimleri artırılmalıdır. Özellikle gıda üretiminin yoğun olduğu ilimizde küçük ve büyük ölçekli lokantaların, fırınların, imalathanelerin ve fabrikaların denetimler artırılmalıdır.

    Yüksek kaliteli ürünleri haksız rekabetten korumak, toplumun yeterli ve dengeli beslenmesini sağlamak, işlenmiş gıda maddelerinin kalitesini yükseltmek, üretimden tüketime kadar tüm aşamalarda kayıpların önlenmesini sağlamak amacı ile yapılan denetimlerde cezai yaptırımlar uygulanmalıdır.

    Pazar yerlerinin temizliği ve hijyenliği sağlanmalıdır.

 

SANAYİ

Gaziantep, sanayi ve ticaret yapısıyla Türkiye ekonomisinde önemli bir yer tutmaktadır. Gelişmiş sanayisinin yanında coğrafi konumu bakımından bölgeler arasında bir köprü olan Gaziantep, aynı zamanda önemli bir ticaret merkezidir.

Gaziantep Sanayisi; tekstil, gıda, kimya-plastik, makine-metal, otomotiv yan sanayi, inşaat yan sanayi, deri ve işlenmiş deri mamulleri, orman-ağaç-kâğıt ürünleri sanayisi olarak gelişmişlik göstermiştir.

Maalesef Türkiye‘de olduğu gibi Gaziantep‘te de makine imalat sanayi kararlı bir gelişme çizgisi göstermemiştir. Yeterli sanayi politikalarının olmaması, ekonomik krizler, tutarsız ihracat politikaları, yatırım malları ithalatında korumacılık faktörüne öncelik verilmemesi ve yatırımlarda sektöre öncelik tanınmaması bunun başlıca nedenleridir. Gaziantep Sanayisinin (özellikle tekstil, gıda vb.) üretim kapasitesi ve teknolojileri olarak Ülkemizde ki ve hatta dünyada ki yerinin çok çok iyi bir konumda olduğunu söyleyebiliriz. Ancak bu ürünleri üreten makinelerin büyük bir kısmının ithal edildiği düşünüldüğünde, Ülkemizin enerjide olduğu gibi makine imalatında da dışa bağımlı olduğunu görebiliyoruz. Bu konuda doğru politikalar izlenmeli, makine imalat sektörü desteklenmelidir.

Günümüzde gelişmiş bir ülke olabilmenin en önemli yolu, küresel olarak rekabet edebilir bir makine imalat sanayine sahip olmaktır. Makine imalat sanayi, tüm gelişmiş ülkelerde büyük önem verilen, öncelikli sektör olarak tanımlanan ve özel önem taşıyan bir sanayi dalıdır. Ayrıca ekonominin başlıca dayanağı ve en önemli temel direğidir.

Bu sektör, inşaat, tarım, maden, sağlık ve benzeri birçok sektörde kullanılan makineleri imal etmektedir. Bunun yanında imalat teknikleri ve ürünler açısından yüksek düzeydeki teknolojileri gerektirmektedir. Aynı zamanda bu sektör, yüksek düzeyde yetişmiş elemanların çalışmasını sağlamakta ve geniş bir istihdam olanağı da yaratmaktadır. Sektöre girdi veren demir-çelik, makine elemanları, elektronik-elektrik cihazları gibi sanayileri de paralel olarak geliştirmektedir.

Dünyada makine imalat sanayi Japonya, Almanya, Amerika, İtalya ve İsviçre gibi ülkelerde yoğunlaşmış bulunmaktadır. İsveç, Fransa, Belçika ve İngiltere de bu konuda önemli imalatçı ülkeler arasındadır.

Gelişmekte olan ülkeler, eğer dışa bağımlılıklarını azaltmak istiyorlarsa, bu sektörün gelişimine önem vermelidirler. Ülkemizde sanayi üretiminin yıldan yıla artması, sanayimizin gelişmesi, yeni ürün ve teknolojilerin ülkemizde kullanılması ve bunlara benzer sayılabilecek birçok gelişme Ülkemiz ekonomisi açısından olumlu, fakat yeterli değildir.

Çünkü gelişmiş bir makine imalat sanayi, daha az dışa bağımlılık, daha az döviz harcaması ve daha az açık veren bir dış ticaret dengesi demektir. Çok geç kalınmadan, bizim gibi gelişmekte olan bir Ülkenin ve özelikle sanayisi gelişmiş bir kent olan Gaziantep‘in, artık atması gereken en önemli sanayi adımı Makine İmalat Sanayisi olmalıdır.

