48. DÖNEM ODA DANIŞMA KURULU 2. TOPLANTISI GERÇEKLEŞTİRİLDİ
48. Dönem Oda Danışma Kurulu 2. Toplantısı 20 Haziran 2021 tarihinde çevrimiçi olarak gerçekleştirildi.
Toplantı, Oda Başkanı Yunus Yener ve TMMOB Başkanı Emin Koramaz'ın açılış konuşmaları ile başladı. Toplantıya Oda Denetleme ve Onur Kurulu üyeleri, TMMOB temsilcileri, Oda ve Şube Yönetim Kurulu Üyeleri ve Oda Teknik Görevlileri ile birlikte yaklaşık 160 kişi katıldı.
Toplantıda, Odamızın 48. Dönem ilk sekiz aylık (Ağustos-Nisan) Çalışma Programı Oda Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Elif Öztürk tarafından sunuldu ve çalışmalar hakkında görüş alışverişinde bulunuldu.
Oda Başkanı Yunus Yener'in açış konuşması:
"Sayın Birlik Başkanlarım,
Sayın Danışma Kurulu Üyeleri,
TMMOB Makina Mühendisleri Odası 48. Çalışma Döneminin İkinci Danışma Kurulu toplantısına hoş geldiniz. Oda Yönetim Kurulu ve şahsım adına hepinizi saygıyla, dostlukla selamlıyorum.
Konuşmama başlarken, HDP İzmir İl Örgütü binasına yapılan planlı silahlı saldırıyı ve Deniz Poyraz’ın öldürülmesini lanetlediğimizi; iktidarın toplumsal muhalefete yönelik tehditleri doğrultusunda yapılan bu ırkçı faşist saldırının birarada yaşama mücadelemizi engelleyemeyeceğini belirtmek istiyorum.
Değerli Meslektaşlarım,
22-23 Ağustos 2020 tarihinde yapılan genel kurulumuz sonrasının bütün çalışmalarını içeren, 48. Dönem 8 Aylık Çalışma Raporu bu toplantı öncesinde sizlere ve örgütümüze sunuldu.
Birazdan OYK Sekreteri Elif Öztürk arkadaşımız bu raporun özetini gerekli yorumlarımız eşliğinde sunacak, ardından görüşmelere geçeceğiz.
Bu sıkıntılı dönemde, Covid-19 salgınına karşın Oda çalışmaları başarıyla sürdürülmüş, yayınlarımız periyotlarında yayımlanmış, bilimsel tarama endekslerinde yer almıştır. MMO Örgütlülüğü bütünlüğünü korumuş ve üyeye ulaşmanın alternatif araçlarını yaratmaya çalışmıştır. Bu araçları beraber aradık, beraber yaptık. Odamız toplumsal sorumluluğunun gereklerini yerine getirmiş, meslek alanlarından yola çıkarak ülke sorunları konusunda görüşlerini ifade etmeye devam etmiştir.
Bu anlayışla, salgının ilk günlerinden itibaren, önce Oda bünyesinde oluşturduğumuz Teknik Kurul ve bu kurulun biz dahil on bir meslek kuruluşu ile hekim dostlarımızı kapsayarak dönüştüğü İklimlendirme Teknik Kurulu-İTK çalışmalarına kısaca değinmek istiyorum.
Bildiğimiz üzere Teknik Kurul ve İTK’nin ürünü olan açıklama ve metinler ile, hastanelerden başlayarak toplu olarak bulunulan iç mekanlarda alınması gereken önlemleri ayrıntılı olarak kamuoyuna sunarak önemli bir kamusal görevi yerine getirdik.
Bu sayede uzmanlık alanlarımızla bağlantılı meslek kuruluşları ile ilişkilerimizi geliştirdik. Şubelerimizin, bu meslek kuruluşlarının birimleri ile ortak çalışmalar yapmaları, ilişkilerimizi daha da geliştirecektir.
Malum, Covid-19 salgını nedeniyle birçok toplantımızı internet üzerinden yapıyoruz. Yine aynı nedenle, birçok kongre, kurultay, sempozyum etkinliğimizi yapamadık veya erteledik. Ancak bu etkinliklerin düzenleme, danışma, yürütme kurullarının hazırlık faaliyetleri sürmektedir.