Bunun yanında yine dışa bağımlılığı azaltacak en önemli diğer sektöründe enerji sektörü olduğu düşünülerek, bu sektöre yönelik özellikle yerli, yeni ve yenilenebilir enerji kaynakları doğrultusunda yeni projeler üretilmeli ve yatırımlar planlanmalıdır.

 

 

ENERJİ ve DOĞAL KAYNAKLAR

    Enerjiden yararlanmak çağdaş bir insan hakkıdır. Bu nedenle, enerjinin tüm tüketicilere yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve sürdürülebilir bir şekilde sunulması için temel bir enerji politikası olmalıdır.

    Ülkemizde yaşanan enerji krizlerinin, enerji planlaması ve yönetiminde uzun yıllardır sürdürülen yanlış politikalardan kaynaklandığı açıktır. Ülkemiz gerçekleri de göz önüne alınarak, kaynakların rasyonel kullanımını sağlamak üzere planlama, düzenleme, eşgüdüm ve denetleme faaliyetleri için ciddi ve uygulanabilir bir stratejiye ihtiyaç vardır. Bu stratejinin hazırlık çalışmalarına üniversiteler, bilimsel araştırma kurumları, meslek odaları ve uzmanlık derneklerinin katılım ve katkıları sağlanmalıdır.

    Enerji sektöründe süregelen ve sorunlara çözüm getirmediği ortaya çıkan, kamu kurumlarını küçültme, işlevsizleştirme, özelleştirme amaçlı politika ve uygulamalar son bulmalı; mevcut kamu kuruluşları etkinleştirilmeli ve güçlendirilmelidir.

    Türkiye‘nin bir enerji envanteri çıkarılmalıdır. Kamusal planlamayı, kamusal üretimi ve yerli kaynak kullanımına ağırlık vermeyi reddeden özelleştirme politikaları gözden geçirilmeli, kamunun eli kolu bağlanmamalı ve kamu eliyle yatırımlar yapılabilmelidir. Özellikle denetim mekanizmaları özelleştirilmemeli aksine bu görevle ilgili birimler tam anlamıyla kamulaştırılmalıdır.

    Enerji açısından dışa bağımlı olan ülkemizde enerjinin verimli ve etkin kullanımı ulusal politika haline getirilmeli, öngörülen tasarruf hedeflerine ulaşmak için, gerekli düzenlemeler bir an önce yürürlüğe konulmalıdır.

    Enerji üretiminde ağırlık; yerli, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarına verilmelidir.

    Küresel ısınma ile mücadelede öne çıkan hidroelektrik, rüzgâr ve güneş enerjilerine yönelik kullanılan ekipmanların yerli üretiminin geliştirilmesi, bu amaca hizmet edecek uygun ortamların yaratılması gerekmektedir. Böylece enerji ekipmanlarında dışa bağımlılık azaltılacaktır.

    Genel olarak enerji yatırımlarda, özellikle elektrik enerjisi üretim yatırımlarında çevreye asgari zarar verilmesi temel bir ilke olmalıdır.

    İthal kömür yakıt ile çalışan yeni santrallere lisans vermekte titiz davranılmalı, öncelik öz kaynaklarımız/yerel linyitlere verilmelidir. Enerji arz güvenliği en öncelikli konu olmalıdır.

    Enerji tasarrufu sağlayıcı politika ve zorunlu uygulamalar yürürlüğe konulmalıdır. Elektrikte % 15‘lere varan kayıp ve kaçak oranını azaltacak yatırımlar ve düzenlemeler hızla yapılmalı, önlemler hızla alınmalıdır.   

    Özel sektör tarafından yapılan enerji yatırımlarının kamusal çıkarları gözeten bir anlayışla mali denetimin yanı sıra, teknik olarak da denetlenmesine imkân veren düzenlemeler bir an önce yürürlüğe konmalıdır.

    Doğal gazın konutlarda ve sanayide kullanımının yaygınlaşmasının yanı sıra, yeni tesis edilecek santrallerde yakıt olarak kullanılmasıyla,  talebinin daha da artacağı tahmin edilmektedir. Doğal gaz tüketim artışındaki en büyük etken, elektrik enerjisi üretiminin yaygın bir biçimde doğal gaza dayandırılmasıdır. Dışa bağımlı yakıt miktarı ve enerji arz güvenliği riski düşürülmeli, doğalgaz ve ithal kömür dış alımı azaltılmalıdır.  

    Elektrik üretimi içinde doğal gazın payı bugünkü %50‘lerden kademeli olarak önce %40‘lara,daha sonra %30‘lara ve nihai olarak  %25‘ler düzeyine mutlaka düşürülmelidir. Elektrik üretiminde hidroliğin payının %25, kömür ve doğal gazın payının %60, rüzgâr-jeotermal-güneş-biyoyakıt-vb. yenilenebilir enerji kaynaklarının payının %15 olmasını hedefleyen politikalar uygulanmalıdır.