Söz salgından açılmışken, iktidar bu süreci yönetmemiş, lakin salgını kendisi için lütuf, muhalifler için baskı aracı, yandaş sermaye için yeni fırsatlar olarak değerlendirmiştir. Eksikli ve sorunlu “kapanma” ve “normalleşme”ler sonucu hızla artan vakalar ve ölümler ile işsizliğin, diplomalı işsizliğin, meslektaş işsizliğinin, yoksulluğun ve intiharların artması, iktidarın başarısızlığını yeterince göstermektedir.
Değerli Arkadaşlar,
Ülkemizin ve dolayısıyla örgütlülüğümüzün geleceği açısından iktidar politikalarını değerlendirmek oldukça önemlidir.
Şu an 20. yılının içinde bulunan iktidar, 1950 sonrasının en uzun iktidarıdır ve “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ve “Türk Tipi Başkanlık Sistemi” denilen tek kişi hakimiyeti, söylenenlerin aksine, ülkemize ne “istikrar” getirmiştir, ne de ülkemizi “uçuşa” geçirmiştir.
Açık ki ülkemiz, istikrarsızlığın da ötesinde çok katmanlı bir sosyoekonomik ve siyasi bunalım içindedir.
Ekonomik düzlemde neoliberalizmin en kuralsız ve yoz öğeleri, siyaset düzleminde ise ucu faşizme varan, siyasal İslamcı öğelerle karakterize olan bir rejim değişikliği sözkonusudur.
Bu değişim-dönüşümün önümüze koyduğu tablo açıktır.
Türkiye’nin idari yapısı, devlet işleyişi ve devlet-siyaset ilişkileri tamamen değişmiştir.
Yasama-yargı-yürütme organları, yürütmenin mutlak hakimiyetinde tekleşmiştir.
Artık modern bir devlet yapısı değil, Saltanatvari bir yönetim biçimi vardır.
Cumhuriyet, demokrasi, laiklik, yurttaşlık haklarına karşı “şeriat, hilafet, ümmet” söylemleri, ülkemizde 100 yıl önce gerçekleştirilen modernist Cumhuriyetçi dönüşümlere karşı tarihsel bir öç alma siyasetinin parçası olarak dile getirilmektedir.
Hukukun konumu ile düşünce-ifade, örgütlenme, basın ve tüm temel hak ve özgürlükler ayaklar altındadır.
Muhalefet ve halkın tepkisi, “daha neler göreceksiniz neler” benzeri şiddet tehditleri ve eylemleriyle bastırılmaya çalışılmaktadır.
Türkiye’nin üretim yapısı da kökten değiştirilmiştir.
Serbestleştirme–özelleştirmeler, amusal üretim, hizmet ve denetimin tasfiyesi, üretim ile ihracatın ithal girdilere bağımlılığı ve fason üretim olguları, bu iktidar döneminde ülkemizi sanayisizleştirmiş, tarımı mahvetmiş, mühendisliği değersizleştirmiştir.
Dizginsiz rant ve kayırmacılık sosyo ekonomik yapıya hakim olmuştur. Hukuktan yoksun yargı, bu yapının koruyucusu olmuştur.
Ülkemiz ve halkımız borç batağı içindedir.
Yozlaşma ve çürüme had safhaya ulaşmış durumdadır.
Bir aydan fazla bir süreden beri toplumun gündemine oturan, devlet-siyaset-mafya-medya-çıkar-rant ağları içiçeliği; ülke ekonomisi, siyaseti ve hukukunun, irili ufaklı mafyatik iktidar ilişkileri ağı içinde olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.
Temelinde sınıfsal ve kişisel çıkar ağlarının bulunduğu bu iktidar düzeni, yalan dolan ve “sükût ikrardan gelir” noktasındadır.
Diğer yandan en yakın örnekleriyle Boğaziçi Üniversitesinden İkizdere direnişine, işçi ve çiftçilerden kadınlara, işsiz gençlerden esnaflara, mutlak yoksulluk içindeki insanlarımıza kadar hemen herkesin hoşnutsuz olduğu en büyük gerçekliktir ve umut bu toplumsallıktadır.
Saray iktidarı ve küçük ortağı, her ne kadar yeni bir Anayasa değişikliği ile bu gerici, rantçı yoz düzenin ömrünü uzatma peşinde ise de önlerinde gerçekte büyük engeller olduğunu görmemiz gerekiyor.
Değerli Arkadaşlar,
Dış politikada ABD ve Rusya arasında güya “denge” kurmaya çalışan iktidar politikasının yaldızları bir kez daha dökülmeye başlamıştır.
Saray rejimi, büyük güçler arasındaki boşluklardan yararlanma, emperyalistlerin belirlediği sınırlar ve bağımlılık ağları içindeki göreli özerklik sınırlarını aşmaya başlandığında hep hizaya çekilmektedir. Aslında olan biten bu çerçeve içindeki değişkenliklerdir.
ABD ile Rusya (ve Çin) arasındaki gerilimlerin dozajı ve emperyalistlerin Rusya ve Çin’i hedefleyen stratejileri, iktidarın emperyalizme bağımlılık eksenini daha da belirginleştirmeye yönelik güçlü etkilere sahiptir.
Son NATO toplantısı bu bağımlılık eksenini çok açık bir şekilde ortaya koymuştur.
Emperyalizm hem mevcut ekonomik, askeri, siyasi bağımlılık ağları, hem de aile servetinin araştırılması dahil birçok konu üzerinden gerçekte iktidarı teslim almış durumdadır.
İktidar da Mısır, Libya, Doğu Akdeniz, S-400 politikalarında yaptığı bazı değişikliklerle emperyalizme güvence vermeye çalışmaktadır.
İktidar, Suriye’nin fiili bölünmüşlüğünü sürdürme ve İdlib’deki şeriatçıları koruma misyonunda zaten emperyalizmin taşeronu durumundadır. Afganistan’daki sınırlı askeri varlık ve Afrika’ya yönelik bazı hamleler de aynı çerçeve içindedir.
Tabii iç siyasete yönelik olarak dışarıya “efelenme” söylemleri sürecek, ama oturulan masalarda hiçbir değeri ve izi olmayacaktır.
Sevgili Arkadaşlar,
Yukarıda kısaca değindiğim genel durumdan çıkış yolu, yıllardır dile getirdiğimiz üzere, emperyalizmden bağımsızlığı sağlayacak bir siyasi iradenin oluşumu; halkçı toplumcu planlama-kalkınma süreçleri, kamusal denetim ağlarının hakim olması ve halk egemenliğinin tesis edilmesinden geçmektedir.
Sömürü ağları ile devlet-siyaset-tarikat/cemaat-medya-mafya ilişkilerinin tamamen tasfiye edildiği; emeğin, bilimin, laikliğin aydınlattığı başka bir Türkiye dışında yeni veya üçüncü bir yol yoktur.
Ya tam boy çürüme ya da yeniden kurtuluş ve kuruluş!
Ülkemiz, halkımız, mesleğimiz, örgütlülüğümüz, geleceğimiz için başka bir yol yok!
Yolumuza bu bilinçle devam etmek durumundayız.
Sevgili Meslektaşlarım,
Bildiğimiz üzere TMMOB genel kurulu bir yıldır salgını bahane eden iktidarın keyfi uygulamaları nedeniyle ertelendi. Birlik Başkanımız genel kurulun ne zaman yapılacağına değinecektir.
Ben sadece, Odamızın TMMOB’nin motor gücü olması itibarıyla, genel kurul delegeleri olarak, Birlik genel kurulu ve seçimlerine katılımın önemli olduğunu belirtmek istiyorum.
Bu vesileyle Odamızı TMMOB Yönetim Kurulunda başarıyla temsil eden Emin Koramaz arkadaşımıza, Birliğimize sunduğu mücadeleci katkılardan ötürü teşekkür ediyor, kendisini kutluyorum.
Son olarak bizlerin görev ve sorumluluklarına kısaca değinmek istiyorum.
Önümüzdeki dönemde, iktidarın kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının tüzel kişilik konumuna etkileri bulunacak Anayasa değişikliği girişimlerine karşı hazırlıklı olmamız gerekiyor. Unutmayalım ki Türkiye’nin hayati gündemleri aynı zamanda bizlerin gündemidir.
Odamız ve TMMOB’nin yurtsever halkçı toplumcu mesleki çizgisi ile mesleğimizin demokratik mevzisi olan örgütlülüğümüzün korunarak sürdürülmesi tarihi bir sorumluluktur.