    Hidroelektrik, yerli ve yenilenebilir bir kaynak olarak stratejik özelliği ile enerji alanındaki dışa bağımlılığı azaltacaktır. Türkiye‘nin önemli, temiz ve yenilenebilir enerji kaynağı olan hidroelektriğin yaygınlaştırılması için yeni HES‘lerin yapımına destek verilmesi ve teşvik edilmesi gerekmektedir.

    Rüzgâr enerjisi potansiyelinin tamamından yararlanılması amacıyla teknik ve ekonomik sorunları, çözümleri ve yol haritalarını ortaya koyan "Rüzgâr Enerjisi Stratejisi Planı" hazırlanmalıdır.

    Rüzgârdan enerji elde edilirken yer seçimi dikkatli yapılmalı, santralin çevresel etkilerinin ayrıntılı ve dikkatli bir biçimde irdelenmesi için tesisle ilgili ÇED Raporu‘nun hazırlanması zorunlu olmalıdır. Rüzgâr santrali türbini yapılacak bölgeler için arazi etüdü, dağıtım ve iletim hatları etüdü ayrı ayrı yapılmalıdır. Çalışmalar bütünsel bir bakış açısı altında çevre, tarım, turizm, mühendislik ölçütlerine göre birleştirilmelidir. Santrallerin kurulmasından önce, ilgili merkezi idare kuruluşlarına ve onların yerel birimlerine, yerel yönetimlere, yerel kuruluşlara bilgi verilmeli, bu kuruluşların ve yöre halkının görüş ve olurları alınmalıdır.  

    Rüzgâr enerjisi ile ilgili konularının detaylı bir şekilde incelendiği (ölçüm, fizibilite hazırlama, kanat ve türbin testleri v.b.) standartlara uygun bir rüzgâr enerjisi laboratuarı kamu sektöründe kurulmalıdır. Rüzgâr enerjisi bu laboratuarla birlikte kamu tarafından sahipli bir hale getirilmelidir. Rüzgâr ölçüm cihazlarının ülkemizde üretilmesi için gerekli adımlar bir an önce atılmalıdır.

    Jeotermal su kaynakları ile on binlerce evin jeotermal sıcak su ile ısıtılması sağlanmalıdır. Jeotermal kaynakların yoğun kentsel yerleşkelerin bölgesel ısıtılmasında öncelik verilerek kullanılmasının zorunlu olması yönünde politikalar geliştirilerek mevzuata yansıtılmalıdır. Jeotermal kaynağın entegre kullanımı ile doğrudan ve dolaylı yararlanma olanakları optimize edilerek maksimum fayda sağlanmalıdır.

    Ülkemiz güneş enerjisi potansiyelinin tam olarak değerlendirilebilmesi için, ilgili tüm kesimlerin (kamu, üniversite, meslek odaları, uzmanlık dernekleri vb.) temsilcilerinin katılımıyla Güneş Enerjisi Strateji Planı hazırlanmalı, bu planı esas alan güneş enerjisinden yararlanmayla ilgili temel yasa çıkarılmalı ve bu yasaya göre ikincil mevzuat uygulamaya konulmalıdır.

    Konutlarda tüketilen enerjinin % 80‘i ısınmaya harcanmaktadır. Bu nedenle güneş mimarisi önemsenerek uygulanmalı, öncelikle büyük şehirlerden başlanarak yeni yapılmakta olan binalarda yönlendirme ve yalıtıma büyük önem verilmeli, ek maliyet getirmeden %30‘lara varan ısı kazancı sağlayan mimari özellikler kullanılmalıdır. Bu konuda ilgili meslek odaları ile işbirliği yapılarak bilinçlendirme kampanyaları düzenlenmelidir.

    Binalarda mimari tasarım, ısıtma/soğutma ihtiyaçları ve ekipmanları, yalıtım ihtiyaçları ve malzemeleri, elektrik tesisatı ve aydınlatma konularında normları, standartları, asgari performans kriterlerini ve prosedürleri kapsayan yönetmelikler; EİE, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ve Meslek Odalarının katılımıyla hazırlanarak yürürlüğe konulmalı ve uygulamalar denetlenmelidir.

    Bol güneş alan ülkemizde güneş kolektörlerinin tüm binalarda kullanımının zorunlu hale getirilmesi ve desteklenmesi ile binaların sıcak su ihtiyacının önemli bir bölümü güneş enerjisi ile karşılanmalıdır. Güneş kolektörlerinin kullanımında, tüketici bazında (düşük KDV, ucuz kredi vb) teşvikler uygulanmalıdır.  