Biliyoruz ki her başarı mücadele ile elde edilir. Mücadelemizin önceliği her açıdan yıkıcı olan bu iktidara halkın demokratik kurucu iradesiyle son vermektir. Nihai olarak da halk egemenliğini tüm boyutlarıyla kurmaktır.
Bu nokta, mevcut muhalefetin sınırlarının aşılacağı tarihsel bir eşik olarak oldukça önem taşımaktadır.
Odamızın ve TMMOB’nin hiçbir siyasi gücün arka bahçesi olmayan bağımsız konumu ile ülkenin en karanlık dönemlerinde bile gerçekleri açıklamaktan geri durmadığı ve böylece ayakta kaldığı gerçekliği, bizlere bundan sonra da rehber olmalıdır diyerek konuşmamı tamamlıyor, tekrar saygılar sunuyorum."
TMMOB Başkanı Emin Koramaz'ın açış konuşması:
"Odamızın ilerici, devrimci, yurtsever geleneğinin taşıyıcısı ve güvencesi olan danışma kurulumuzun siz değerli üyelerini sevgiyle selamlıyorum.
Umarım bugünkü Danışma Kurulumuz birbirimize uzaktan seslenmek zorunda kaldığımız son toplantımız olur. En kısa zamanda alışık olduğumuz gibi yan yana gelip, yüz yüze konuşma fırsatına kavuşuruz.
Bugün yürüteceğimiz tartışmaların, hem Odamızın hem de önümüzdeki ay sonunda Genel Kurulunu toplayacağımız birliğimizin faaliyetleri açısından yol gösterici olacağına inanıyorum.
Değerli Arkadaşlar,
Uzun süreden beri yaptığımız konuşmalarda, yazdığımız metinlerde siyasi iktidarın gündemi ile toplumun gündemi arasında yaşanan kopuşa dikkat çekmeye çalışıyoruz.
Halk işsizlik, yoksulluk, hayat pahalılığı ve salgının yarattığı sorunlar ile boğuşurken, iktidarın bu sorunları görmezden gelerek kendi bencil ihtiyaçlarını önceleyen politikalarının altını çiziyoruz.
Bu kopuş elbette yeni değil ama artık her zaman olduğundan daha belirgin hale geldi. AKP toplumun geniş kesimleri üzerindeki hegemonyasını kaybettikçe kendi dar sınıf çıkarları doğrultusunda politikalar yürüten, kendi siyasal çatışmalarının esiri haline gelmiş bir parti haline dönüştü.
Halkın ekonomik, demokratik, özgürlük temelli talepleri polis şiddetiyle bastırılırken, AKP’nin sırtını dayadığı milliyetçi-muhafazakar ittifakın dayatmaları ülkenin en önemli öncelikleriymiş gibi davranılıyor.
Taksim'e yapılan Cami, Ayasofya'nın Camiye Dönüştürülmesi, İstanbul'un silüetin eklenen Çamlıca Camisi gibi toplumun çok küçük bir kesiminin arzularını beslemeye yönelik icraatlar bu duygusal ve pratik kopuşun en açık göstergeleridir.
Dar bir kitlenin tarihsel hayalleri bir bir gerçekleştirilirken, toplumun geniş kesimleri ise tümüyle dışlanıyor.
Hatırlayacaksınız Mart ayında yayınlanan bir gece yarısı kararnamesi ile uluslararası kadın mücadelesinin en önemli kazanımlarından biri olan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldığı ilan edilmişti. Kadınların kazanımları ve mücadeleleri dikkate alınmadan, hukuk kuralları gözetilmeden, dünya ile ilişkiler umursanmadan alınan bu karar, AKP’nin kendi dar tabanının isteklerini yerine getirme konusundaki pervasızlığını da gösterdi.
Benzer biçimde halkın büyük bir kesiminin karşı çıkmasına, ekonomik olarak yürütülebilmesinin imkanları olmamasına rağmen, uluslararası politikalar alanında büyük çatışmalara gebe olmasına rağmen Kanal İstanbul’un yapılması konusundaki ısrar da AKP’nin sınır tanımazlığının bir diğer göstergesiydi.
Bu konuda bir diğer gösterge de daha önce verilmiş mahkeme kararları ve AİHM’in tespit ettiği hukuksuzluklara rağmen Gezi Davasının bir kez daha başlatılması oldu.