    Soğutma ihtiyacının, güneş enerjisinin en yüksek şiddette olduğu zamanlarda olduğundan, iklimlendirme ve soğutma sistemlerinde de güneş enerjisi kullanılmalıdır.

    Güneş enerjisinden elektrik açısından yararlanma konusunda teşvik edici politika oluşturulmalı, 2010 sonrasında kuruluş maliyetleri düşeceği tahmin edilen fotovoltaik pillerin (PV), yerli üretimi için sektördeki gelişmeler izlenerek AR-GE çalışmalarına başlanılmalıdır. Güneş enerjisine dayalı elektrik alımında yüksek fiyatlar uygulanarak, bu tarz üretim teşvik edilmelidir.  

    Petrol ithalatını azaltacak, yerli yağlı tohum tarımını geliştirecek, kırsal kesimin sosyo ekonomik yapısını ve yerel sanayiyi olumlu yönde etkileyecek yerli biyo yakıt üretimi ve kullanımı desteklenmelidir. Türkiye‘de taşımacılıkta ve askeri taşıtlarda kullanılan biyodizel veya dizel-biyodizel karışımı yakıtın üretimi ve kullanımı çeşitli teşviklerle desteklenmelidir.  

    Enerji üretiminde yerli teknoloji, makina, ekipman üretim çalışmaları desteklenmelidir. Rüzgar türbinlerinin, hidrolik türbinlerin, jeotermal enerji ekipman ve cihazlarının, termik santral kazan ve ekipmanlarının Türkiye‘de üretimine yönelik çalışmalar bir Master Plan dahilinde ele alınmalı, yerli üretim desteklenmelidir.

    Hidrojenin enerji sektöründe kullanımında hızlı bir gelişme beklenmektedir. Ancak yakıt pilli araçların yaygınlaşması için mevcut dağıtım ve bakım sistemlerinde köklü değişikler gerekecektir. Bu nedenle başta TÜBİTAK olmak üzere bu konudaki AR-GE çalışmalarına ağırlık vererek devam edilmeli, araştırma kuruluşları arasında işbirliği yapılmalıdır.  

    Üniversitelerde genç mühendislere/akademisyenlere daha çok master/doktora/doktora sonrası çalışması imkânları verilmeli, onlara gerekli yazılım/donanım sağlanmalı, yerli teknolojilere/yerli yakıt kullanımı için üniversitelerde akademik/bilimsel araştırmalara daha çok destek verilmelidir.

 

ÇEVRE

    Üniversiteler, meslek odaları, sivil toplum örgütleri ve ilgili tüm kesimlerin katılımları ile ulusal enerji politikaları ve ulusal çevre politikaları oluşturulmalıdır. Temel kriter, öz kaynakların en iyi şekilde değerlendirilmesi ve çevrenin korunması olmalıdır.

    Çevre koruma ve enerji tasarrufu bilinci geliştirmeye ilköğretimden başlanmalıdır. Üniversitelerde, kamuda ve özel sektörde teknoloji geliştirme amaçlı araştırma-geliştirme çalışmalarına ağırlık verilmelidir.

    Çevrenin ve doğal hayatın korunmasına ilişkin gerekli araştırma ve planlamalar yapılmalıdır. Çevre - enerji konularında yasa ve yönetmeliklerin düzenlenmesi, geliştirilmesi ve var olan yasaların uygulanması sağlanmalıdır.

    Tarım alanlarına sanayi tesisleri kesinlikle kurulmamalı, çarpık kentleşmenin önüne geçilmeli, sanayi atıkları kontrol altında tutulmalı, arıtma tesisleri şart koşulmalı ve denetlenmeli, atıklar için geri dönüşüm projeleri ve teknolojileri kullanılmalıdır.

    Küresel ısınmaya neden olan düşük seviyeli ozon kloroflokarbon, azotoksit, metan, karbondioksit gibi sera gazlarının yoğunluğunun azalması için yasal tedbirler alınmalıdır.

    Ülkemizin enerji politikalarının belirlenmesinde dışa bağımlı olan ve çevreyi kirleten enerji kaynakları ve teknolojileri yerine ulusal kaynaklarımıza dönük yatırımlar ve çevresel etkileri yok denecek kadar az olan enerji kaynakları ön plana çıkarılmalıdır.

    Etkin bir çevre denetim sistemi geliştirilerek yerelde kurumlar arasında koordinasyon sağlanmalıdır.

    Gelecek nesillerin iyi bir çevre eğitimi ile yetiştirilmesi sağlanmalıdır.

    Çevre sorunlarının çözümü için sivil toplum kuruluşlarının sayısı artırılmalıdır.

    Sivil toplum örgütleri ile kamu kuruluşları ortak çalışmalar yürütmelidir.

    Plansız alanlar yerine planlı şehir alanları oluşturulmalıdır.

    Yeşil alanların çoğaltılması ve korunması sağlanmalıdır.

    Düzenli ve çevreci organize sanayi bölgeleri oluşturulmalıdır.

    Çöplerin kaynağında ayrıştırılması için çalışmalar yapılmalıdır.

    Kaliteli yakıtların kullanılması sağlanmalıdır.

    Çevre sorunlarının önlenmesi için yerel yönetimler tarafından teşvik edici uygulamalar başlatılmalıdır.

    Çevre ve Orman Bakanlığı taşra teşkilatının daha etkin çalıştırılması sağlanmalıdır.

    Yerel yönetimlerin asli görevleri çevre sorunlarının çözümlenmesi olmalıdır.

    Halkın etkin bir şekilde çevre adına yapılacak projelere katılımı sağlanmalıdır.

    Yerel Yönetimlerin Çevre Sorunlarını etkin bir şekilde çözüme kavuşturması için Çevre Mühendisi istihdamını sağlamaları gerekmektedir.

    Şehir merkezlerindeki yoğun trafiğin çevre yollara aktarılması sağlanmalıdır.

    Sanayi tesislerinin ve iş merkezlerinin mümkün olduğu kadar yerleşim merkezleri dışına kurulmasına özen gösterilmelidir.

    Özel vasıta kullanımı yerine toplu taşımacılığın yaygınlaştırılması sağlanmalıdır.

    Konforlu, hızlı olan raylı ve elektrikli toplu taşıma araçları geliştirilmeli ve kullanılmalıdır.

    Özellikle hava kirliliğinin yoğun olduğu yerlerde ağaçlandırma yapılarak yeşil alanların artırılması sağlanmalıdır.

    Yeni yerleşim birimlerinde mümkünse merkezi ısıtma sistemleri kurulmalı ve enerji tasarrufu için bina yalıtımlarına özen gösterilmelidir.

    Şehir planlamasında, meteorolojik faktörler, özellikle rüzgâr durumu dikkate alınmalıdır.

    Vatandaşlarımız, çevre ve hava kirliliği konusunda bilinçlendirilmeli, hatta ilköğretimden başlamak üzere tüm okulların eğitim programlarında çevre konularına daha kapsamlı yer verilmelidir.

 

 

TURİZM

    Gaziantep; Kaleleri, Han ve Hamamları, Antep Evleriyle, Kastel ve Çeşmeleriyle, Mutfağı, Folklorik ve Kültürel Değerleri ile hepsinden önemlisi girişimci ve misafirperver insanlarıyla Kültür Turizminde "Marka Kent" olabilir.

    Dünyada kültür turizmi yükselen bir değerdir. Gittikleri ülkelerde en fazla dövizi bırakan kültür turlarıdır. Kültür turizmi için enler çok önemlidir. Bölgemizde de pek çok "en" ve "ilk" vardır. Bu nedenle bölgemizin kültür turizmine yönelik çalışmalar artırılmalıdır.

    Turizm yakın komşularla bir bütün olarak ele alınmalıdır.

    Gaziantep - Kilis - Adıyaman - Şanlıurfa illeri ortak hedef oluşturmalı ve işbirliği yapmalıdır.

    Gaziantep - Kilis - Adıyaman - Şanlıurfa - Mardin - Diyarbakır - Osmaniye - Kahramanmaraş ve Halep illeri ortak ikinci bir hedef yaratmalıdır.

    Bölge turizminin en önemli sorunu terör sorunudur. Turizmin gelişmesi bu sorunun çözülmesi ile paraleldir.

    Bölgede 3 milyar dolar turizm gelirine ulaşılması hedefi gerçekleştiğinde terörün ortadan kalması için etkin bir güç olacaktır.

    Turizm sektörü gençlerin ve kadınların en kolay istihdam edildiği sektör olması nedeni ile sektörün gelişmesi bölgenin işsizliğine de çözüm olacaktır.

    Küçük işletmelerin istihdam şartlı teşvik edilmesi sosyal yaşamı ve eğitimi geliştirecektir.

    Bölgemizde Turizm Sektörünün gelişmesi, kurumlar arası işbirliği, demokratik katılımcı anlayış, bölgesel işbirliği, turizm teşvik politikası, turizm master planı ve ortak akılla gerçekleşebilecektir.

 

 

EĞİTİM

    Göçün etkileri, eğitim sistemindeki eksiklikler, eğitim olanakları, okul-derslik yetersizliği, öğrenci sayısının çokluğu vb. sorunlar masaya yatırılarak ivedilikle Kentin Eğitim Sorunu çözüme ulaştırılmalıdır.