Kısa zamanda yaşanan tüm gelişmeler AKP’nin toplumla, hukukla, evrensel ilkelerle hiçbir bağının kalmadığını gösteriyor. AKP toplumdan koptuğu gibi gerçeklikten de kopmuş durumda. Kendine ait bir gerçeklik yarattı ve bu kendi gerçekliğini tüm topluma dayatmaya çalışıyor.
Bu gerçekliğin temelini ise rant politikaları oluşturuyor. Yağma politikaları oluşturuyor. Yıkım politikaları oluşturuyor. Ne yazık ki bu politikalar topluma olduğu gibi doğaya ve ülkemizin geleceğine zarar veriyor. AKP’nin bugün Türkiye’deki durumunun en sembolik anlatımı yeryüzündeki cennet köşelerinden biri olan İkizdere’de ormanlık alan içinde açılmak istenen o taş ocağıdır. O taş ocağı nasıl ki para için tüm doğayı ve ekolojik yaşamı tahrip edecekse, AKP de para ve rant için Türkiye’yi tahrip ediyor. Bunu yıllardır, sistematik olarak yapıyor.
Değerli arkadaşlar,
Kirli politikalar elbette kirli ilişkiler de yaratıyor. Rant üzerinden politika yapmanın, halka karşı politika yapmanın, perde arkasından politika yapmanın sonucu, karanlık ilişkiler ve odaklar yaratmaktır.
Halk karşıtı politikaların devlet politikası haline geldiği, toplumsal gelişmenin devlet şiddetiyle bastırılmasının gelenek haline geldiği 1950’li yıllardan bu yana bu kirli ilişkiler ağı bir ur gibi bizimle beraber yaşıyor.
Zaman zaman bu ur patlak veriyor, kirli ilişkiler ağı ortaya çıkıyor. 6-7 Eylül olaylarının karanlık bir tertip olduğu Yassıada Duruşmaları sırasında yanlışlıkla ortaya dökülmüştü. Ya da daha yakın tarihte Susurluk’ta meydana gelen kaza sonucunda devlet-aşiret-mafya ilişkileri ortaya dökülmüştü. Şimdi de iki mafya babası arasındaki rant çatışması ile AKP döneminin kirli ilişkileri ortaya dökülüyor.
Toplumu sindirebilmek, demokratik muhalefeti bastırabilmek, ülkede korku atmosferini egemen kılmak, medyayı kontrol altında tutmak, ülke zenginliklerini yağmalamak, kara paranın dolaşımını ve rant paylaşımını sağlamak için mafya ile kurulan ortaklıklar su yüzüne çıkıyor.
Özgür ve demokratik bir ülke kurabilmenin ilk koşullarından birisi kirli-karanlık ilişkilerle hesaplaşmaktan geçmektedir.
Bu hesaplaşma sadece bu düzeneğin görünür hale gelmiş birkaç aparatının ortaya çıkartılmasıyla değil, devlete egemen olan bütün bir yapılanmanın tasfiye edilmesiyle mümkündür.
Bu güzel ülkemizi ve halkımızın geleceğini, yozlaşmış iktidar sahiplerinin insafına, faşist çetelerin çıkar çatışmalarına ve emperyalistlerin kirli emellerine terk etmeyeceğiz. Ülkemize ve geleceğimize sahip çıkacağız!
AKP iktidarı bunu engellemek için devletin tüm gücüyle, polisin tüm şiddetiyle, hukukun tüm zorbalığıyla üzerimize geliyor.
Toplumsal muhalefet ise bunda baskı ve zorbalık karşısında kendine bir yol açmaya çalışıyor. Medyanın tüm kanallarının iktidar tarafından ele geçirilmesine karşı kimi zaman sosyal medyayı kullanarak, kimi zaman pencerelerden birer pankart sallayarak sesini duyurmaya çalışıyor.
Türkiye'de derin devlet geleneği ne kadar güçlü ve köklü ise toplumsal muhalefet geleneği de o kadar güçlü ve köklüdür. Bizi hiçbir biçimde teslim alamayacaklar.
31 Temmuz-1 Ağustos tarihlerinde gerçekleştireceğimiz TMMOB Genel Kurulumuzu da son 3 yıldır ülkemizi teslim almaya çalışan iktidar zorbalığına karşı bu ülkenin mühendis, mimar ve şehir plancılarının verdiği direnişin gözler önüne serildiği bir açık hava forumuna çevireceğiz.