    İlimizdeki ilk, orta dereceli okullara ve üniversitelerimize mümkün olduğunca destek olunmalı, ilimizdeki eğitim yatırımlarının artırılması yönünde girişimlerde bulunulmalı ve kampanyalar başlatılmalıdır.

    Kentin yeni okul, derslik, öğretmen ve diğer eğitim ihtiyaçları, kentin nüfus artışına göre planlanmalı ve yeni yatırımlar ivedilikle yapılmalıdır.

    Ulusal düzeyde eğitim politikaları gözden geçirilmeli ve çağa uygun, mevcut sorunlara çözüm üretecek nitelikte ve pratik değer içeren politikalar benimsenmelidir.

    Eğitim, politikanın dışında tutulmalıdır.

    Eğitim sistemimiz esnek ve hoşgörülü, insan haklarına saygılı, demokrasiye ve Cumhuriyete yürekten bağlı, ulusal ve evrensel sanat ve kültürü benimseyen insan tipini yetiştirmelidir.

    Geleceğe yönelik insan kaynağı planlaması yapılmalıdır. Hangi alanlarda ve ne kadar yetişmiş insan gücüne ihtiyaç duyulduğu belirlenmelidir. Ülkenin gelecekte gereksinme duyacağı insan gücü planlamasının yapılabilmesi için, Milli Eğitim Bakanlığı, Yüksek Öğretim Kurulu, Üniversiteler, Meslek Odaları Temsilcileri ve ilgili Sivil Toplum Örgütleri bir araya gelmeli ve hangi alanda ne kadar yetişmiş insana gereksinme duyulduğu belirlenmelidir. Orta ve yükseköğretim kurumları da bu plana göre programlar düzenleyip uygulamalıdır. İhtiyaç duyulmayan alanlarda yükseköğretim kurumlarına öğrenci alınmamalıdır.

    Öğrencilere modern çağın bilgi ve becerilerini, bilimsel düşünce alışkanlığı kazandıran, araştırma yapmayı ve ekip halinde çalışmayı öğreten, konuşma ve tartışma becerilerini geliştiren sistemler benimsenmelidir.

    Okulöncesi eğitim 5-6 yaş grubundaki çocuklar için zorunlu hale getirilmelidir; zorunlu temel eğitim ise en az 11 yıl olmalıdır.

    Ortaöğretim, öğrencilerin yükseköğretimde hangi programlara devam edebileceklerinin kesin olarak belirlendiği bir kademe durumuna getirilmelidir.

    Mesleki ve teknik eğitimde iş başında eğitime önem verilmelidir.

    Öğretmen ve öğretim elemanlarının sosyal ve ekonomik sorunları çözülmelidir.

    Eğitim sistemimiz ezberci bir sistem olmaktan çıkarılmalıdır.

    Eğitimin her kademesinde sınavları ezberlenmiş bilgiyi ölçen sınavlar ile değerlendirmeler yapılmamalıdır.

    Eğitim sadece öğrencilere yönelik değil, tüm vatandaşlara yönelik düşünülmeli ve bu konuda tüm kurum ve kuruluşlar üzerlerine düşeni yapmalıdır.

    Vatandaşların ihtiyacına ve taleplerine göre meslek edindirme kursları yaygınlaştırılmalıdır.

    Vatandaşlara yönelik sosyal ve kültürel etkinlikler artırılmalı, belirli gün ve haftalarda ( çevre, trafik, sağlık ) etkinlikler düzenlenmeli, tiyatro, sinema, bilim, sanat günleri vb. etkinlikler ile toplumun kültür düzeyi artırılmalıdır.

    Kentte öğrenci ve vatandaşların yararlanabileceği kütüphaneler ve okuma salonları artırılmalı, olanaklar ölçüsünde bilgisayar salonları ve internet kafeler kurulmalıdır. Bilgisayarların çağın gerektirdiği ve faydalı bir şekilde kullanımı öğrencilere aşılanmalı ve çocuklarımızın yanlış bilgisayar kullanımının önüne geçilmelidir.

 

GÖÇ

    Bir bölge eğer göç alıyorsa ve belirli yerlere yerleşim kaçınılmazsa kişilerin huzurlu ve sağlıklı olabilmesi için kendileri kadar o bölgenin idarecilerine de iş düşmektedir.

    Yaşam için gerekli konutların ve çevrenin altyapısının oluşturulması gereklidir.

    Ama sadece yöneticilerin gayretleriyle işler yoluna girmez, insanların da yapılan hizmetleri talep etmesi ve kullanması gereklidir.

    Göçlerin engellenmesi için göç veren bölgelerdeki işsizlik problemlerine yerel tabanlı çözümler aranmalıdır.

    Özellikle kırsal bölgelerde ailelerin en büyük gelir kaynağı olan toprak reformunun tekrar düzenlenmesi gerekmektedir.