Mühendis, mimar ve şehir plancılarının eşitlikten, özgürlükten, demokrasiden barıştan yana taleplerinin güçlü biçimde dillendirildiği, ekonomik-sosyal taleplerimizin yükseltildiği, ülkemizin geleceğini kurmak ve korumak için kamucu politikalarımızın dile getirildiği bir genel kurul yapacağız.
Bugün yürüteceğimiz tartışmaların bu mücadelemize katkı vereceğine olan inancımla, hepimize kolaylıklar diliyorum."
Danışma Kurulu Toplantısına Katılanlar:
EMİN | KORAMAZ | TMMOB YÖNETİM KURULU BAŞKANI |
HÜSEYİN | ATICI | TMMOB YÖNETİM KURULU ÜYESİ |
S. MELİH | ŞAHİN | TMMOB YÜKSEK ONUR KURULU ÜYESİ |
BATTAL | KILIÇ | TMMOB YÜKSEK ONUR KURULU ÜYESİ |
İLTER | ÇELİK | TMMOB DENETLEME KURULU ÜYESİ |
KAYA | GÜVENÇ | ÖNCEKİ DÖNEM TMMOB YÖNETİM KURULU BAŞKANI |
MEHMET | SOĞANCI | ÖNCEKİ DÖNEM TMMOB YÖNETİM KURULU BAŞKANI |
YUNUS | YENER | ODA YÖNETİM KURULU BAŞKANI |
A. SELÇUK | SOYLU | ODA YÖNETİM KURULU BAŞKAN VEKİLİ |
ELİF | ÖZTÜRK | ODA YÖNETİM KURULU SEKRETER ÜYESİ |
BEDRİ | TEKİN | ODA YÖNETİM KURULU SAYMAN ÜYESİ |
HARUN | ERPOLAT | ODA YÖNETİM KURULU ÜYESİ |
ARİFE | KURTOĞLU | ODA YÖNETİM KURULU ÜYESİ |
SELİM | ULUKAN | ODA YÖNETİM KURULU YEDEK ÜYESİ |
ZAFER | ÖZTÜRK | ODA YÖNETİM KURULU YEDEK ÜYESİ |
EVREN | SAĞ | ODA MÜDÜRÜ |
AYLİN SILA | AĞCA | ODA TEKNİK GÖREVLİSİ |
AYSU DENİZ | TOPAK | ODA TEKNİK GÖREVLİSİ |
BÜLENT | GÖKSÜLÜK | ODA TEKNİK GÖREVLİSİ |
CEREN | YILMAZ ARAS | ODA TEKNİK GÖREVLİSİ |
DERYA | BARAN | ODA TEKNİK GÖREVLİSİ |
H. CEM | ŞAVUR | ODA TEKNİK GÖREVLİSİ |
MELTEM | ÖZDEMİR ÇINAREL | ODA TEKNİK GÖREVLİSİ |
ASLI | ÇAĞLAYAN TURAN | ODA TEKNİK DANIŞMANI |
İLHAN KAMİL | TURAN | ODA BASIN DANIŞMANI |
ALİ EKBER | ÇAKAR | ÖNCEKİ DÖNEM ODA YÖNETİM KURULU BAŞKANI |
M. SELÇUK | GÖNDERMEZ | ODA ONUR KURULU |
SADETTİN | ÖZKALENDER | ODA ONUR KURULU |
R. ERHAN | KUTLU | ODA ONUR KURULU |
ZAFER | GÜZEY | ODA ONUR KURULU |
MEHMET | ÖZSAKARYA | ODA ONUR KURULU |
İBRAHİM | MART | ODA ONUR KURULU |
FİKRET | ÇARAL | ODA DENETLEME KURULU |
HÜSEYİN | KAYA | ODA DENETLEME KURULU |
OĞUZ | KEPEZ | ODA DENETLEME KURULU |
GÜLTEKİN | KESKİN | ODA DENETLEME KURULU |
İSMAİL | ODABAŞI | ODA DENETLEME KURULU |
FATİH | ÇİMEN | ODA DENETLEME KURULU |
İBRAHİM | ÖZÇAKIR | ODA DENETLEME KURULU |
METİN | DAĞISTANLI | ODA DENETLEME KURULU |
HALİT | TATLISU | ODA DENETLEME KURULU |
TÜLAY | YENER | EİM MEDAK |
ÜMİT GALİP | UNCU | ADANA ŞUBE |
KEREM | ŞAHİN | ADANA ŞUBE |
MEHMET SAMİM | ALDIK | ADANA ŞUBE |
SELDA | ŞENGÜL | ADANA ŞUBE |
BURCU | KIRKIN | ADANA ŞUBE |
MERT | CAN | ADANA ŞUBE |
ÖZGÜR HABİP | TUŞTAŞ | ADANA ŞUBE |
HİKMET | PEKDUR | ADANA ŞUBE |
YILMAZ | YILDIRIM | ANKARA ŞUBE |
MEHMET SERDAR | ULU | ANKARA ŞUBE |
SEYİT ALİ | KORKMAZ | ANKARA ŞUBE |
NİYAZİ | KANTAR | ANKARA ŞUBE |
ELİF | CANLI | ANKARA ŞUBE |
EVRİN | ÖZGÜR | ANKARA ŞUBE |
İZZET | SEFERBEYOĞLU | ANKARA ŞUBE |
RAMAZAN | ASLAN | ANKARA ŞUBE |
CENK A. | LİŞESİVDİN | ANKARA ŞUBE |
SERPİL | TABUROĞLU | ANKARA ŞUBE |
ŞABAN | KAYA | ANKARA ŞUBE |
MUSTAFA | YAZICI | ANKARA ŞUBE |
İBRAHİM | ATMACA | ANTALYA ŞUBE |
DEVRİM | KILIÇ | ANTALYA ŞUBE |
NECDET | TAŞKIN | ANTALYA ŞUBE |
MUKADDES | GÜLER | ANTALYA ŞUBE |
MEHMET | TOPÇU | ANTALYA ŞUBE |
DUYGU | ALKIŞ | ANTALYA ŞUBE |
ONUR | AKÇA | ANTALYA ŞUBE |
NEJAT | KURT | ANTALYA ŞUBE |
NURETTİN | AKYOL | ANTALYA ŞUBE |
ALİ | SÖZEN | ANTALYA ŞUBE |
SELÇUK | DUVAR | ANTALYA ŞUBE |
MELEK | MEŞHUR | ANTALYA ŞUBE |
FİKRİ | DÜŞÜNCELİ | BURSA ŞUBE |
FERUDUN | TETİK | BURSA ŞUBE |
D. ALPASLAN | GÜRBÜZER | BURSA ŞUBE |
YASEMİN | YEŞİL | BURSA ŞUBE |
KAAN | ÖZTEN | BURSA ŞUBE |
HARUN KEMAL | ÖZTÜRK | DENİZLİ ŞUBE |
ALİ | PALA | DENİZLİ ŞUBE |
SÜLEYMAN | DEMİRCİ | DENİZLİ ŞUBE |
BURAK | ÖKÜNÇ | DENİZLİ ŞUBE |
BEYCAN | TEKKOYUN | DENİZLİ ŞUBE |
H. ELVAN | ERKAN | DENİZLİ ŞUBE |
BEHİCE | ÇETİNKAYA DİLBAZ | DENİZLİ ŞUBE |
MEHMET EMİN | TÜMÜR | DİYARBAKIR ŞUBE |
NEVRUZ | KAYRAN | DİYARBAKIR ŞUBE |
ARİN | ZÜMRÜT | DİYARBAKIR ŞUBE |
CENGİZ | ATAMAN | DİYARBAKIR ŞUBE |
FİLİZ | BAYHAN | DİYARBAKIR ŞUBE |
HÜSEYİN | ALAGÖZ | DİYARBAKIR ŞUBE |
DUYGU | BAYRAM | DİYARBAKIR ŞUBE |
YASİN | NACAR | DİYARBAKIR ŞUBE |
NEVROZ | MIZRAK | DİYARBAKIR ŞUBE |
İLYAS | BATBAY | DİYARBAKIR ŞUBE |
NURETTİN | BİLEN | DİYARBAKIR ŞUBE |
OKAN | BENGÜL | DİYARBAKIR ŞUBE |