    Tarım ve hayvancılık yerel koşullara göre desteklenmeli ve izlenmelidir.

    Sosyal bir devletin temeli olan sosyal güvence ve sağlık hizmetlerinden yararlanmadaki zorluklar ve adaletsizlikler giderilmelidir.

    Halkın sağlık hizmetlerinden faydalanmasındaki zorluklar araştırılıp bulunmalı ve giderilmelidir.

    Özellikle kadınlar, erken evlenme yaşı, akraba evliliği ve genetik geçişli hastalıkların önemi gibi sağlık eğitimi konularında bilinçlendirilmelidir.

    Sağlık çalışanları halka evinde koruyucu sağlık hizmeti vermelidir.

    Altyapı hizmeti veren kurumların verdiği hizmetin her yere ulaşıp ulaşmadığı denetlenmelidir.

    Halkın verilen altyapı hizmetlerinden faydalanması sağlanmalıdır.

    Sağlık hizmetlerinin genel bütçeden finansmanını sağlanmalıdır.

    Sağlık hizmetlerinin geliştirilmesine öncelik verilmeli ve nitelikli sağlık yöneticileri kadrosu oluşturulmalıdır.

 

 

SAĞLIK

Sağlık, çağdaş yaşamın getirdiği kavramsal değişiklikler sonucunda, bedensel, ruhsal ve sosyal olarak, tam iyilik hali olarak tanımlanmaktadır. Bu nedenle sağlıklı olmak için yaşadığımız ortamında, kentinde sağlıklı olması gerekmektedir. Sağlıklı bir kent için, sürdürülebilir bir ekosistem, temiz, kaliteli ve güvenli fiziksel bir çevre ve temel gereksinmeleri karşılayan ve yerleşmelerinin geleceği ile ilgili kararlara katılan bir toplum ile meydana gelebilmektedir. Şehirlerin planlanması ve tasarımlanması insan sağlığı ile doğrudan ilişkilidir. Günümüzde şehirlerimizde karşı karşıya kaldığımız sorunlar, örneğin yoksulluk, işsizlik, kirlilik, hizmetlere erişimde zorluklar, sosyal bağların zayıflığı, şeker, kalp, astım, şişmanlık vb. hastalıkların meydana gelmesi ile doğrudan ilişkilidir.

Yaşlı bireylerin genç bireylerden daha çok hastalanmaları doğaldır. Ancak aynı yaştaki yoksul bireyin, varlıklı bireyden daha çok hastalanması ise eşitsizliktir.

Bir yerde sağlık seviyesinin yükseltilmesi, sadece daha fazla sağlık merkezi, daha fazla hastane olarak anlaşılmamalı, eğitim, planlama, ulaşım, alt yapı gibi diğer tüm sektörlerde kalkınma gerekliliği şeklinde anlaşılmalıdır.

Çünkü çevresini ve kaynaklarını genişletebilen bir şehir, sağlıklı bir şehirdir. Nitelikli konut dâhil olmak üzere, temiz, güvenli, fiziksel ve güzel bir çevreye sahip olan şehirdir. Kentte yaşayanların beslenme, su, barınma, iş ve güvenlik gibi temel gereksinmelerinin karşılandığı bir şehirdir. Tarihi, kültürel ve biyolojik mirasına saygılı bir şehirdir. Güçlü dayanışma içinde ve katılımcı bir toplumun olduğu bir şehirdir. Herkese ulaşılabilen ve hizmetlerini sunan bir şehirdir. Sadece belli bir sağlık düzenine ulaşmış değil, sağlık bilincine sahip onu geliştirmek için çaba harcayan bir şehirdir. Sorumlulukların paylaşıldığı şehirdir.

Sağlıklı şehir, bütün yurttaşların yaşamaktan memnuniyet duyacağı, yaşam kalitesi yüksek, sürdürülebilir kentlerdir. Sağlıklı kent diye ifade edilen tüm bu tanımlar, sağlıklı şehirler projesini oluşturur. Sağlıklı şehirler projesi, ulaşım, planlama, çevre, eğitim, sağlık ve alt yapı gibi birçok sektörü bir araya getirir. Tüm bu sektörlerin koordinasyonun sağlanması görevi ise yerel yönetimlerdedir. Yerel yönetimler şehrin sağlık seviyesini yükseltmekle sorumlu ve bir kentin doktorları olarak sayılabilirler.

Kentimize özel bazı sorun ve tespitler,

    Ülkenin neredeyse tamamında ahşap yerine kullanılan plastik doğramalar kansorejen içermektedir.

    Binalarımızın çoğunluğu betonarmedir. Betonarme binalarda nem oranını yüksek olması nedeniyle astım, romatizma, dolaşım bozuklukları olan hastalıklar da daha fazla görülmektedir. Depremde ahşap yapıların betonarme binalara göre daha dayanıklı bilimsel olarak saptanmıştır.