AZİZ | AVUKATOĞLU | EDİRNE ŞUBE |
NİLAY | ESİN SUNER | EDİRNE ŞUBE |
NEZİHE | HANECİOĞLU | ESKİŞEHİR ŞUBE |
NEŞET | AYKANAT | ESKİŞEHİR ŞUBE |
ESRA | TURAN | ESKİŞEHİR ŞUBE |
NERGİS | UYGUN | ESKİŞEHİR ŞUBE |
NEZİH | TOK | ESKİŞEHİR ŞUBE |
CENK | OSKAY | ESKİŞEHİR ŞUBE |
FADİME | GÖKKÜTÜK | ESKİŞEHİR ŞUBE |
MELİS | ARICIOĞLU | ESKİŞEHİR ŞUBE |
ŞÜKRÜ | KOYUNCU | ESKİŞEHİR ŞUBE |
İLKER | ÖZCAN | ESKİŞEHİR ŞUBE |
AYBERK | YILDIRIM | ESKİŞEHİR ŞUBE |
AYKUT | KOCALAR | GAZİANTEP ŞUBE |
KEMAL | KESKİN | GAZİANTEP ŞUBE |
ÇETİN | KÜLAH | GAZİANTEP ŞUBE |
SALİH | ÇİLSAL | GAZİANTEP ŞUBE |
KEREM | YELEKÇİ | GAZİANTEP ŞUBE |
İBRAHİM M. | TATAROĞLU | İSTANBUL ŞUBE |
ALİ HAYDAR | KARAÇAM | İSTANBUL ŞUBE |
C. AHMET | AKÇAKAYA | İSTANBUL ŞUBE |
AYDAN | ADANIR | İSTANBUL ŞUBE |
SEYFETTİN | AVCI | İSTANBUL ŞUBE |
EZGİ | KILIÇ | İSTANBUL ŞUBE |
BÜLENT | ÖNTAŞ | İSTANBUL ŞUBE |
İBRAHİM | ZAFER | İSTANBUL ŞUBE |
ŞEREF | PARLAK | İSTANBUL ŞUBE |
HASAN | ÖZGER | İSTANBUL ŞUBE |
ÖZGÜR | AKSU | İSTANBUL ŞUBE |
MELİH | YALÇIN | İZMİR ŞUBE |
İLKİN | BOZKURT | İZMİR ŞUBE |
EVRİM | AKSOY | İZMİR ŞUBE |
Z. HAKTAN | KARADENİZ | İZMİR ŞUBE |
NECMİ | VARLIK | İZMİR ŞUBE |
MURAT | KARASAKAL | KAYSERİ ŞUBE |
MURAT | KÜREKCİ | KOCAELİ ŞUBE |
TAYLAN | ÖZKAN | KOCAELİ ŞUBE |
MEHMET ALİ | ELMA | KOCAELİ ŞUBE |
HÜSEYİN | ÇELİK | KOCAELİ ŞUBE |
YILDIZ | ŞAHİN | KOCAELİ ŞUBE |
ONUR | ÖZTÜRK | KOCAELİ ŞUBE |
SERKAN | DEMİR | KOCAELİ ŞUBE |
TÜRKER | SELÇUK | KOCAELİ ŞUBE |
GÖKSEL | GENÇ | KOCAELİ ŞUBE |
VOLKAN | ÇAĞLAYAN | KOCAELİ ŞUBE |
MEHMET | AKGÜNDÜZ | KOCAELİ ŞUBE |
ENSAR UĞUR | KANDIRA | KOCAELİ ŞUBE |
AZİZ HAKAN | ALTUN | KONYA ŞUBE |
NURETTİN | YILDIRAN | KONYA ŞUBE |
İBRAHİM | YÜCESOY | MERSİN ŞUBE |
MEHMET | ÇAKMAK | MERSİN ŞUBE |
TOLGA | ÇOLAK | MERSİN ŞUBE |
MEHMET CANER | CAN | MERSİN ŞUBE |
AYŞE | İŞDAR | MERSİN ŞUBE |
NAİL | YOLAYDIN | SAMSUN ŞUBE |
YAŞAR | BAŞ | SAMSUN ŞUBE |
FULYA | BANKOĞLU | TRABZON ŞUBE |
DİLEK | DENİZCİ | TRABZON ŞUBE |
BİRHAN | ŞAHİN | ZONGULDAK ŞUBE |
MELİH | BAŞÖREN | ZONGULDAK ŞUBE |
SONER | SİNOPLU | ZONGULDAK ŞUBE |
UFUK | ERTEK | ZONGULDAK ŞUBE |