    Sokak ve caddelerimizde bulunan baz istasyonları radyasyon yaymaktadırlar. Bunlar bir şekilde dokularımıza temas etmektedir. Dokuların ısınması ve kimyasal etkilerle vücudumuzda birçok olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Alzheimer, Parkinson gibi kanser ve kanser yapan maddeleri dönüştürmeye kadar kanser riski varsa onu provoke ederek, kanser oluşmasına neden olmaktadır,

    Sağlıklı bir yaşam için temel gereksinimlerden biri de yaşam boyu spordur. Kentimizdeki spor alanları mükemmel olmasa da çok yetersiz değildir. Bunun yanında bisiklet yolları maalesef bulunmamaktadır.

    Ulaşımdaki sorunlar insan psikolojisini doğrudan etkileyebilmektedir. Trafikteki sıkışıklık ve gürültü insanlarımızın psikolojisini bozmaktadır. Kent gürültüsü trafik yoğunluğu, sürücülerin yersiz ve zamansız klakson çalmaları ve belediye hudutları içinde bulunan endüstriyel tesislerden kaynaklanmaktadır. Bunun yanında kamuoyuna açık ve yerleşim alanlarında bulunan eğlence merkezlerindeki elektronik ses seviyesi de çevreyi rahatsız etmeyecek şekilde olmalıdır. Bu gibi yerlerde ses yalıtımına özen gösterilmelidir.

    Kentimizin havası ne yazık ki çok kirli bir durumdadır. Artan nüfusu, sanayisi, düzensiz yapılaşması, kontrolsüz ve denetimsiz kömürlü soba ve kalorifer kazanı kullanımı ile kirlilik her geçen gün daha da artmaktadır. Yeşil alanlar artırılmalı ve temiz yakıtlara öncelik verilmelidir.

    İçme suyu ağında sağlık kurallarından ödün verilmemelidir. Kuyu suları denetlenmelidir. Sanayi atık suları arıtılmalı ve denetlenmelidir. Yetersiz arıtma sonucu dereler kirlenmekte ve zehir saçmaktadır. Derelerin suladığı arazilerdeki bitkiler yetişmemekte, yetişen bitkiler ise direk insan sağlığını etkilemektedir.

    Bunun yanında sağlık sektöründe dönüşüm gündemdedir. Bu dönüşüm sektörde hizmet alımını, hizmet sunumunu, istihdam şeklini değiştirmektedir. Kamu Hastaneleri Birlikleri Yasa Tasarısı eğer, yasalaşırsa hastaneler performanslarına göre sınıflandırılacak ve bu durumun hastalar arasında da ayrımcılığa yol açacaktır. Bu yasa tasarısı ile kamu hastaneleri birer ticarethaneye dönüştürülecektir. Bu tasarının yasalaşması halinde; sağlık hizmetleri bütünlük içinde verilemeyecek, bölgesel farklılıklar daha da artacak, sağlık alanı yerel politikacıların müdahalesine daha açık hale gelecek, cepten ödemeler ve katkı payları artacak, sağlığa erişim daha da güçleşecektir.

    Sonuç olarak paran kadar sağlık hizmeti almaya ramak kalmıştır. 1999 ile 2009 arasında ki araştırmada vatandaşın cebinden harcadığı para yüzde yüz artmıştır.

    Türkiye‘de 1403 kişiye bir pratisyen hekim, 1635 kişiye bir uzman hekim düşerken,  Gaziantep‘te 2027 kişi pratisyen hekim, 2258 kişiye de bir uzman hekim düşmektedir.

    2010‘nun ilk 9 ayı içerisinde kentimizde sağlık ocaklarına başvuran kişi sayısı 1 milyon 600 bin kişidir. Birinci, ikinci ve üçüncü basamak hastanelerde eklendiği zaman bu kişi sayısının, 2 - 3 kat daha fazla olduğu düşünülebilir. Basit bir hesap ile bir yılda kentimizde 4 milyon kişi hastanelere başvuruyor. Bu Gaziantep nüfusunun yaklaşık 3 katıdır. Sonuç olarak toplumumuz hasta ve şifa bekliyor.

    Bir şehir bütün engelleri kaldırabilir mi, eğer sağlıklı ise evet kaldırabilir. Sağlıklı kentlerde herkese sağlıklı eşit hizmet mümkündür.

 TMMOB

       (Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği)

    Gaziantep İl Koordinasyon Kurulu

SONUÇ BİLDİRGESİNİN TAMAMINA WORD OLARAK ULAŞMAK İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNKE TIKLAYINIZ.